#kadın eşini nasıl seçer
Explore tagged Tumblr posts
Text
Hep mi Yanlış Kişilere Aşık Oluyorsunuz?
Makale Adresi: http://interaktifdanismanlik.com/hep-mi-yanlis-kisilere-asik-oluyorsunuz.html
Hep mi Yanlış Kişilere Aşık Oluyorsunuz?
“Ruh eşim olduğuna emindim“, “Oysa doğru kişi olduğuna çok emindim“, “Ruh eşim evli biri olabilir mi?”, “Çok seviyordu birden bire gitti” son zamanlarda bu ve benzeri cümleleri o kadar çok duyuyorum ki…
Doğru kişi kimdir ya da nasıl anlayacağız doğru kişiyi? Öncelikle doğru kişi sizinle ilişkiye girmek için istekli ve müsait olmalıdır. Eğer müsait değilse, sizin için doğru kişi değildir. Müsait kişi kimdir? Doğru kişi sizin duygularınızı, duyarlılıklarınızı öğrenmek, nelerden korktuğunuzu, neleri sevdiğinizi, aile ve arkadaşlarınızı bilmek ister. Başka bir ilişkisi yoktur ve bağlanmaya açıktır. Saklanacak şeyler hayatında başka başka bölümler ve kaçamaklar yoktur. Sözlerinin gerçek anlamını bulmak için emek harcamazsınız. Karışık mesajlar ve sonu gelmeyen beklentilerle sizi kendisine bağlamaya çalışmaz. Sizinle birlikte programlar yapar sürekli iptal eden kedi-fare oyunlarına girmez. Bunun dışındaki tüm ilişkiler başlamadan bir kere daha düşünün derim.
Müsait ya da yanlış kişilerin anlaşılmaz yönlerinden biri de, duygusal ve cinsel çekiciliğin çok kuvvetli hissedilmesidir. Arkadaşlarınızda asla kabul etmeyeceğiniz davranışları bu kişide kabul edersiniz peki niçin? Elektrik o kadar yoğun ve güçlüdür ki yakınlaşma sanabilirsiniz. İlişkiye devam etmek için genellikle hiç yapmayacağınız şeyleri kabul edersiniz. Bir bağ olsa da olmasa da o kişinin müsait kişi olup olmadığına bakmalısınız, ne kadar çekici olursa olsun bu kişi sizin için doğru kişi olmayabilir. Gerçekler size adaletsiz ya da çelişkili gelebilir ama insan kendisi için tümüyle yanlış birine aşık olabilir.
Peki Neden Yanlış Kişilere Aşık Oluruz?
1- Düşük Öz Değer ve Aşkı Hak Etmeme Duygusu:“Beni kabul edecek birini bulursam, onu hayatına girerim” bu cümle size ne hissettiriyor. Ben aşka layık değilim, beni kabul eden biri olursa ben her zaman hazırım mesajını alıyorsunuz değil mi? bu düşünce doğru şekilde sevgi paylaşımını yapacağınız kişiyi hayatınıza çekmeyi engeller. Sevgi yeteneği olan birisi karşınıza çıktığında ya onu kendinizden uzaklaşırsınız veya ona hiç çekim hissetmezsiniz.
2- Müsait Olmayan Anne Baba Etkisi: Anne babamızda yaşadığımız sağlıksız ilişkileri çeken sanki içsel bir radarımız vardır. Bu ilişkilerinde eksik olan parçaları tamamlaya bilmek için yakın ilişkilerinizde de aynılarını oluşturur ya da benzer ilişkileri kendinize çekersiniz. Mesela babanız duygusal olarak müsait olmayan biri ise; yani size yeterince duygusal yakınlık göstermediyse, nihayet onun sevgisini kazanırım ümidiyle, sizde aynı tip erkeklere çekim duyarsınız. Ama seçtiğiniz erkekler hakiki sevgi yeteneğinden yoksun olduğundan, bu isteğiniz hiç bir zaman gerçekleşmeyecektir.
3- Eş Bağımlılık Hissi: Müsait olmayan kişileri aşkınızla değiştirmek veya kurtarmak gibi vazifeleri üstlenirsiniz. Maalesef sonu her zaman başarısızlıkla son bulur. Siz kimsenin terapisti değilsiniz ve kimse siz istediğiniz için değişmez. İçinizdeki düzeltirsem daha çok sevilirim hissini değiştirmelisiniz.
4- Kovalamanın Heyecanı: Yasak elmaya, avlanmanın biyolojik coşkusuna, elde edilemeyeni kazanmanın zorluklarına bağımlı birisiniz demektir. İlginçtir ki araştırmalar sadece başkalarına bağlı olmanın o kişileri daha çekici yaptığını bulmuştur. Kendi elinizle yetinmek yerine başkalarına ait olana mailiniz varsa muhakkak geçmişinizde yargı enerjileri ve kısır döngüler vardır. Ve bir uzmanla çalışmak bu durumu atlatmanız için çok önemlidir.
5- Bağlanmak ve Kaybetmekten Korkmak: Özellikle büyük bir kayıp ve ihanet acısı yaşamışsanız, karşınızdakine mesafeli davranmak size daha güvenli gelir. Eğer sınırlarınızı ihlal eden aşırı üstünüze düşen, tacizci, tenkitçi veya kontrolcü bir aileniz olmuşsa, herhangi birine bağlanmaya bu yüzden karşı koyuyor olabilirsiniz. Veya sizi umursamayacak buna rağmen sizden çok fazla ilgi isteyecek olduğunu varsaydınız bir ilişkinin içinde kaybolmaktan korkarsınız. Bundan dolayı da sizi savunmasız bırakan ve ruhunuzu genişletirken yoran duygusal bir yakınlaşmanın yerine farkında olmadan karşılıksız bir aşkı tercih ediyor olabilirsiniz. ,
6- Şartları Kabul Etmeye Hazırsanız: Belki bir süredir hayatınıza size yakınlık duyacak, biri girmedi. Ve birden ilgi yağdıracak, karizmatik ve çekici biri karşınıza çıktı. Yanlış olduğunu biliyorsunuz ama size çok iyi geliyor. Böylece yalnızlık ve yokluk yerine, sevgi ve ilgi kırıntılarına razı olursunuz.
7- Beyaz Atlı Prens Sendromu: Duygusal finansal veya ruhsal olarak kurtarılmak istiyorsunuz ve birisi sizi kurtarıyor. Kendi gücünüze sahip çıkacağınıza başkasına teslim oluyorsunuz. Beyaz atlı prensler genellikle güç peşindedir veya sonunda aldıkları sorumluluğun ağırlığından pişman olurlar. Çoğu da sevgi dolu eşit ilişki için müsait değildir.
8- Cazip Bir Dış Görünüşe Vurulmuşsunuzdur: Bazı insanlar gerçekten iyi görünmelerine, hep doğru şeyleri söylemelerine ve ruhsal olduklarını iddia etmelerine rağmen, sadece birer yeni çağ narsisti veya insan kullanıcılarıdır. Onların gerçek bir bağlanmaya hiç niyetleri yoktur. Eğer içinize veya ön sezinize danışmadan hareket ederseniz, dış görünüşlerine aldanabilirsiniz.
Eğer doğru bir eş arayıp sürekli olarak yanlış kişileri hayatınıza çekiyorsanız. Yardım almadan önce yukarıdakilerden hangilerinin sizin için doğru olduğunu tespit etmenizi tavsiye ederim. Sonu gelmeyen ilişkilerin sebeplerini ve çözümlerini bir yere kaydetmeniz ve artık dürtülerinize hareket etmeye bir son vermeniz faydalı olacaktır.
Sevinç Karakaya
Kişisel Gelişim Uzmanı /İlişki ve Yaşam Koçu
#doğru eş seçimi#doğru eş seçimi nasıl olur#erkekler eşini nasıl seçer#eş seçimi#eş seçiminde aranacak özellikler#eş seçiminde öncelik ne olmalıdır#evlilikte doğru eş seçimi#evlilikte eş seçimi#ilişki koçu sevinç karakaya#kadın eşini nasıl seçer#sevinç karakaya#sevinç karakaya yazıları#Evlilik Öncesi Koçluk#İlişki Koçluğu#Makalelerimiz
0 notes
Text
Magazin, Sağlık ve Kadın'a dair her şey...
http://feminenn.com/kendi-evlilik-paketinizin-tasarimini-kendiniz-yapin/ Kendi Evlilik Paketinizin Tasarımını Kendiniz Yapın
Eşiniz size yaradan tarafından gönderilen bir armağandır. Eşinizin dış görünüşü ise bu armağanın paketidir. Hatta bu armağanın paketi kimileri için o kadar güzel ve dayanılmaz olur ki, Kendilerini bir çok kişiden daha şanslı ve özel hissedebilirler. Fakat gün gelir herkes paketin dışından sıkılır ve paketin içindeki gerçek hediyeyi görmek ister. Ve her biriniz size sunulan gerçek hediye ile karşılaşırsınız.
Eşinizde Armağanın paketinden Sıkılabilir?
Evliliklerin yada ilişkilerin başında herkes karşısındakinin hediye paketi ile ilgileniyor. Fakat zaman geçtikçe artık hediye paketi heyecanını yitiriyor ve içindeki asıl olan hediye, kişiler için daha önemli oluyor. Ve bu hediye paketinin artık içini keşfetmek istiyorlar.
Çiftlerin evliliğine daha da bağlanması yada umduğunu bulamayıp hayal kırıklıklarını uğraması da tam bu noktada başlıyor. O yüzden paketin dışı kadar paketin içi de önemli…
Evlilik birlikteliği iki kişiden oluşuyorsa; Bu hediyeleşme ve karşılıklı hediye açma olayında aklınızdan çıkarmamanız gereken en önemli şey şudur; pakete aşık olan ve paketi açan sadece siz değilsiniz. Karşı taraf da sizin paketinize aşık oldu ve hediyesinin paketini açıyor. Peki Ne yapmak Gerekiyor?
Kendi Paketinizi Dizayn Edin
Paket kocaman gösterişliydi fakat içinden minicik bir şey çıktı, üstelik hiçbir parıltısı da yok. Veya paket küçüktü ve en değerli hediyeler en küçük pakette gelir misali içinden pırlantalar çıktı.
Yaradan bizlere çok önemli ve çok değerli bir armağan daha vermiş… Başkalarının paketleri ile ilgili pek söz söyleme yada değiştirme şansımız yok ama kendi paketimizi kendimiz dizayn edebiliriz. her zaman dediğim gibi; Hayat bize kendimiz dışında hiçbir şeyi değiştirebilme gücü vermemektedir. ”İlişkilerde doğru seçimler içim yapılacak ilk iş kendimizi paketlerken samimi ve dürüst olmaktır”.
Yani kişi kendine dürüst ve korkusuz olmalı; siz minik ve parıltısız iseniz paketinizi de korkusuzca mink ve parıltısız yapmalısınız, bu özgürlüğe sahipsiniz. Eşinize sunacağınız paketiniz ne kadar özünüzdeki siz ise, mutluluk size o kadar yaklaşacaktır.
Doğru Eşi Hayatınıza Çekmek İçin İse; Önce kendinizi Doğru Tanıyın
Unutmayın herkes ama herkes aradığının peşindedir. Karşınızdaki kişiye ne olduğunuzu ne olmadığınızı doğru takdim ederseniz, sadece sizin peşinizde olan sizin arkanızdan gelecektir. Nasıl ki siz aradığınızın arkasından gidiyorsanız aynen öyle…
Paketinizi dürüst ve arzularınıza uygun yapın, siz bu sorumluluğu yüklenin bırakın ait olmadıkları pakete sığmaya çalışanlar kendi çözümlerini kendisi bulsunlar.
Şimdi bir çoğunuzun; ”ben kendimi olduğum gibi gösterdim, dürüst bir paket sundum, kendini yanlış paketlemiş biri karşıma çıktıysa benim suçum ne ?” Bir suçunuz yok siz dürüst davrandınız ve iyi niyetli bir paket yaptınız. Fakat maalesef kendinizi iyi tanımadığınız için doğru bildiğiniz yanlış bir paket yaptınız ve yanlış kişi tarafından seçildiniz. Unutmayın ”Kendinizi gerçekten tanımadan doğru kişiyi kendinize çekme olasılığınız çok düşük”. Bu nedenle önce kalbinizde dolaşmanız ve doğru kişiyi orda bulmanız gerekiyor. Yani gerçek sizle tanışmanız gerekiyor. Gerçek sizle tanışmamışsanız kendinizi doğru paketlemenizde mümkün değildir.
Tabi karşınıza sizinle hayatını birleştirmek isteyen bir çok kişi çıkacaktır. Fakat siz kalbinizde bir kere doğru sevgili ile karşılaşmayı başardığınız taktirde artık dış dünya da doğru sevgiliği tanıyor olacaksınız. Ve bu insanı kusurları ile sevmek için kendinize izin vereceksiniz.
Kendinizi Nasıl Tanıyabilirsiniz?
Kendinizi tanımanın yollarından birisi; Bir yolculukta olduğunuzu düşünmek ve kalbinizin içinde dolaştığınızı varsaymaktır. Kendinizi böyle bir kurgunun içinde düşünün. Siz bir ağaç gibi gelişir ve her mevsimde değişirsiniz. Önce tohum olursunuz, sonra fidan. Yapraklarınız döker, çetin soğuklarla mücadele edersiniz ve baharı dört gözle beklersiniz. Ve bu hayat yolculuğunda her mevsim size kendinizle ilgili bilmediğiniz bir şeyi karşınıza getirir. Sevgiliniz yada eşinizle olan ilişkiniz hangi mevsimde olduğunuzun net cevabını size verir.
Zıtlıklar İlişkileri Başlatır, Benzerlikler Sürdürür
İlişkilerde zıtlıklar birçok kez ilişkilerinizin başlamasına sebep olan çekiciliği bize sunar. fakat aynı zamanda zıtlıklar kişilerin uzun zaman birbirlerine tahammül edememe durumunu hazırlar. Örneğin rahat olarak tanımladığınız bir kişiyi uzun süreli bir ilişkide sorumsuz olarak tanımlanmaya layık bulabilirsiniz.
İlişkide en önemli faktör kişilerin birbirine olabildiğince benzemesidir. Tabi burada ki benzerlikten kastım değerleri ve önceliklerinin benzerliğidir. Kişilerin karakterlerinin birbirine çok benzemesi beklenemez. Örneğin; bir kişi gezmeyi çok severken, diğeri evde oturmayı seven farklı iki karakter olabilir. Fakat neşe ve eğlence bu iki kişinin değer ve önceliklerinde yer alıyorsa bu kişiler evde yada dışarıda muhakkak ortak bir payda bulabilir. Çünkü her ikisi de neşe duygusunun peşindedir ve duyguyu vaat eden durum ve koşulları reddetmeyeceklerdir.
Karakteri zıt olanlar birbirini tamamlayıcı özellik oluşturabilirler. Örneğin yönetici ve yönetilmeyi seven karakterler birbirini tamamlaya bilir. Fakat değer ve önceliklerinde zıtlıklar ise hiçbir zaman tamamlayıcı olmayacağı gibi her zaman kişilerin arasında mücadele ve çatışma oluşturur.
O zaman karakter zıt olabilir fakat huzur ve devamlılık için değerler ve öncelikler birbirine benzemeli hatta aynı olmalıdır.
Görmezden Gelinen Farklılıklar Hayatınızı Zorlaştırır
Değerleri ve öncelikleri bir olmayan çiftler ilişkinin başında birbirlerinin zayıflıklarını kabul etmek yerine, görmezden gelmeyi seçerlerse zorlu bir yolculuğa çıkarlar. Bu kişiler bin km’lik bir yola on km’lik benzinle çıkmış gibidirler. On km giderler ve benzinleri biter. Daha uzun bir yolları vardır fakat götürecek güçleri kalmamıştır. Elbette arabalarını itebilirler fakat her bir santimine değdiğine yürekten inanırlarsa bunu yapabilirler. Ben size asla benzinsiz yada benzin alacak gücünüz yoksa yola çıkmayın demiyorum. Arabanın bir süre sonra duracağını ve onu iteceğinizi bilerek yola çıkın diyorum. Unutmayın evlilik arabası sürekli benzinini tüketirken, yükünü arttıran bir arabadır.
Evlilik kararı almadan kişi önce kendini tanımalı, neler kendisi için olmazsa olmaz neler olsa da olur olmasa da bunları tespit etmelidir. Değer ve önceliklerini belirlemeli ve kendine çok benzer bir insanı hayatına çekmelidir. Evet bu bazen karmaşık ve içinden çıkılamaz bir durum olup, planladığınız ile hayatınıza çektiğiniz kişiler birbirinden çok farklı olabilir. Bu gibi durumlarda sizin kendi istediğinizin dışında bir şeyler isteyen yanlış kodlanmış bir bilinç altınız var demektir. Böyle durumlarda ise muhakkak yardım almanızı tavsiye ederim.
Evlilik hayatınız için bir dönüm noktasıdır. Doğru karara varabilmek için lütfen önce kendi içinize ayna tutun.
Sevinç Karakaya
Kişisel Gelişim Uzmanı /İlişki ve Yaşam Koçu
#DoğruEşSeçimi, #DoğruEşSeçimiNasılOlur, #ErkeklerEşiniNasılSeçer, #EşSeçimi, #EşSeçimindeAranacakÖzellikler, #EşSeçimindeÖncelikNeOlmalıdır, #EvlilikteDoğruEşSeçimi, #EvlilikteEşSeçimi, #IlişkiKoçu, #KadınEşiniNasılSeçer Magazin, Sağlık ve Kadın'a dair her şey...
#doğru eş seçimi#doğru eş seçimi nasıl olur#erkekler eşini nasıl seçer#eş seçimi#eş seçiminde aranacak özellikler#eş seçiminde öncelik ne olmalıdır#evlilikte doğru eş seçimi#evlilikte eş seçimi#ilişki koçu#kadın eşini nasıl seçer#Evlilik#İlişkiler
0 notes
Photo
RUHUN EŞİ İLE BULUŞMASI
Zamanların hükümsüz olduğu yerde,daha dünya kurulmamışken, kimine göre kalubelada, kimine göre ana rahminde şekillenen bedene üflenen mucizede belirirmiş ruh. Mevlam üflerken mucizesini her bir bedene başka başka zuhur edermiş kendinden. Ama bu başkalaşım arasında asıl mucizesini de gizlermiş usulca. Hayat verdiği her bir hücrede aynı olan küçük bir dokunuşu iki ruha nakşedermiş. Çift yarattığı her bir organa karşılık bedene sunduğu tek bir kalp ve tek bir beyin. Kalbin ve beynin bulmasını istediği, ruha işlediği ikinci bir tamamlanma sağlayan bir zerre boşluk. Asırlardır aranılan, doldurulması için türlü türlü deneyimler geçirilen o bir tek ruh boşluğu. Çiftlerin içinde seninle aynı boşluğa sahip o diğer ruhu bulman için sunulan mucize. Ruhun benzeri yok lakin her ruhun kavuşmayı beklediği bir eşi var elbette. İnsanlık öyle kolay kazanılan bir savaş değil. Her şey bir sınav. Yürüdüğümüz her yol bir başka yola çıkan araç. Düzen böyle kurulmuş, erdem kazanmanın yolu bu yolları arşınlamakla geçiyor. Lakin mükafatın kıymetine vakıf olabilmek için sunulmuş olana boynumuz kıldan ince. İçini ne kadar çok doldurursan, senin içindeki boşluk zerresine tam nüfuz edecek karşı boşluğu bulman o kadar yakınlaşacak. Ruhun eşi, yazması kolay anlatması ne zor iki kelime. Yaratılışın en gizemli sırrı. Sırrın ilmine kavuşabilmek tam bir muamma. Milyarlar arasından senin için bırakılan boşluğu bulma sanatı. Hep düşünürdüm nasıl olur, nasıl anlarsın ruhundaki boşluğun tamamlayıcı bir sahibi olduğunu? Milyarlar arasından nasıl olur da seni seçer ya da sen onu seçersin. Tesadüf ile açıklanamayacak kadar ulvi bir kudret nasıl ruhunun eşini önüne koyuverir. Ya da neden? Kelimelerin bir ruhu olduğuna inanan ben öyle şeyler görüp, hissedip, şahit oldum ki buymuş galiba benim tekamülüm dedim. Bir his, bir görüntü, bir masal veyahut bir an kendi katmanına yol açabiliyormuş. Ruhunu bulmuş bir eş olduğum için mi beni buldu o ruhunu bulan eşler acaba? Ya da bulunması gereken başka ruhlar olduğu için mi yürüdüğüm yol? Ruh eşi demek benzerin ya da seninle aynı olan biri değilmiş bana göre. Tam tersin bir karakterde o boşluğu görüp buymuş diyebilmekmiş Ruh eşi. Tüm olmazların arasında, o zamanların ötesinden beri tanıdık gelen, tek bir zerreyi görebilmekmiş meğerse. Zıt olmakmış, istisnasız her renkte hep siyah ve beyaz olmakmış. Aslında gri de bir renk ama ben gökkuşağı istiyorum diyebilmekmiş bazen. Karanlığına hapsolmuşken, çok uzaklarda beliren ay ile yıldıza komşu deniz feneri olmakmış ruh eşi. Şans, ilahi kader, yazgı ne derseniz diyin, tekamülün için bir basamak belki de. Evet işin özü Aşktan geçiyor lakin hikmetinden sual olunmaz Mevlam, ruhunun aynasını bilakis vardır bir hikmeti diyerek anlamlandırman için yaratmıştır belki de. Yalnızca iki karşı cins için kullanılıyor olsa da benim anladığım pek öyle değil. Çünkü Mevlam hepimizi ruh olarak eşit yaratırken, eril ve dişil canlıların birliğinden bedene dönüştürürken ruhu özgür bırakmış bana göre. İllaki ruh eşi kadın ve erkeğin tamamlanmış hali olmamalı. Bir gönül dostunun boşluğuna merhem olmakta, ruh birliği sağlamak da aynı şey değil mi sizce? Benim ruhumun ve aklımın yüklenen kodları bana bunu fısıldıyor. Yüzünü göremesen de, kilometrelerce uzakta olsa da seninle aynı hisleri paylaşan biri de ruh ikizin ve ya ruh eşin olamaz mı? Okuduğum bir çok kaynakta bu iki unsur ayrı ayrı anlamlandırılsa da bana hiç de öyle gelmiyor. Bence olabilir ruh ikizi ile ruh eşi pek tabii aynı ifadeyi barındırabilir. Kavramlar arasında sıkışmadan gönül gözüyle bakmayı deneyin eminim ki bana hak vereceksiniz. Aşık olduğun insan da ruh ikizin ve eşindir, yüreğine değen bir dost elide ruh ikizin ve eşindir. Benim meselem insan olmakla. Tesadüfi yaşamadığımız evrende, sevmek kadar güzeli var mı?
4 notes
·
View notes
Text
#OĞLAK * Oldukça dakik, sözünün eri ve hırslısın sen. Tuttuğunu koparır, verdiğin sözü daima tutarsın.Çok karizmatik, hırslı, olgun ve mantıklı bir insansın. Etrafındakiler yardıma ihtiyaç duyduğu zaman anında orada hazır olursun. Her zaman söylenmesi gereken doğru sözleri bilir ve durumlar karşısında nasıl davranman gerektiğini iyi bilirsin * İnanılmaz derecede soğukkanlı, ilişkilerinde çok sadık, iş hayatındaysa iş bitirici. Çekicilikleriyle zirvede, kimi zamansa yalnızlıktan mutluluk duyan insanlar Kendine güvenleri üst düzeyinde üstünde olan oğlak bulunduğu ortamın en ciddisi olarak parmakla gösterilebilir. Ara ara ortaya çıkan gergin ve sinirli yapıları bu ciddiyete eklenince başınıza belayı aldınız demektir. Böyle dediğimize bakmayın sinirleri saman alevinden farksızdır aslında. O yüzden onu bir sandalyeye oturtun ve sakinleşmesi için 5 dk verin. * Kadını da erkeği de gelip geçici ilişkilerin içinde olmazlar. Oğlak erkeği asla düşünmeden hareket etmez. Evlilik kararını vermesi oldukça zordur. Eş olarak seçeceği kadının saygınlığına önem verir, güven ilişkinin temelini oluşturur. Oldukça kıskanç bir yapıya sahip olduğu için kuralcıdır ve eşine karşı bir takım kısıtlamalar getirebilir. Bunu açıkça ifade etmekten çekinmez. Eşi onun sırdaşı, arkadaşı, sevgilisi olmalıdır. Aşırı kuralcı ve hata affetmez yapısını sevgi ile geliştirmesine katkıda bulunacak kadınla gerçek mutluluğu yakalar. Eşinin yanında o ciddi adam gider ve içindeki çocuk ortaya çıkar. Şefkatli, idareci bir kadın için yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Cinsellikte şefkat onun için önemlidir. Eşi tarafından beğenildiğini, arzu edildiğini hissettiği sürece mutlu olur ve mutlu eder. * Oğlak kadını hassas, sabırlı ve ciddi bir karaktere sahiptir. Evlilik onlar için çok ciddi düşünülmesi gereken bir konudur. Bu konuda asla acele karar vermezler, Oğlak kadını ne istediğini bilir ve eşini buna göre seçer. Sevgi dolu bir beraberlik ister. Samimiyetten uzak, yapmacık davranışlara tahammülü yoktur. Oğlak kadınının cinsel hayatında rahat olabilmesi tamamen eşinin ona yaklaşımı ve tutumuna bağlıdır. Sevgi ile göreceği her davranış onu ihtiraslı bir kadına çevirecektir. * Bir Oğlakla tanıştığınızda ilk izleniminiz onun ne kadar ciddi olduğu olabilir; ancak Oğlaklar aslında oldukça ince bir mizah duygusuna sahiptirler ve bu yetenekleri sayesinde insanları etkilemeyi başarırlar. Her zaman sakin ve kontrollüdürler, Oğlak'ı kızdırmak zordur ama kızdığı zaman yeri göğü ayağa kaldırır ve öfkesi kendiliğinden dininceye kadar da onu sakinleştirmek çok zordur. Adil ve kararlı oldukları için başarılı bir lider figürü çizerler. Oğlaklar çoğunlukla ince yapıya sahip olurlar.
0 notes
Link
Kadınlara uygulanan sözel, duygusal şiddet de aynı şekilde ruh sağlığını olumsuz yönde etkiler. 21. yüzyılda hala şiddet gören birçok kadın var. Kadınlara yönelik şiddet, yaygın olarak sanıldığı gibi sadece fiziksel şiddetle sınırlı değil. Kadınlara uygulanan sözel, duygusal ve hatta ekonomik şiddet de aynı şekilde ruh sağlığını olumsuz yönde etkiler. Sözel Şiddet nedir? Aile içi şiddet denildiği zaman, kadının yediği dayak düşünülür. Oysaki şiddet sadece fiziksel örselenme ile değil, sözel ve duygusal şiddet olarak da ciddi birer sorun olarak karşımıza çıkar. Yüksek sesle bağırmak, iğneleyici sözler söylemek, kendini kötü hissettiren laf ve cümlelerin kullanmak sözel şiddet olarak tanımlanır. Sözel şiddet, her şeyden önce kadınların, özgüvenlerini yok etmeyi amaçlayan çok etkin bir saldırı yöntemi olarak kullanılır. Ancak ne yazık ki, kadınlarımızın çoğu sözel ve duygusal şiddete maruz kaldıklarıyla yüzleşmek bile istemiyorlar. Sözel Şiddet Kendisini Zor Hissettiriyor Her evlilikte ve ilişkide tartışmalar olur ancak her tartışmanın bir haddi, sınırı ve ölçüsü olmalıdır. Bu tartışmalar bağırma, iğneleme, hakaret boyutuna vardığı zaman sözel şiddet başlar. Önceleri küçük tartışmalarla başlayan anlaşmazlıklar, zaman içinde kavgalara dönüşürken, erkeğin eşine ya da sevgilisine bağırması, gururunu incitmesi, kendi gibi düşünüp davranmaya zorlaması sözel ve duygusal şiddetin başlangıcını oluşturur. Başlangıçta kadın şiddete maruz kaldığını düşünmezken, ilişkinin içinde pasif ve ürkek bir konuma gelir. Birdenbire çığırından çıkan ve bağırmaya başlayan eşini daha da öfkelendirmemek için susmayı seçer. Ekonomik bağımlılık karşı çıkmayı engelliyor Şiddete uğrayan her üç kadından ikisine, aynı zamanda ekonomik şiddet de uygulanır. Kadının çalışmasına izin vermeyip veya maddi imkânı daha geniş olduğu halde, kadına çok kısıtlı para vermek, çalışan kadının kazandığı paranın tümünü elinden almak, evle ilgili tüm maddi bilgileri eşinden saklamak, mal ve mülklerin sadece kendi üzerinde olmasını sağlamak gibi davranışları ekonomik şiddetin yöntemleri olarak sayabiliriz. Şiddet uygulayan erkek profili Her türlü şiddet kontrol amaçlıdır ve ego tatmini ön plandadır. Ne yazık ki insanın eğitim düzeyi, sosyal statüsü, ekonomik seviyesi ve daha başka etmenler bu tipteki davranışları önlemeye yetmez. Çeşitli kaynaklar şiddet uygulayan erkeklerin hepsini “normal, bildik, tanıdık biçimde davranan erkekler” olarak tanımlanır. Çoğunlukla kadınlar şiddet uygulayan kocalarını “dışarıda melek” olarak tanımlıyorlar. Duygusal şiddet uygulayan insanların çoğunluğunda aşağılık kompleksi vardır. Bunun altında yatan sebepler çocukluğa da dayanır. Farkında varmasak da, çocukken yaşadığımız ve öğrendiğimiz davranış biçimleri, büyüdüğümüzde tüm hayatımızın içine yayılır. Kişi, kendi ailesinde bu tarz davranışları gözlemlemiş bir çocukluk geçirmişse, bilinçaltında mutlaka anne veya babasının tavrını örnek alacaktır. Şiddet ruh sağlığını olumsuz etkiliyor Eşleri veya karşı cinsten herhangi biri tarafından şiddete uğrayan kadınlar, ruhsal açıdan da sorunlar yaşar. Şiddete uğrayan kadınlarda, had safhada korku, ürkeklik, sessizlik ve çekingenlik, uykusuzluk, bitkinlik, seslere karşı aşırı tepki, baş dönmesi, ayakta duramama, unutkanlık, irkilme, çarpıntı, öfke patlamaları, aşırı yorgunluk, umutsuzluk, sık sık ağlama krizleri, yalnızlık hissine kapılma, hayata, kendine karşı güvensizlik ve ümitsizlik görürüz. Sağlıklı bir ilişkide ne fiziksel, ne de sözel şiddetin yeri yoktur. Eğer eşinizde ya da erkek arkadaşınızda, bu davranış bozuklukları varsa, ses çıkarmamayı değil, çözüm üretmeyi seçmelisiniz. Eğer eşinizin nasıl oluyor da size böyle davrandığı konusunda kafanız karışıyorsa, bunun cevabı aslında siz sevgi bazlı bir ilişki yaşamaya çalışıyor olsanız da kontrol bazlı bir ilişki yaşadığınız gerçeğidir. Ruhsal şiddette bulunan taraf kendi değersizliği ile ilgili duyguları ile boğuşmaktadır ve ilişkinizi sizin üzerinizden kişisel bir güç hissi yaratmak için kullanmaktadır. Korku sevgi odaklı bir ilişkinin parçası değildir. Eğer bu tarz bir ilişki yaşıyorsanız veya böyle bir ilişkinin içinden çıktıysanız mutlaka ruhsal şiddetin üstesinden gelme konusunda uzmanlaşmış bir kişiden veya programdan yardım alabilirsiniz. Bu şekilde yeniden kendinizi güçlü hissetmeyi, kendinize inanmayı ve gerçekten istediğiniz hayatı ve ilişkiyi yaşamayı seçebilirsiniz. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
Link
Kadınlara uygulanan sözel, duygusal şiddet de aynı şekilde ruh sağlığını olumsuz yönde etkiler. 21. yüzyılda hala şiddet gören birçok kadın var. Kadınlara yönelik şiddet, yaygın olarak sanıldığı gibi sadece fiziksel şiddetle sınırlı değil. Kadınlara uygulanan sözel, duygusal ve hatta ekonomik şiddet de aynı şekilde ruh sağlığını olumsuz yönde etkiler. Sözel Şiddet nedir? Aile içi şiddet denildiği zaman, kadının yediği dayak düşünülür. Oysaki şiddet sadece fiziksel örselenme ile değil, sözel ve duygusal şiddet olarak da ciddi birer sorun olarak karşımıza çıkar. Yüksek sesle bağırmak, iğneleyici sözler söylemek, kendini kötü hissettiren laf ve cümlelerin kullanmak sözel şiddet olarak tanımlanır. Sözel şiddet, her şeyden önce kadınların, özgüvenlerini yok etmeyi amaçlayan çok etkin bir saldırı yöntemi olarak kullanılır. Ancak ne yazık ki, kadınlarımızın çoğu sözel ve duygusal şiddete maruz kaldıklarıyla yüzleşmek bile istemiyorlar. Sözel Şiddet Kendisini Zor Hissettiriyor Her evlilikte ve ilişkide tartışmalar olur ancak her tartışmanın bir haddi, sınırı ve ölçüsü olmalıdır. Bu tartışmalar bağırma, iğneleme, hakaret boyutuna vardığı zaman sözel şiddet başlar. Önceleri küçük tartışmalarla başlayan anlaşmazlıklar, zaman içinde kavgalara dönüşürken, erkeğin eşine ya da sevgilisine bağırması, gururunu incitmesi, kendi gibi düşünüp davranmaya zorlaması sözel ve duygusal şiddetin başlangıcını oluşturur. Başlangıçta kadın şiddete maruz kaldığını düşünmezken, ilişkinin içinde pasif ve ürkek bir konuma gelir. Birdenbire çığırından çıkan ve bağırmaya başlayan eşini daha da öfkelendirmemek için susmayı seçer. Ekonomik bağımlılık karşı çıkmayı engelliyor Şiddete uğrayan her üç kadından ikisine, aynı zamanda ekonomik şiddet de uygulanır. Kadının çalışmasına izin vermeyip veya maddi imkânı daha geniş olduğu halde, kadına çok kısıtlı para vermek, çalışan kadının kazandığı paranın tümünü elinden almak, evle ilgili tüm maddi bilgileri eşinden saklamak, mal ve mülklerin sadece kendi üzerinde olmasını sağlamak gibi davranışları ekonomik şiddetin yöntemleri olarak sayabiliriz. Şiddet uygulayan erkek profili Her türlü şiddet kontrol amaçlıdır ve ego tatmini ön plandadır. Ne yazık ki insanın eğitim düzeyi, sosyal statüsü, ekonomik seviyesi ve daha başka etmenler bu tipteki davranışları önlemeye yetmez. Çeşitli kaynaklar şiddet uygulayan erkeklerin hepsini “normal, bildik, tanıdık biçimde davranan erkekler” olarak tanımlanır. Çoğunlukla kadınlar şiddet uygulayan kocalarını “dışarıda melek” olarak tanımlıyorlar. Duygusal şiddet uygulayan insanların çoğunluğunda aşağılık kompleksi vardır. Bunun altında yatan sebepler çocukluğa da dayanır. Farkında varmasak da, çocukken yaşadığımız ve öğrendiğimiz davranış biçimleri, büyüdüğümüzde tüm hayatımızın içine yayılır. Kişi, kendi ailesinde bu tarz davranışları gözlemlemiş bir çocukluk geçirmişse, bilinçaltında mutlaka anne veya babasının tavrını örnek alacaktır. Şiddet ruh sağlığını olumsuz etkiliyor Eşleri veya karşı cinsten herhangi biri tarafından şiddete uğrayan kadınlar, ruhsal açıdan da sorunlar yaşar. Şiddete uğrayan kadınlarda, had safhada korku, ürkeklik, sessizlik ve çekingenlik, uykusuzluk, bitkinlik, seslere karşı aşırı tepki, baş dönmesi, ayakta duramama, unutkanlık, irkilme, çarpıntı, öfke patlamaları, aşırı yorgunluk, umutsuzluk, sık sık ağlama krizleri, yalnızlık hissine kapılma, hayata, kendine karşı güvensizlik ve ümitsizlik görürüz. Sağlıklı bir ilişkide ne fiziksel, ne de sözel şiddetin yeri yoktur. Eğer eşinizde ya da erkek arkadaşınızda, bu davranış bozuklukları varsa, ses çıkarmamayı değil, çözüm üretmeyi seçmelisiniz. Eğer eşinizin nasıl oluyor da size böyle davrandığı konusunda kafanız karışıyorsa, bunun cevabı aslında siz sevgi bazlı bir ilişki yaşamaya çalışıyor olsanız da kontrol bazlı bir ilişki yaşadığınız gerçeğidir. Ruhsal şiddette bulunan taraf kendi değersizliği ile ilgili duyguları ile boğuşmaktadır ve ilişkinizi sizin üzerinizden kişisel bir güç hissi yaratmak için kullanmaktadır. Korku sevgi odaklı bir ilişkinin parçası değildir. Eğer bu tarz bir ilişki yaşıyorsanız veya böyle bir ilişkinin içinden çıktıysanız mutlaka ruhsal şiddetin üstesinden gelme konusunda uzmanlaşmış bir kişiden veya programdan yardım alabilirsiniz. Bu şekilde yeniden kendinizi güçlü hissetmeyi, kendinize inanmayı ve gerçekten istediğiniz hayatı ve ilişkiyi yaşamayı seçebilirsiniz. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
Link
Kadınlara uygulanan sözel, duygusal şiddet de aynı şekilde ruh sağlığını olumsuz yönde etkiler. 21. yüzyılda hala şiddet gören birçok kadın var. Kadınlara yönelik şiddet, yaygın olarak sanıldığı gibi sadece fiziksel şiddetle sınırlı değil. Kadınlara uygulanan sözel, duygusal ve hatta ekonomik şiddet de aynı şekilde ruh sağlığını olumsuz yönde etkiler. Sözel Şiddet nedir? Aile içi şiddet denildiği zaman, kadının yediği dayak düşünülür. Oysaki şiddet sadece fiziksel örselenme ile değil, sözel ve duygusal şiddet olarak da ciddi birer sorun olarak karşımıza çıkar. Yüksek sesle bağırmak, iğneleyici sözler söylemek, kendini kötü hissettiren laf ve cümlelerin kullanmak sözel şiddet olarak tanımlanır. Sözel şiddet, her şeyden önce kadınların, özgüvenlerini yok etmeyi amaçlayan çok etkin bir saldırı yöntemi olarak kullanılır. Ancak ne yazık ki, kadınlarımızın çoğu sözel ve duygusal şiddete maruz kaldıklarıyla yüzleşmek bile istemiyorlar. Sözel Şiddet Kendisini Zor Hissettiriyor Her evlilikte ve ilişkide tartışmalar olur ancak her tartışmanın bir haddi, sınırı ve ölçüsü olmalıdır. Bu tartışmalar bağırma, iğneleme, hakaret boyutuna vardığı zaman sözel şiddet başlar. Önceleri küçük tartışmalarla başlayan anlaşmazlıklar, zaman içinde kavgalara dönüşürken, erkeğin eşine ya da sevgilisine bağırması, gururunu incitmesi, kendi gibi düşünüp davranmaya zorlaması sözel ve duygusal şiddetin başlangıcını oluşturur. Başlangıçta kadın şiddete maruz kaldığını düşünmezken, ilişkinin içinde pasif ve ürkek bir konuma gelir. Birdenbire çığırından çıkan ve bağırmaya başlayan eşini daha da öfkelendirmemek için susmayı seçer. Ekonomik bağımlılık karşı çıkmayı engelliyor Şiddete uğrayan her üç kadından ikisine, aynı zamanda ekonomik şiddet de uygulanır. Kadının çalışmasına izin vermeyip veya maddi imkânı daha geniş olduğu halde, kadına çok kısıtlı para vermek, çalışan kadının kazandığı paranın tümünü elinden almak, evle ilgili tüm maddi bilgileri eşinden saklamak, mal ve mülklerin sadece kendi üzerinde olmasını sağlamak gibi davranışları ekonomik şiddetin yöntemleri olarak sayabiliriz. Şiddet uygulayan erkek profili Her türlü şiddet kontrol amaçlıdır ve ego tatmini ön plandadır. Ne yazık ki insanın eğitim düzeyi, sosyal statüsü, ekonomik seviyesi ve daha başka etmenler bu tipteki davranışları önlemeye yetmez. Çeşitli kaynaklar şiddet uygulayan erkeklerin hepsini “normal, bildik, tanıdık biçimde davranan erkekler” olarak tanımlanır. Çoğunlukla kadınlar şiddet uygulayan kocalarını “dışarıda melek” olarak tanımlıyorlar. Duygusal şiddet uygulayan insanların çoğunluğunda aşağılık kompleksi vardır. Bunun altında yatan sebepler çocukluğa da dayanır. Farkında varmasak da, çocukken yaşadığımız ve öğrendiğimiz davranış biçimleri, büyüdüğümüzde tüm hayatımızın içine yayılır. Kişi, kendi ailesinde bu tarz davranışları gözlemlemiş bir çocukluk geçirmişse, bilinçaltında mutlaka anne veya babasının tavrını örnek alacaktır. Şiddet ruh sağlığını olumsuz etkiliyor Eşleri veya karşı cinsten herhangi biri tarafından şiddete uğrayan kadınlar, ruhsal açıdan da sorunlar yaşar. Şiddete uğrayan kadınlarda, had safhada korku, ürkeklik, sessizlik ve çekingenlik, uykusuzluk, bitkinlik, seslere karşı aşırı tepki, baş dönmesi, ayakta duramama, unutkanlık, irkilme, çarpıntı, öfke patlamaları, aşırı yorgunluk, umutsuzluk, sık sık ağlama krizleri, yalnızlık hissine kapılma, hayata, kendine karşı güvensizlik ve ümitsizlik görürüz. Sağlıklı bir ilişkide ne fiziksel, ne de sözel şiddetin yeri yoktur. Eğer eşinizde ya da erkek arkadaşınızda, bu davranış bozuklukları varsa, ses çıkarmamayı değil, çözüm üretmeyi seçmelisiniz. Eğer eşinizin nasıl oluyor da size böyle davrandığı konusunda kafanız karışıyorsa, bunun cevabı aslında siz sevgi bazlı bir ilişki yaşamaya çalışıyor olsanız da kontrol bazlı bir ilişki yaşadığınız gerçeğidir. Ruhsal şiddette bulunan taraf kendi değersizliği ile ilgili duyguları ile boğuşmaktadır ve ilişkinizi sizin üzerinizden kişisel bir güç hissi yaratmak için kullanmaktadır. Korku sevgi odaklı bir ilişkinin parçası değildir. Eğer bu tarz bir ilişki yaşıyorsanız veya böyle bir ilişkinin içinden çıktıysanız mutlaka ruhsal şiddetin üstesinden gelme konusunda uzmanlaşmış bir kişiden veya programdan yardım alabilirsiniz. Bu şekilde yeniden kendinizi güçlü hissetmeyi, kendinize inanmayı ve gerçekten istediğiniz hayatı ve ilişkiyi yaşamayı seçebilirsiniz. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
Link
Kadınlara uygulanan sözel, duygusal şiddet de aynı şekilde ruh sağlığını olumsuz yönde etkiler. 21. yüzyılda hala şiddet gören birçok kadın var. Kadınlara yönelik şiddet, yaygın olarak sanıldığı gibi sadece fiziksel şiddetle sınırlı değil. Kadınlara uygulanan sözel, duygusal ve hatta ekonomik şiddet de aynı şekilde ruh sağlığını olumsuz yönde etkiler. Sözel Şiddet nedir? Aile içi şiddet denildiği zaman, kadının yediği dayak düşünülür. Oysaki şiddet sadece fiziksel örselenme ile değil, sözel ve duygusal şiddet olarak da ciddi birer sorun olarak karşımıza çıkar. Yüksek sesle bağırmak, iğneleyici sözler söylemek, kendini kötü hissettiren laf ve cümlelerin kullanmak sözel şiddet olarak tanımlanır. Sözel şiddet, her şeyden önce kadınların, özgüvenlerini yok etmeyi amaçlayan çok etkin bir saldırı yöntemi olarak kullanılır. Ancak ne yazık ki, kadınlarımızın çoğu sözel ve duygusal şiddete maruz kaldıklarıyla yüzleşmek bile istemiyorlar. Sözel Şiddet Kendisini Zor Hissettiriyor Her evlilikte ve ilişkide tartışmalar olur ancak her tartışmanın bir haddi, sınırı ve ölçüsü olmalıdır. Bu tartışmalar bağırma, iğneleme, hakaret boyutuna vardığı zaman sözel şiddet başlar. Önceleri küçük tartışmalarla başlayan anlaşmazlıklar, zaman içinde kavgalara dönüşürken, erkeğin eşine ya da sevgilisine bağırması, gururunu incitmesi, kendi gibi düşünüp davranmaya zorlaması sözel ve duygusal şiddetin başlangıcını oluşturur. Başlangıçta kadın şiddete maruz kaldığını düşünmezken, ilişkinin içinde pasif ve ürkek bir konuma gelir. Birdenbire çığırından çıkan ve bağırmaya başlayan eşini daha da öfkelendirmemek için susmayı seçer. Ekonomik bağımlılık karşı çıkmayı engelliyor Şiddete uğrayan her üç kadından ikisine, aynı zamanda ekonomik şiddet de uygulanır. Kadının çalışmasına izin vermeyip veya maddi imkânı daha geniş olduğu halde, kadına çok kısıtlı para vermek, çalışan kadının kazandığı paranın tümünü elinden almak, evle ilgili tüm maddi bilgileri eşinden saklamak, mal ve mülklerin sadece kendi üzerinde olmasını sağlamak gibi davranışları ekonomik şiddetin yöntemleri olarak sayabiliriz. Şiddet uygulayan erkek profili Her türlü şiddet kontrol amaçlıdır ve ego tatmini ön plandadır. Ne yazık ki insanın eğitim düzeyi, sosyal statüsü, ekonomik seviyesi ve daha başka etmenler bu tipteki davranışları önlemeye yetmez. Çeşitli kaynaklar şiddet uygulayan erkeklerin hepsini “normal, bildik, tanıdık biçimde davranan erkekler” olarak tanımlanır. Çoğunlukla kadınlar şiddet uygulayan kocalarını “dışarıda melek” olarak tanımlıyorlar. Duygusal şiddet uygulayan insanların çoğunluğunda aşağılık kompleksi vardır. Bunun altında yatan sebepler çocukluğa da dayanır. Farkında varmasak da, çocukken yaşadığımız ve öğrendiğimiz davranış biçimleri, büyüdüğümüzde tüm hayatımızın içine yayılır. Kişi, kendi ailesinde bu tarz davranışları gözlemlemiş bir çocukluk geçirmişse, bilinçaltında mutlaka anne veya babasının tavrını örnek alacaktır. Şiddet ruh sağlığını olumsuz etkiliyor Eşleri veya karşı cinsten herhangi biri tarafından şiddete uğrayan kadınlar, ruhsal açıdan da sorunlar yaşar. Şiddete uğrayan kadınlarda, had safhada korku, ürkeklik, sessizlik ve çekingenlik, uykusuzluk, bitkinlik, seslere karşı aşırı tepki, baş dönmesi, ayakta duramama, unutkanlık, irkilme, çarpıntı, öfke patlamaları, aşırı yorgunluk, umutsuzluk, sık sık ağlama krizleri, yalnızlık hissine kapılma, hayata, kendine karşı güvensizlik ve ümitsizlik görürüz. Sağlıklı bir ilişkide ne fiziksel, ne de sözel şiddetin yeri yoktur. Eğer eşinizde ya da erkek arkadaşınızda, bu davranış bozuklukları varsa, ses çıkarmamayı değil, çözüm üretmeyi seçmelisiniz. Eğer eşinizin nasıl oluyor da size böyle davrandığı konusunda kafanız karışıyorsa, bunun cevabı aslında siz sevgi bazlı bir ilişki yaşamaya çalışıyor olsanız da kontrol bazlı bir ilişki yaşadığınız gerçeğidir. Ruhsal şiddette bulunan taraf kendi değersizliği ile ilgili duyguları ile boğuşmaktadır ve ilişkinizi sizin üzerinizden kişisel bir güç hissi yaratmak için kullanmaktadır. Korku sevgi odaklı bir ilişkinin parçası değildir. Eğer bu tarz bir ilişki yaşıyorsanız veya böyle bir ilişkinin içinden çıktıysanız mutlaka ruhsal şiddetin üstesinden gelme konusunda uzmanlaşmış bir kişiden veya programdan yardım alabilirsiniz. Bu şekilde yeniden kendinizi güçlü hissetmeyi, kendinize inanmayı ve gerçekten istediğiniz hayatı ve ilişkiyi yaşamayı seçebilirsiniz. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
Link
Kadınlara uygulanan sözel, duygusal şiddet de aynı şekilde ruh sağlığını olumsuz yönde etkiler. 21. yüzyılda hala şiddet gören birçok kadın var. Kadınlara yönelik şiddet, yaygın olarak sanıldığı gibi sadece fiziksel şiddetle sınırlı değil. Kadınlara uygulanan sözel, duygusal ve hatta ekonomik şiddet de aynı şekilde ruh sağlığını olumsuz yönde etkiler. Sözel Şiddet nedir? Aile içi şiddet denildiği zaman, kadının yediği dayak düşünülür. Oysaki şiddet sadece fiziksel örselenme ile değil, sözel ve duygusal şiddet olarak da ciddi birer sorun olarak karşımıza çıkar. Yüksek sesle bağırmak, iğneleyici sözler söylemek, kendini kötü hissettiren laf ve cümlelerin kullanmak sözel şiddet olarak tanımlanır. Sözel şiddet, her şeyden önce kadınların, özgüvenlerini yok etmeyi amaçlayan çok etkin bir saldırı yöntemi olarak kullanılır. Ancak ne yazık ki, kadınlarımızın çoğu sözel ve duygusal şiddete maruz kaldıklarıyla yüzleşmek bile istemiyorlar. Sözel Şiddet Kendisini Zor Hissettiriyor Her evlilikte ve ilişkide tartışmalar olur ancak her tartışmanın bir haddi, sınırı ve ölçüsü olmalıdır. Bu tartışmalar bağırma, iğneleme, hakaret boyutuna vardığı zaman sözel şiddet başlar. Önceleri küçük tartışmalarla başlayan anlaşmazlıklar, zaman içinde kavgalara dönüşürken, erkeğin eşine ya da sevgilisine bağırması, gururunu incitmesi, kendi gibi düşünüp davranmaya zorlaması sözel ve duygusal şiddetin başlangıcını oluşturur. Başlangıçta kadın şiddete maruz kaldığını düşünmezken, ilişkinin içinde pasif ve ürkek bir konuma gelir. Birdenbire çığırından çıkan ve bağırmaya başlayan eşini daha da öfkelendirmemek için susmayı seçer. Ekonomik bağımlılık karşı çıkmayı engelliyor Şiddete uğrayan her üç kadından ikisine, aynı zamanda ekonomik şiddet de uygulanır. Kadının çalışmasına izin vermeyip veya maddi imkânı daha geniş olduğu halde, kadına çok kısıtlı para vermek, çalışan kadının kazandığı paranın tümünü elinden almak, evle ilgili tüm maddi bilgileri eşinden saklamak, mal ve mülklerin sadece kendi üzerinde olmasını sağlamak gibi davranışları ekonomik şiddetin yöntemleri olarak sayabiliriz. Şiddet uygulayan erkek profili Her türlü şiddet kontrol amaçlıdır ve ego tatmini ön plandadır. Ne yazık ki insanın eğitim düzeyi, sosyal statüsü, ekonomik seviyesi ve daha başka etmenler bu tipteki davranışları önlemeye yetmez. Çeşitli kaynaklar şiddet uygulayan erkeklerin hepsini “normal, bildik, tanıdık biçimde davranan erkekler” olarak tanımlanır. Çoğunlukla kadınlar şiddet uygulayan kocalarını “dışarıda melek” olarak tanımlıyorlar. Duygusal şiddet uygulayan insanların çoğunluğunda aşağılık kompleksi vardır. Bunun altında yatan sebepler çocukluğa da dayanır. Farkında varmasak da, çocukken yaşadığımız ve öğrendiğimiz davranış biçimleri, büyüdüğümüzde tüm hayatımızın içine yayılır. Kişi, kendi ailesinde bu tarz davranışları gözlemlemiş bir çocukluk geçirmişse, bilinçaltında mutlaka anne veya babasının tavrını örnek alacaktır. Şiddet ruh sağlığını olumsuz etkiliyor Eşleri veya karşı cinsten herhangi biri tarafından şiddete uğrayan kadınlar, ruhsal açıdan da sorunlar yaşar. Şiddete uğrayan kadınlarda, had safhada korku, ürkeklik, sessizlik ve çekingenlik, uykusuzluk, bitkinlik, seslere karşı aşırı tepki, baş dönmesi, ayakta duramama, unutkanlık, irkilme, çarpıntı, öfke patlamaları, aşırı yorgunluk, umutsuzluk, sık sık ağlama krizleri, yalnızlık hissine kapılma, hayata, kendine karşı güvensizlik ve ümitsizlik görürüz. Sağlıklı bir ilişkide ne fiziksel, ne de sözel şiddetin yeri yoktur. Eğer eşinizde ya da erkek arkadaşınızda, bu davranış bozuklukları varsa, ses çıkarmamayı değil, çözüm üretmeyi seçmelisiniz. Eğer eşinizin nasıl oluyor da size böyle davrandığı konusunda kafanız karışıyorsa, bunun cevabı aslında siz sevgi bazlı bir ilişki yaşamaya çalışıyor olsanız da kontrol bazlı bir ilişki yaşadığınız gerçeğidir. Ruhsal şiddette bulunan taraf kendi değersizliği ile ilgili duyguları ile boğuşmaktadır ve ilişkinizi sizin üzerinizden kişisel bir güç hissi yaratmak için kullanmaktadır. Korku sevgi odaklı bir ilişkinin parçası değildir. Eğer bu tarz bir ilişki yaşıyorsanız veya böyle bir ilişkinin içinden çıktıysanız mutlaka ruhsal şiddetin üstesinden gelme konusunda uzmanlaşmış bir kişiden veya programdan yardım alabilirsiniz. Bu şekilde yeniden kendinizi güçlü hissetmeyi, kendinize inanmayı ve gerçekten istediğiniz hayatı ve ilişkiyi yaşamayı seçebilirsiniz. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes