#kayış
Explore tagged Tumblr posts
Text
Köpeğinizde Kayış Çekiştirme
Kayışın çekiştirilmesi köpek sahiplerinin yaşadığı en yaygın sorunlardan biridir.Köpeğinizin tekrar tekrar kayışı çekişine güç mücadelesiyle karşılık vermeyin.Köpeğiniz inatla çekiyorsa,temel itaat komutları konusunda onu tekrar eğitin ve aşağıdaki düzelt
Kayışın çekiştirilmesi köpek sahiplerinin yaşadığı en yaygın sorunlardan biridir.Köpeğinizin tekrar tekrar kayışı çekişine güç mücadelesiyle karşılık vermeyin.Köpeğiniz inatla çekiyorsa,temel itaat komutları konusunda onu tekrar eğitin ve aşağıdaki düzeltici teknikleri kullanın: 1 ) Tekrar peşinizden yürüme eğitimi verin,ama bu kez kayışı sol elinizde tutun ve sol elinizi tasmaya yakın bir yere…
0 notes
Text
Ali Ağam Söylüyor-3
youtube
+18 dir ılık götlüler, rahatsız olacaklar dinlemesin, okumasınlar.
Cüneyt komutanım sanki içimi okumuş 2 dk dan az zaman da duygularıma tercüman olmuş, bana akıl veren, gaz vermeye kalkan dinsiz donsuz götlek tayfaya ve öte yandan abi boşver kimseye cevap verme diyen ödlek, dindoş arkadaşlarıma seslenmiş!
Eyy dinsiz, donsuz tayfa bana gaz vereceğinize çıkın meydana da görelim sizin o ılık götünüzü.. Ben hazırım hakim, savcı karşısına çıkmaya peki var mı siz de o göt?
Eyy inançlı arkadaşlarım.. boşver cevap verme çok da kötü bişey yazmamış diyorsunuz.. öyle mi? Lan amk adam beni rb yaptığında takipçisine verdiği cevap bile aşağılayıcı hiç mi farketmedeniz? Çünkü o sizin dindaşınız farketmezsiniz.(o herifin yorumu neydi göremiyorum engellemiş sanırım) neyse.. Nahl suresinden örnek verip güzellikle mücadeleden söz etmiş ama tevbe 5, Muhammed 4, maide 33 gibi ayetleri görmemiş ve tutmuş, iyiler kötülerle mücadele etmezse helak gelebilirmiş demiş .. Vaybee.. Ne güzel bi dünya be..!
Neyse..
28 notes
·
View notes
Video
youtube
Gluck | Orfeo ed Euridice, Melodie
Melodi Kayış & Deniz Gür
#deniz gür#melodi kayış#gluck#Fritz Kreisler#Classical Period#Piano#Violin#classical music#klasik müzik
10 notes
·
View notes
Text
V Kayış Varibelt Kayış Çeşitleri
V kayış varibelt kayış çeşitleri kayış tahrikinin kompakt hale gelmesi amacıyla tasarlanmıştır. Birçok farklı kullanım alanı olduğu bilinir. Şok yükleri olan ağır hizmet tipi sürücüler için ideal olması sebebiyle yaygın bir kullanıma sahip olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Üstün aşınma özelliklerine sahip olacak şekilde üretilmiş olması dikkat çekmektedir. Sahip olduğu özellikler sayesinde yağ, ısı, gres ve ozon direncini başarılı bir şekilde sağlamaktadır.
V kayış varibelt kayış çeşitleri kesitleri sahip olduğu için kontrollü güç aktarımını başarılı şekilde sağlıyor olması sebebiyle ilgi görmekte ve yoğun bir şekilde tercih edilmektedir. Tekrar kullanılabilir bir ürün olması sebebiyle de değerlendirilir ve farklı boyutlarda üretiliyor olması sebebiyle geniş bir kullanım alanına sahiptir.
1 note
·
View note
Text
MUYA - DRAGON+
Muya.com'da mevcut erkek terlik çeşitlerini araştırırken, farklı tercihlere ve ihtiyaçlara uygun çeşitli seçenekler bulunabilir. Seçenekler arasında, sıcak iklimler veya iç mekan kullanımı için mükemmel, nefes alabilen ve havadar bir tasarım sunan burnu açık terlikler de yer alıyor. Bu terlikler konfor ve stil sunarak, onları evde gündelik kullanımda veya dinlenirken popüler bir seçim haline getiriyor. Açık burunlu tasarım havalandırma sağlayarak ayakları gün boyu serin ve rahat tutar. Ayrıca bu terlikler, bireysel zevk ve tercihlere hitap edecek çeşitli renk ve malzemelerde mevcuttur.
Daha kapalı bir seçenek arayanlar için burnu kapalı terlik de Muya.com'da mevcut. Kapalı parmaklı terlikler ayaklar için ek sıcaklık ve koruma sağlayarak onları daha soğuk mevsimler veya daha fazla korumayı tercih eden kişiler için ideal kılar. Bu terlikler anatomik taban ve nefes alabilen, anti-bakteriyel malzemelerle hem konfor hem de hijyen sağlayacak şekilde tasarlanmıştır. Aralarından seçim yapabileceğiniz çeşitli beden ve stiller sayesinde müşteriler, özel ihtiyaçlarına ve estetik tercihlerine uygun burnu kapalı terlikler bulabilirler.
Muya.com'da erkek terlik bir diğer popüler kategorisi de slip-on tarzıdır. Slip-on terlikler rahatlık ve kullanım kolaylığı sunarak bireylerin bağcık veya kayış derdi olmadan hızlıca giyip çıkarmasına olanak tanıyor. Bu terlikler çok yönlüdür ve hem iç hem de dış mekan kullanımına uygundur, konfor ve işlevselliğin bir karışımını sunar. Yaz ve kış giyim seçenekleri de dahil olmak üzere çok çeşitli slip-on tasarım seçenekleriyle müşteriler, tarzlarını ve yaşam tarzı ihtiyaçlarını tamamlayacak mükemmel çifti bulabilirler.
506 notes
·
View notes
Text
Arkadaşımın Azgın Dul Annesi
Selam sex hikayesi severler, bundan 4 ay önce arkadaşımın annesini ilk defa nasıl siktiğimi paylaşmak istiyorum. Gezmeyi eğlenmeyi fazla seven biriyim, haftasonları Klüplere gider, sabaha kadar takılırım. Tabi bu takılmalarımda arkadaşım olan Serkan da olur yanımda. Serkanın dul annesi de kızardı, sabaha kadar gezmelermize, “Ne yapıyosunuz oralarda? Yabancı karılarla mı yatıyorsunuz? Hastalık falan kaparsınız!” diyordu sürekli. Serkanın annesiyle, yani Suna ablayla bayağı samimi konuşur olmuştuk son zamanlarda.
Yine bir akşam Serkanla Klübe gittik, orda daha önceden tanıştıgımız Rus karılarla buluşup, Serkanların evine atacaktık karıları. Serkan, annesinin evde olmadığını söylemişti. Neyse Rus karılarla buluştuk, biraz içip, eğlenip, tam kalkmak üzereyken, Serkana annesi telefon açıp, evde olduğunu söyledi. Planlarımız alt üst oldu tabii. Ama ben Rus karıyı sikmeyi kafaya koymuştum. Serkana, “Hadi karıları alıp otele gidelim!” dedim. Serkan da, “Yok, sen takıl, ben eve gidecem!” dedi. Tabi Serkana kızdım, bu geceyi beraber planlamışız, yavşak sonradan kayış atıyor. Aramızda tartıştık, Serkan bozuk bir şekilde çıkıp gitti. Ben de Rus karıyı alıp otele gittim. Bir posta siktikten sonra Serkanı aradım, her nekadar kızgın da olsam, arkadaş işte, merak ettim. Ama cep telefonu kapalıydı. Ben de evini aradım, eve gitti mi diye sormak için…
Telefona annesi çıktı ve “Serkan evde değil, senle beraber diye biliyordum!” dedi. Ben de, “Aramızda tartıştık, o da çıkıp gitti!” dedim. Annesi de, “Sen nerdesin peki?” dedi. Otelde olduğumu söyledim. Bana, “Yine yabancı karı mı var yanında? Bak birgün hastalık kapacaksın!” gibi şeyler söylemeye başlayınca, ben de dayanamdım ve “Ne yapayım Suna abla, sokaktaki karılara mı tecavüz edeyim?” dedim. O da, “Bul birini, sürekli onla takıl!” dedi. Ben de, “Herzaman aynı yemek yenmez ki!” dedim. Suna abla da, “Ben hep aynı yemeği yiyordum, ama bak şimdi onu da bulamıyorum!” dedi. Hem onun konuşmalarından, hemde alkollü olmamdan aldığım cesaretle, “Biz arayıp buluyoruz, sen de arasan bulursun, taş gibi hatunsun!” deyiverdim. O da, “Erkeler için aramak kolay oluyor da, kadınlar için zor!” dedi. Şakayla karışık, “Suna abla, istersen sana yardımcı olurum!” dedim. Birden ciddileşti, “Sen ne demek istiyorsun?” dedi. Ben de, “Bulalım iyi birini, evlendirelim seni! demek istedim…” dedim. “Tamam, hadi kapatalım telefonu, ben yatacam!” diyerek telefonu kapattı. Yanımda manken gibi Rus karı varken, nedense birden Suna ablayı canım çekti, Rus karıyı sikerken onu sikiyormuş gibi düşünerek siktim sabaha kadar.
Sabah otelden çıktım ve eve geldim. Suna abla benim geldiğimi görmüş, telefonla beni arayıp, “Serkan da yeni geldi eve, nerde sabahladıysa, hemen odasına gitti yattı. İşin yoksa arabayla beni alırmısın? Biraz konuşalım!” dedi. “Olur, işim yok!” dedim. “Tamam ben hazırlanayım, seni ararım!” deyip telefonu kapattı. Akşamdan beri hayalimde siktiğim Suna abla benimle konuşmak istiyordu, belki de sikişecekti benimle diye umutlandım, ama Rus karıyı okadar çok sikmiştim ki, Suna ablayı nasıl sikecektim? Hemen gidip Via.. hapı aldım. İki duble de Wiski içtim, daha rahat olmak için. Daha sonra beni aradı, hazır olduğunu, gelip kendisini almamı söyledi. “Tamam!” deyip almaya gittim…
Suna abla 44 yaşında, esmer, balık etli, gerçekten taş gibi kadın. Evet, o gün o da beni istiyor olmalıydı, giyinişinden anladım. Diz seviyesinde bir etekle, fileli çoraplarını giymiş, gelip arabaya yanıma bindi. Oturup üzerindeki kabanı çıkardığında, eteği yukarı doğru sıyrılmış, baldırlarını görüyordum. Bu da beni tahrik etmeye yetmişti, sikim kalkmış, pantolondan belli oluyordu. Benimle sikişmek istediğini hissediyordum, ama konuya nasıl girecektim, onu düşünüyordum ki, konuyu o açtı, “Akşam sen telefonda ne sapık sapık konuşuyordun?” dedi. “Ne sapıklığı yaptım ki?” dediğimde, “Bana taş gibi karısın falan dedin, bende gözün mü var yoksa?” dedi. “Yok valla, sen kadınlar erkekler kadar rahat bulamıyor deyince, ben de seni evlendirelim demek istemiştim!” dedim. “Ben bu saatten sonra evlenmem!” dedi…
Artık tamamen emindim, evlenmek te istemiyordu, ama azmıştı ve sadece kendini sikecek birini arıyordu. Tüm cesaretimi toplayıp, elimi bacağına koydum ve hafif sıkıp, “Yine kızma da, harbiden taş gibi kadınsın, istesen evlenmeden de herzaman bulursun!” dedim. Bana şöyle bir baktı ve elini önüme attı, sikimi sıkıp, “Sen de taş gibisin!” dedi ve gülümsedi. Artık ok yaydan çıkmıştı, fermuarımı açtım, sikimi çıkartıp eline verdim. O sikimi okşarken, ben de arabayı, akşam Rus karıyla sikiştiğim otele doğru sürdüm. Hemen bir oda kiralayıp anahtarı aldım ve Suna ablayla odaya çıktık. Hapın da etkisiyle sikim kazık gibi olmuştu. Odaya girer girmez, Suna ablanın beni yatağa itip, sikimi ağzına alması bir oldu…
Okadar iştahlı yalıyordu ki, ben de onu yanan amcığını yalamak istedim, hemen soyunup 69 yaptık. Amcığını yeni traş etmiş tertemizdi ve suları akıyordu. Hemen yumuldum amına, yalamaya başladım. Yarım saate yakın amının heryerini yalayıp, dilledim ve Suna ablayı çıldırttım. Resmen yalvarıyordu, “Hadi içime gir, sik beni, içimde patla!” diye. Onun yalvarması beni dahada azdrıdı ve “Tamam, senin amcığını yaracam şimdi!” deyip altıma aldım ve artık patlamak üzere olan yarağımı amına kökledim. Öyle derin bir ‘Ohhhhh!’ çekti ki, sikilmeyi nekadar özlediği belli oluyordu. Ben amına pompalarken nerdeyse mutluluktan ağlamak üzereydi. Altımda nekadar orgazm oldu bilmiyorum ama, ben sabaha kadar sikişmemin ve hapın da etkisiyle, ancak 45 dakika sonra amına boşaldım. “Ohhh erkeğim benim!” diyerek dudaklarımdan öptü ve sigara içmeye başladık.
Sigaralarımız bittikten sonra, Suna abla sikimi ağzına alıp, yine yalamaya emmeye başladı. Kadın gerçekten yarrak hasretiyle yanıyormuş, okadar iştahla yalayıp emiyordu ki, benim yarrak kazık gibi oldu. “Erkeğim boğa gibisin, sabaha kadar karı siktin, halen sikin demir gibi oluyor!” dedi. Konuşmaları yetiyordu zaten sikimin kalkmasına. “Orospummm benim, seni düşünerek siktim Rus karıyı sabaha kadar, şimdi sikim nasıl demir gibi olmasın?” dedim. Hoşuna gitmişti ona orospum demem, “Hadi sikicim, erkeğim, sik beni, doyur yarrağına!” dedi. Bacakların�� omzuma alıp, yanan amcığına kökledim. Abartısız 1 saate yakın, evire çevire, her pozisyonda siktim. Ben onu sikerken, o da beni tahrik edecek sözler söyleyip, daha çok azdırıyordu. “Orospumm, daha önce bu amı neden siktirmedin bana!” diyerek yüzüne tokat attım…
Attığım tokat ta hoşuna gitmiş ki, “Siz nezaman Klübe gitseniz, yabancı karıları sikeceğinizi bildiğimden, her seferinde seni düşünerek, amıma sokmadığım salatalık kalmadı! Ama oğlumun arkadaşısın, beni sikmezsin diye birşey söyleyemedim! Bundan sonra ben senin karınım, orospunum! Bundan sonra istediğin zaman gel sik orospunu, senin kölenim ben, erkeğim, sikicim!” dedi. Artık ikimiz de kopmuştuk, saçlarından tutup bunu domaltım. Belliydi sert sikişten hoşlandığı, kalçalarına tokat vurup, “Orospumm, seni götten sikmek istiyorum! Götünü yarmak istiyorum!” dedim. “Daha önce hiç yapmadım, yapanlardan duyduğuma göre çok acıyormuş, lütfen çok acıtma!” dedi. “Korkmana gerek yok, ben daha önce çoook göt siktim, canını yakmayacağım, çantanda krem var mı?” dedim. “El kremi var!” deyip, çantasından kremi çıkartıp bana verdi…
Kalçalarını elleriyle ayırttırıp, göt deliğine kremi sürdüm. Büzüğünün etrafını kremleyip masaj yaparken zevk almaya başladı, inliyordu. Hakikaten daha önce hiç sikilmemiş, dar ve küçüktü göt deliği, parmağımı soktuğumda bile, “Yavaş!” diye bağırdı. “Alıştırıyorum daha aşkım, birazdan götünün kızlığını bozacam!” dedim. Herhalde fazla parmakladım ki, sabırsızlandı, “Hadi erkeğim yarrağını sok götüme, sik götümü!” diye inlemeye başladım. Artık götü kıvama gelmişti, sikime de kremi sürüp göt deliğine dayadım. Yavaş yavaş kafasını sokup biraz bekledim. Suna abla bağırmamak için çarşafı yırtıyor, yastığı ısırıyordu. Acıtmak istemiyordum, ama böyle yavaş sokarsam, uzun süre acı duyacaktı, onun için kalanını bir seferde kökledim götüne. Attığı çığlık beni daha azdırdı ve hiç bekletmeden, hızlı hızlı pompalamaya başladım götüne…
10 dakika çığlıkları eşliğinde götünü siktikten sonra, götü alışmış, artık zevkten inliyordu, “Sik erkeğim, heryerim senin, dağıt amımı götümü, parçala beni, doldur döllerini götüme!” diyordu. Ben de artık fazla dayanamadım ve götünün içine patladım. İkimiz de yorulmuştuk, sigaralarımızı yakıp içtikten sonra banyoya girdik. Banyoda birbirimizi yıkarken, yine kalkan sikimi, “Kurban olurum ben bu yarrağa!” diyerek ağzına aldı, yalamıyor resmen yiyordu. Ben de ona hakkını verip aslan sütü içirdim. Döllerimin bir pendik escort damlasını ziyan etmeden hepsini yuttu ve sikimin içinde kalan döllerimi de, sikimi sıkarak çıkartıp yaladı…
Serkanla aramız halen bozuk, özellikle aramızı düzeltmiyorum ki, o sabahlara kadar tekbaşına Klüplerde yabancı karılara takılırken, ben evinde annesini rahat rahat sikiyorum :))
133 notes
·
View notes
Text
Heaven Official's Blessing▪︎
200. BÖLÜM - Cennete ve Dünya'ya hükmetmek; Ocaktan bir şeyler çıkıyor - 2
Tam o sırada, ikisi de aynı anda aniden bir sarsıntı dalgası hissetti, gülümsemeleri soldu, bu durum karşısında ikisi de gerildi ve dikkatle etraflarına baktılar. Xie Lian biraz gergin bir şekilde sordu, "Neler oluyor? Sarsılan bu ilahi heykel mi? Yıkılmayacak, değil mi?"
Belki de yıkılabilirdi. Ne de olsa ocağın üstü kötülükle dolu milyonlarca tonluk kayalarla kaplıydı. Eğer Hua Cheng’in yaptığı bu güzel devasa taş heykel girişi kırdığı için parçalanacaksa, o zaman kendini çok kötü hissedecekti.
Hua Cheng, "Merak etme, sorun yok. Sarsılan dağ." dedi.
Altlarında ağır bir kar tabakası sel gibi çökmüş ve bazı bölgelerde dağın gövdesi açığa çıkmıştı. Görünüşe göre, bir şey ocaktan çıkmak üzereydi.
Hua Cheng Xie Lian'ın önüne geçerek ona kalkan oldu, Xie Lian parmağıyla işaret etti, "Bu, yüzü olmayan beyaz”.
Elbette bu devasa ilahi heykelin atacağı bir yumruğun yüzü olmayan beyazı kolayca öldürebileceğine inanmıyordu, en fazla yaratığın bir anlığına bocalamasına neden olabilirdi, bu yüzden Xie Lian hala tetikteydi.
Ancak, bir an bile geçmeden, her ikisi de yüzlerine kavurucu sıcak havanın üflendiğini hissetti.
Yanardağın ağzından dibi görülemeyen kaynar bir hava püskürüyordu ve buram buram kükürt kokusu vardı. Xie Lian içgüdüsel olarak tehlikenin yaklaştığını hissetmişti. Hua Cheng de öyle, karanlık bir sesle bağırdı "Gege, kaç!"
Xie Lian bir el mührü oluşturdu ve hemen ardından Hua Cheng'i de yanına alarak devasa ilahi heykelin bileğine atladılar ve kolundan yukarı doğru koşarak omzunda durdular.
Bu ilahi heykel onun emrine itaat etti, geniş ve dev adımlarla, yuvarlanan kar akıntısına uyarak havalandı. Bir kayış birkaç kilometreyi buluyordu ve kar dalgaları vücudunun etrafına çarpıyordu. Her iki kolu da açık olduğu için, bir milyon tonluk bir beden olmasına rağmen dengesini iyi koruyordu. Henüz dağın yarısına kadar kaymışlardı ancak tüm dağ daha da sert bir şekilde sarsılmaya başlamıştı. İlahi heykel de sarsıntılardan dolayı sendeliyor gibi görünüyordu. Xie Lian ve Hua Cheng yukarı baktılar ve devasa bir gümbürtü duydular. Ocağın tepesinden simsiyah bir duman sütunu çıkmıştı!
Bu devasa ses gökleri ve yeri sarstı, ayrıca o kapkara duman sütunu Xie Lian'ı tamamen şaşkına çevirdi. Tüm gökyüzünün kalın siyah bir duman bulutu tarafından sarılması sadece bir an sürdü. Güneşi gizleyen bu siyah bulutların içinde sayısız insan yüzü, kol, bacak ve diğer uzuvlar takla atıyor ve birbirine dolanıyordu, son derece korkunçtu.
Xie Lian böyle bir sahneye sadece yüzlerce yıl önce tanık olmuştu ve şimdi tekrar görüyordu! "Bu?.. Xie Lian ağzı açık kaldı.
Hua Cheng ciddiyetle cevap verdi: "WuYong Krallığı'ndan ölülerin ruhları." Görünüşe göre WuYong'da volkanik patlamayla canlı canlı gömülen herkes oradaydı.
Hua Cheng aniden, "Gege, aşağıda, yaklaşık on metre ötede!" diye uyardı.
Sözler Xie Lian’ın dudaklarından ayrıldığında dev taş heykelinin sağ elini parçalamak için yönlendirmişti
Karda yaklaşık on metre aşağıda, o karla kaplı alanda, beyaz giymiş bir adam figürü duruyordu. Yüzü olmayan beyazdı. Karla bir olmuş gibi görünse de onların gözlerini aldatamadı. Ağır, kalın kar katmanları, bu yarmadan dev bir beyaz tsunami gibi patlasa da hedefini vuramadı.
Muhtemelen bu hareket için karanlığa atlamış olduğundan yüzü olmayan beyaz zaten hamlesine hazır gibiydi. Beyaz figür bir anda parladı ve bir sonraki saniyede o dev ilahi heykelin dizinde belirdi. Bunun üzerine dev taş heykel diz kapağını parçalamak için bir saniye bile tereddüt etmedi. Ancak tokat hâlâ yarı yoldayken Xie Lian hemen harekete geçti ve eli zorla geri çekti, resmen dişlerini gıcırdatacak kadar zorlanmıştı "Wuh! Çok yakındı!"
O ocağın kapalı üst kısmı bu dev taş heykel tarafından zorla kırıldığından eğer diz kapağına vursaydı gücünü kontrol edemez ve bir uzvunu kaybedebilirdi. Belki de yüzü olmayan beyazın amacı zaten buydu.
Xie Lian olduğu tarafı aniden durdurdu, diğer taraftan Hua Cheng baygınca uzun, gümüş palasını çekerken yüzü olmayan beyaza sesleniyordu “Cehennemin dibine gir!”
Yüzü olmayan beyaz yukarıya onlara doğru baktı. Hua Cheng soğuk bir şekilde konuştu: “bu ilahi heykel senin lekelemen için var olmuş değil!”
Aniden Xie Lian haykırdı “SAN LANG!!!”
Ocağın zirvesinin yukarısını işaret etti. Siyah duman sütununun arkasında da üflenen bir şey vardı. Kızıl ve altın renginde bir şey akıyor ve parlıyordu.
Lav!
Kızıl ve altın renkli lav yuvarlandı ve siyah dumanla karıştı. Gökleri ve yeri kaplıyor ve ocağın ağzından aşağı doğru akıyordu. Yüzü olmayan beyaz bu şansı kullanarak aniden sıçradı ve karda kayboldu. Xie Lian o an onu yakalamayı umursamadı ve bağırdı “KAÇ!”
İlahi devasa heykel emri duydu ve geniş adımını havaya kaldırdı. DONG! DONG! DONG! Ocaktan kükreyerek aşağı atlarken gümbürdeyerek dağın eteğine dümdüz indi. Yer yerinden oynadı ve dağ yerinde sallandı.
Hızlı olsa da lav ve kara dumanın hızı da yavaş değildi, neredeyse bir kuyruk gibi takip ediyordu. İnişten sonra Xie Lian oraya öylece kalmaya cesaret edemedi. Xie Lian ilahi heykelin derhal ayağa kalmasını ve onları taşırken koşmaya devam etmesini emretti. Onlar koşarken nedense Xie Lian hızlarının yavaşladığını düşünmüştü, hızla etrafına bakındı. Dehşet ve şaşkınlık hissederken, Xie Lian sadece hayal mi gördüğünü merak ediyordu. Aniden vücudunun durduğunu hissetti ve ardından ilahi heykelle birlikte aşağıya doğru dalmaya başladı. Bir hızla ilahi heykele emir vermişti, ilahi heykel onun emrine uyarak bir dizinin üzerine çömelerek durdu.
Diz üstüne çöktükten sonra bedeni de sanki fiziksel olarak bitkin düşmüş ve bayılmak üzereymişçesine yavaşça öne doğru düşüyordu. Xie Lian’in kalbi yerinden çıkmak üzereydi.
“EYVAH! YERE YIĞILACAK”
Ateşli siyah duman akıntısı onları yakalayacaktı.
Tam o sırada Xie Lian aniden belinin etrafında bir şeyin onu sıkıca sardığını hissetti. Basit bir hareketle Hua Cheng onu kendine çekti, soğuk dudaklarını Xie Lian’in dudakları ile birleştirmeden önce bir elini onun beline koydu, diğer eli ile de çenesini kaldırdı.
“…”
Xie Lian'ın gözleri açıldı, serin ve tazeleyici hava anında ciğerlerini doldurdu, tüm uzuvlarından aktı, sanki tüm benliği yeniden canlanmış gibi. Kısa bir öpücüktü ama onu sanki tekrar hayata döndürmüştü, Hua Cheng dudaklarını ayırdı “Gege, tekrar ayağa kalkmaya çalış!”
Xie Lian aniden kendine geldi, el mühürlerini yeniden şekillendirdi, taş heykel tam önünde yüzüstü yere düşmek üzereydi, kolları güçlü bir şekilde uzandı ve yerden kendini destekledi.
İlahi heykel çok geçmeden tekrar ayağa kalktı. Görünüşe göre bu dev taş heykel artık fiziksel olarak bitkin görünmüyordu, gerçekten de fiziksel olarak tamamen tükenmişti. Böyle devasa bir ilahi heykeli kontrol edebilmek için gereken ruhsal güç de deliceydi ve Hua Cheng'in ona daha önce ödünç verdiği ruhsal gücün bir kısmı çoktan tükenmişti. Yani yavaşlamış ve sanki çökecekmiş gibi sallanması çok doğaldı. Artık yeni ruhsal güçler ona geçtiğine göre, yeniden 'canlı' hale geldi ve bu sefer öncekinden daha hızlı koştu, hareketleri de daha çevikti. Hua Cheng: “Gege, daha hızlı koş!”
Xie Lian da hızlı koşmak istiyordu ama aynı zamanda bu kontrol büyüsünün çok fazla ruhsal gücü tüketmesinden de korkuyordu, kararsız bir şekilde şöyle dedi: "Eğer daha hızlı gidersek dayanabilecek miyiz? Peki ya ruhsal güçler tükenirse?”
Ancak Hua Cheng kulağının eğildi ve seslendi ve kesin bir şekilde "Tükenmeyecek, sen sadece odaklan. Koşmaya devam et ! Asla korkma, ben burada, yanındayım!”
Hua Cheng nazikçe Xie Lian’in arkasında durdu ve elleriyle onun belini sıkıca sararak destekledi. Xie Lian, sadece onunla sanki tüm dünya onun arkasındaymış gibi hissediyordu. Derin bir nefes aldı ve gözlerini kapattı. Hua Cheng’e güvenerek, "Pekala."
Daha sonra kollarını öne doğru uzattı ve tüm ruhsal güçlerini serbest bırakarak el mühürlerinin en güçlüsünü sunarak bağırdı. “---KOOOŞŞŞ!”
GÜMBÜR! GÜMBÜR! GÜMBÜR!
Dev ilahi heykel vahşice koşmaya başladı. Her adımı ile birkaç kilometre gidiyor, kanalların üstünden geçiyordu, başka bir adımıyla tepelerin üzerinden uçuyordu. Bu hızla tabii ki lavı ve siyah dumanı arkalarında bırakmışlardı.
Görmezden gelinemeyecek kadar devasa bir şeydi, her adımda kayalar düşüyor, yuvarlanıyor, güçlü sarsıntılar sebebiyle heyecan verici dalgalar oluşuyordu.
Sayısız canavar ve iblis TongLu Dağı'nın her yerine dağılmıştı, hepsi yerin delicesine sallandığını hissetmiş ve dehşete düşmüştü.
Yukarı baktıklarında çoğunluğu kara bulutun gökyüzünde dört döndüğünü ve yayıldığını görebiliyordu. Biraz hayrete düşmüş olsalar da aslında bunu umursamadılar. Sonuçta TongLu Dağındaydılar, yani ortaya çıkan tuhaf manzaralar nadir bir şey değildi. Zaten kara bulutların içindeki o kederli ruhlar değil miydi? Onlar da kederli ruhlara benzeyen yaratıklardı ve bunu her gün görüyorlardı. Korkacak bir şey mi vardı yani? Ancak, o devasa ilahi savaş tanrısının heykelinin hızla geçip gittiğini gördüklerinde, hepsi adeta donakalmıştı---
“O ŞEY DE NE ÖYLE BEE!!!”
Anında her taraftan ulumalar ve feryatlar duyulmaya başladı.
“DEVASA BİR ADAM! AAAAAAHHHHHHHHHHHH!”
Bugüne kadar asla bu kadar devasa bir heykel görmemişlerdi. Gerçekten de çok ürkütücüydü.
Xie Lian ilk başta WuYong'un kraliyet başkenti çevresinden dolaşmak istemişti çünkü onun ilahi heykeli, tarihin iki bin yıllık o eski evlerini ayaklar altına alıyor yıkıcı bir enkaz yaratıyordu. Ama aniden bir şeyi hatırladı ve sordu, “San Lang, General Pei, Yağmur Ustası ve diğerleri buraya yakın mı?”
“Evet.” Cevapladı Hua Cheng.
Xie Lian hızlıca ve yüksek sesle bağırdı, “Geri dön, geri dön! Geride bir şey kaldı, onları da alıp götürelim!”
Böylece hedefin yanından koşarak geçen o dev taş heykel birkaç adım geri çekildi. Tam geri dönmek üzereyken Xie Lian aniden vücudunun titrediğini hissetti. Ayakları yerden kesildi ve tüm vücudu havaya fırladı.
Az önce ne olduğunu ancak havadayken fark edebilmişti.
İlahi heykel takılıp ve düşmüştü!
Xie Lian ve Hua Cheng ilahi heykelin göğsüne düzgün bir şekilde indiler ve Xie Lian, heykeli ayağa kaldırmaya çalışırken aynı zamanda heykele doğru bakıyordu. Bu dev ilahi heykeli gezdiren o değil, başka bir şeydi.
Görkemli bir dağ.
Elbette bu büyük dağ ocağın büyüklüğü kadar değildi. Ama bu devasa heykele göre yine de büyüktü. Xie Lian ilk geldiklerinde böyle bir dağın yanından hiç geçmediklerini açıkça hatırlıyordu. Böylece gözü bu dağı aşıp, onun arkasında olana baktı.
Elbette, arkasında benzer büyüklükte iki büyük dağ daha duruyordu. Bu devasa taş ilahi heykel önündeki üç büyük dağ tarafında engellenmiş durumdaydı.
Hua Cheng konuştu, “Gege, dikkatli ol. Onlar TongLu Dağı’nın muhafızları. “yaşlılık”, “hastalık”, “ölüm.”
20 notes
·
View notes
Text
Çok sinirli biri olduğum doğrudur ama bi o kadar da sabırlı biriyim
Son raddeye kadar bekler ve çabalarım
Ama o raddeden sonra dünya tersine dönse geri dönüşü olmaz
Buna kayış kopması mı dersiniz vazgeçmek mi dersiniz bilemem..!
... 🖤...
47 notes
·
View notes
Text
Şöyle düşünün yıllardır süregelen bir Filistin davası var ve o dava günümüzde devam ediyor olmasaydı özellikle Avrupa ve Amerika başta olmak üzere tüm dünyada ses getiren İslâm dinine kayış yaşanmayacaktı. Her şerde vardır bir hayırın en güzel örneği aslında bu. Filistin'de dinlerine öylesine sarılan insanları gördükçe etkilenmemek elde değil, Müslümanlık ne güzel şey dedirtiyorlar. Bunca yıldır müslümanların yapamadığı direnişi, çıkaramadığı sesi çıkartıp Filistin'e sahip çıkıyor o gavurlar! Ama yine müslümanlar Gazze'yi, Filistin'i hep gündemde tutalım derken yıllardır Doğu Türkistan'a sırtını dönüyorlar. İsrail alenen soykırım yaptığı için Filistin halkı şanslı açıkçası çünkü sessizce, herkesi susturarak, canice yıllardır soykırım yapan Çin rolünü çok güzel oynuyor. Doğu Türkistan'da Kudüs olmadığı için mi bu kadar benimsenemiyor acaba? Halbuki hem dindaş hem de soydaşlarımız onlar bizim. Hassasiyetiniz sadece göz önünde olan olaylara karşı olmasın, görmezden gelinmesini istenenlere de olsun isterim.
Vesselam...
11 notes
·
View notes
Text
Milletin aşk meşk dediği ortamda benim istatistik dersine kafamın kayış şekli..
10 notes
·
View notes
Text
Nerde Bu Ülkenin İlahiyatçıları?
youtube
Yokluğumda sizi Cüneyt komutanla baş başa bırakayım belki düşünür sorgularsınız..🤔
Sakın adama yoruma gidip salak salak argümanlarla ayar vermeye kalkıp rezil olmayın😉 hele deli tarafına hiç denk gelmeyin🙂
19 notes
·
View notes
Photo
Melodi Kayış
17 Nisan 2023 Pazartesi, 20:00 CSO Mavi Salon
Bach | Keman Sonatı No.1&2
2 notes
·
View notes
Text
camı çerçeveyi indirip "bana da yazık ulan!" diye bağırmalı bir eşik var ya hani, bilirsin sen. heh işte, bende kayış koptu kopacak. tam o sınırdayım.
125 notes
·
View notes
Text
İnanılmaz keyifli bir akşam geçirdim!
Önce kız kıza şehrimizin nispeten yeni açılan havalı mekanına gittik. Eski bir konağı butik otel ve restorana çevirmişler, bahçesinde oturduk. Işıklar, beyaz ferforje sandalyeler, beyaz masa örtüleri, masalarda ortancalar, mumlar, arkada konak mis gibi ortam! Bol bol sohbet ettik, fotoğraf çektik, güldük.
Sonra şarabın verdiği yetkiye dayanarak bizim kızlara bi oynama isteği geldi. Aradılar sevgililerini dediler evden hoparlör alın, sonra gelin bizi alın, kumsala gidip hem içmeye devam edicez hem dans edicez. Benim de antibiyotik iğnemin saati gelmiş dedim ben katılmayayım hastaneye geçeyim ordan eve. Aa olur mu biz seni götürürüz sonra hep beraber kumsala geçeriz dediklerinde tamam dedim ben de.
Kumsalda yürümeye başlar başlamaz ayakkabılarıma kum girdi, yenilgiyi baştan kabul edip aldım elime ayakkabıları. Kum o kadar serin ve güzel hissettirdi ki ayaklarımın altında, bayıldım. Deniz kenarında şampanyamızı patlattıktan sonra kadınlar olarak dansa geçtik. Roman havasından gir, yunan havasından çık, eurovizyon şarkıları, türkçe ingilizce mash uplar, deli deli oynadık.
Bir noktada suyu merak ettim ve biraz ayağımı soktum, inanılmaz güzeldi deniz. Orada beni gazlayacak bir kişi daha olsa girmeyi düşünürdüm o derece. Fotoğraf serimizde bir de hepimizin ayağı suda olsun öyle fotoğraf çekilelim dendi, onu yaptıktan sonra gelin olacak arkadaşı kucağımıza alalım öyle çekilelim dendi ve tam olarak burda kayış koptu. Milletin zaten kafa güzel, ayağımız kuma batıyor, dalga vuruyor, organize olamıyoruz, kızcağızı biri gövdesinden tutuyor kaldırmaya çalışıyor diğeri ayaklarını tutmuyor. Krize girdik! Gülmekten karnım, yanaklarım, ağrıyabilecek bütün uzuvlarım ağrıdı.
Gecenin benim için mükemmelliğini bir tık bozan tek an insanlar kumsalda, dalga sesleri eşliğinde sevdiceklerinin koynunda oturup, tatlı tatlı öpüşüp koklaşırken perçinlenen yalnızlığımdı. Ama belki de biri olsa bu denli eğlenemezdim kim bilir, zaten hayaller gerçekliğimizden çok daha güzel değil mi her zaman?
Samimiyetle söylüyorum bu geceyi yaşamak beni gençleştirdi. Nice kahkahalı gülmelere, nice güzel anlara!
17 notes
·
View notes
Text
geceye başlarken bi cin tonik aldım kalorisi az diye sonra kaybeden biraları alır denildi masaya 4 koca sürahi bira geldi sonra bende kayış koptu geceyi hamburgercide kapattık dolayısıyla yarın sabah kahvaltım ıspanaklı smoothie oglen yemegim kereviz sapi aksam yemegim essegin ski
16 notes
·
View notes