#des ekin
Explore tagged Tumblr posts
Text
"The Lionkeeper of Algiers: How an American Captive Rose to Power in Barbary and Saved His Homeland from War"
Author: Des Ekin Narrated by: Roger Clark Release Date: March 28, 2023 Length: 10 hours, 22 minutes
Listen to a sample of this audiobook release! 👇 Click on the media player below
Overview:
In 1785, a young American named James Leander Cathcart is kidnapped at sea and carried as prisoner to the maverick North African statelet of Algiers. The piratical corsairs of Algiers have decided to exploit the vulnerability of the United States by seizing its mariners and holding them for ransom. Today, the name of James Leander Cathcart has been all but forgotten. The Lionkeeper of Algiers reveals the extraordinary and unlikely story of Cathcart, who rose steadily up the ranks from lionkeeper at the Dey's private zoo to become Chief Clerk at the Palace, along the way amassing a chain of taverns in Algiers that functioned as safe houses and food banks for American prisoners.
Eleven years later, Cathcart was paroled back to America and charged with delivering a vital letter to President George Washington, saving a tenuous peace deal and bringing the other captives home. Cathcart would go on to become a US diplomat in the lands where he was held captive for more than a decade. This narrative follows the twists and turns of Cathcart's own life upon the international stage of diplomacy, trade, and maritime statecraft at a time when America's place in the world was hanging in the balance.
The Lionkeeper of Algiers is available from:
Audible ✰ Audiobooks.com ✰ AudiobooksNow ✰ AudiobookStore ✰ Barnes & Noble ✰ Google Play ✰ Overdrive + Libby ✰ Rakuten Kobo ✰ Scribd
TIP: If you are interested in more audiobooks from Roger, you can click on the "Roger's Audiobooks" tag below, or you can also check out my pinned post 😉
#roger clark#roger's audiobooks#roger clark audiobooks#des ekin#history books#the lionkeeper of algiers
3 notes
·
View notes
Text
nouvelle journée, nouvelles expérimentations.
le mood est un peu macabre voire même un peu crado mais c'était fun à faire. je suis pas trop déçue du résultat, c'est assez rare pour le notifié mdr.
les cobayes sont: bibi, ewan mitchell, ekin koç et (évidemment) le goat robert de niro.
#ekin koç#bibi#ewan mitchell#robert de niro#expérimentations#je mentirai en disant ne pas vouloir voir débarqué certaines de ces gueules sur btm
16 notes
·
View notes
Text
Kimse bana yemek yapmadığı için ağlıyorum
#sen yapamıyor musun demeyin#zaten hep ben yapıyorum#bi kere de birisi bana yapsa nolacak sanki#kimse ekin sen bu yemeği seversin sana yaptım demiyor#annem de demiyor#niye hep ben yemek yapıyorum
6 notes
·
View notes
Text
Bir lokma sevgi
Bir kelam yalansız söz
Bir çay, iki satır
Biraz sen istiyorum
Az biraz... çok değil...
Bir de papatya
Herşey vaktinde değerlidir
Sevgi ekin toprağa
Elbet bir bahar gelir...
196 notes
·
View notes
Text
Allah, Bakara Suresi, 205. ayette şöyle buyurur:
"O, (senin yanından) ayrılınca yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ekin ve nesli yok etmeye çalışır. Allah ise bozgunculuğu sevmez."
Yüce Rabbimiz, şeytan ve ona kulluk eden "bozguncular"ın (Mesela S*yonist Y*hudiler) ekini (yani tohumu) ve nesli (yani cinsiyetleri) yok etmeye çalışacaklarını 1400 yıl önceden bizlere haber veriyor.
Son iki asırdır dünyaya hükmeden S*yonist Y*hudiler, GDO ile önce bitkilerin tohumlarına müdahale ettiler, ardından da bu tohumlardan elde edilen bitkiler ile yapılan ürünler üzerinden insanların sperm / yumurtalık kalitesini düşürdüler. Ve insan nesli sayısız hastalığa açık hale getirildi. Bir çok bilim insanı şu an hayatta olan insanların son doğal yolla dünyaya gelen insanlar olabileceğini söylüyor. S*yonistlerin dünya hakimiyeti devam ederse eğer gelecek on yıllarda insanlığı belirsiz bir son bekliyor. (S*yonist Y*hudi Rothschild Ailesinin yönettiği Çin'deki insan üretme çiftliği projesini bu bağlamda değerlendirmek lazım.)
Şeytan ve onun gönüllü generalleri (13 Büyük S*yonist Y*hudi Aile) yalnızca bitkilerin genetiği ile oynamıyorlar. Aynı zamanda Allah'ın yaratma sanatının birer eseri olan erkek ve dişiye savaş açıp (haşa) bir yaratıcı gibi üçüncü bir cinsiyeti oluşturmaya çalışıyorlar. Yani apaçık Allah'la bir savaşa tutuşmuş haldeler. (L*BT'yi ve çıplaklığı bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Onlar sadece Müslüman bayanları değil Hristiyan bayanları da çıplaklığa alıştırdılar / alıştırıyorlar. Çünkü yeryüzünde tekstil ve moda sektörü onların kontrolünde)
Unuttukları bir şey var ki ne olursa olsun Allah nurunu tamamlayacaktır. Ve Allah'a savaş açanlar er ya da geç hem bu dünyada hem de ahirette layık oldukları cezayı göreceklerdir.
Allah'tan duamız odur ki; şanlı ecdadımız gibi son bir kez cihan hakimiyeti versin bize. Versin ki yeryüzündeki tüm bozgunculara Allah'la harbe tutuşmanın bedelini ödetebilelim.
Kaynak:
https://www.instagram.com/son_vatanseverler/
38 notes
·
View notes
Text
Sevgilimin Amına Boşalırken Annesi Gördü! (3) (Ertunç 24 Y., İzmir)
Annemleri arayıp ayrılık haberini verince, çok üzülmüşler ve canları çok sıkılmıştı. Ben iyi olduğumu söylesem de, artık nasıl inandırmışsam onları, yanımda olmak için İzmir'e gelmeye kalktılar, Gerek yok desem de, gelmeye kararlı görünüyorlardı. Ev arkadaşım sevgilisiyle kahvaltı yaparken kalktım, "Ekin'le ayrıldık!" dedim. Ev arkadaşımın sevgilisi de çok üzüldüğümü zannedip, beni teselli ediyordu. Ev arkadaşım ise birçok şeyin farkında olduğu için susuyordu. Bu arada kızın adı Eda, ev arkadaşımın adı da Cenk. Eda oldukça kısa boylu, iri göğüslü ve dışarı çıkık kalçaları olan, sarı saçlı, mavi gözlü, çok güzel bir kız. Ev arkadaşım Cenk te uzun boylu ve oldukça yakışıklı bir çocuk.
Kalhvaltıdan sonra dışarı çıktım, akşama kadar gezdim dolaştım. Aklımdan Şennur hanım çıkmıyordu, akşama kadar onunla ilgili fantaziler kurup durdum. Gece eve geldiğimde Eda ve Cenk salonda TV seyrediyorlardı. Birkaç dakika muhabbet edip odama geçtim, yattım. Bir süre sonra onlar da TV'yi kapatıp odalarına çekildiler. Ben halen Şennur hanımı düşünerek uyumaya çalışırken, Cenk'in odasından yatak gıcırtıları gelmeye başladı. Sikişiyorlardı. Eda sessizce inliyor, buna rağmen Cenk, "Sus, Ertunç duyacak!" diye Eda'yı susturmaya çalışıyordu. Bunu duyunca kendi kendime güldüm. Sonra aklıma ne estiyse kalktım, kapılarına gittim ve anahtar deliğinden baktım. Eda'nın yüzü kapıya dönük, Cenk'in sikinin üstünde zıplıyordu.
Aslında Eda önceleri benle ilgileniyordu, ama ben yüz vermeyince Cenk'le çıkmaya başlamıştı. Halen de ilgileniyordu benle. Açıkçası onlar da benim Ekin'le yaptığım gibi sadece seks için çıkıyorlardı. İkisi de ciddi değillerdi, evlilik falan düşünmüyorlardı.
Eda göğüslerini tutarak Cenk'in sikinin üstünde zıplıyordu. Onları sikişirken görünce moralim bozulmuştu, bir sigara içmek için balkona geçtim. Balkondan Cenk'in inlemeleri de duyuluyordu. Bir süre sonra sesler kesildi. Eda salona çıktı, pantolonunu giymişti, gömleğinin düğmelerini ilikliyordu. Siyah sütyeni oldukça güzel gösteriyordu memelerini. Eda beni balkonda görünce, "Sen burda mıydın? Kusura bakma yaa.. Rezil olduk!" dedi. "Önemli değil!" deyip arkama döndüm. Eda evden çıktığında, Cenk yanıma balkona geldi, bir sigara da o yaktı. Cenk'e gülerek, "Oğlum ne siktin kızı lan!" dedim. Cenk, "Ya Ertunç, senle bir şey konuşmam lazım. Ama aramızda kalacak, tamam mı?" dedi, ama tam anlatmaya başlayacakken benim telefonum çaldı.
Arayan Şennur hanımdı, telefonu açtığımda bana, "Ertunç, konuşmamız lazım!" dedi. Elim ayağım birbirine dolaşmıştı. "Tamam, konuşalım." dedim, bir yerde sözleştik. "Kanka nereye?" diyen Cenk'e, "Kusura bakma, acil gitmem lazım!" deyip hemen çıktım dışarı, aceleyle sözleştiğimiz yere gittim. Şennur hanım çoktan oturmuş, birasını içiyordu. "Erken başlamışsın içmeye?" dedim, ben de bir bira söyledim. Şennur hanım gözlerime baktı, "Yaptığımız çok yanlış ve vicdan azabı çekiyorum! Ama senin bilmediğin şeyler var!" dedi. "Neymiş o bilmediğim şeyler?" dedim. O sırada benim de biram gelmişti.
"Ben Ekin'in annesi değilim!" dediğinde şaşıp kalmıştım. "Nasıl yani?" dedim. "Evet, annesi değilim, hatta ben Ekin'in babasıyla evli bile değilim!" dedi. "Peki neden bana yalan söyledin? Ya Ekin'le evlenseydim, o zaman ne olacaktı?" dedim. "Dur anlatıyorum. Bundan yaklaşık 5 sene önce ben Ekin'in babasıyla bir ilişki yaşadım. O ara tanıdım Ekin'i. Babasıyla evlenmeye hazırlanıyorduk ki, hatta onlarda bile kalmaya başlamıştım, babası aniden evi terketti. Ekin o sıralar beni çok sevdi, beni anne olarak değil de, bir abla olarak görüyordu. Çok acılar çektim, en sonunda Ekin'le aynı evde kalmaya başladık. Zaten gidecek kimsem yoktu. Ekin de anne babasız ortada kalmıştı. Ben o sırada ona bir yandan ablalık, biryandan annelik yapıyordum. En sonunda, Ekin'le İzmir'e geldik, kimse bizi tanımadığı için anne-kız rolü yapıyorduk, çünkü kimsesiz yaşamak oldukça zor, bunu iyi biliyorum!" deyince daha da şaşırdım.
Şennur hanım devam etti, "Ekin, senin onunla sadece seks için çıktığını zaten biliyordu. Ama seni çok seviyordu. Seni bırakmak istemiyordu. Onun için bu ilişkiye devam etti. Ama sonradan senle bir geleceğinin olmayacağını anladı!" deyince, gerçekten olayların karıştığını anlamıştım. Çok ta üzülmüştüm...
Bu arada biraları yuvarlıyorduk. Ben sesimi çıkarmaya kalkınca, Şennur hanım, "Sus, dinle beni! Ben seni daha ilk gördüğümde senden çok hoşlandım. Ekin'le o sırada problemleriniz yoktu, ama Ekin onu kullandığını anladığında başka biriyle çıkmaya başladı. Yani seni aldattı Ertunç. Senin haberin yoktu, ama o çoktan başkasıyla sevgiliydi. Ekin'in de kafası çok karışıktı Ertunç, bir yandan seni seviyordu, ama başkasıyla beraberdi, üstelik beraber olduğu adam onu cinsel yönden hiç tatmin etmiyordu anladığım kadarıyla. Saçma bir ruh hali yani!" deyince, bir de aldatılığımı öğrendim. Ekin'in artık orospu olduğunu düşünmeye başlamıştım.
Ben kara kara düşünürken, Şennur hanım, "Senden çok hoşlanıyorum, bu doğru. Aramızdaki yaş farkı umurumda değil. Uzun zamandır kimseyle beraber değilim. Eğer istersen, Ekin'in haberi olmadan, sevgilin olabilirim. Başka kimse bilmez bunu!" diye resmen bana teklif etmişti. Şennur hanımdan çok hoşlanıyordum, gizli ilişki yaşamak çok heyecanlı geliyordu bana. Üstelik Ekin'den de bu şekilde bir tür intikam alabilirdim. Ekin'i zaten sevmiyordum, hatta şu anda iğreniyordum ondan. Şennur hanıma, "Tamam, sevgilin olurum!" deyince, gülümsedi.
Devam ettim, "Ama lütfen, sana bağlanmamı bekleme benden. Daha çok gencim ben, önümde dolu dolu yaşamak istediğim uzun seneler var. Yani, seni aldatırsam kırılma, üzülme. Belki de ilerde evleneceğim. Seni ailemin karşısına nasıl çıkarırım? Tamam, istediğin gibi gezeriz, tozarız, sevişiriz, ama evlenemeyiz! Üstelik Ekin sorunu da var!" dedim. "Biliyorum canım, bilmez miyim! Ama olduğu kadar artık, seni mutlu da ederim ben. Belki hiç evlenmezsin, kim bilir. Başka bir kızla yattığın zaman da, bu benim için sorun olmaz. Gençsin, bunu anlıyorum..." dediğinde, en azından ilişkimizin temelleri ortaya çıkmıştı. Yani sadece 'sikiş arkadaşı' olacaktık Şennur hanımla.
İkinci biralardan sonra kalktık. En azından hoşlandığım kadın şimdi benim sevgilimdi. Hayatımın dönüm noktası o gün olmuştu. Artık hiçbir şey için üzülmeyecektim. Üstelik, hayatı dolu dolu yaşayabilecektim. Evine kadar bıraktım onu. Kapıda bana, "Ekin yok evde, arkadaşında kalıyor bu gece, içeri gel istersen!" dedi. Hemen atlamamak için, "Başka bir zaman!" dedim. Ben öyle deyince üzüldü, başını öne eğdi. Çenesinden tutup başını kaldırdım, dudaklarına öpücük kondurdum ve "Başka bir zaman bakarım tadına!" dedim. Şennur hanım, "Fazla bekletme!" deyip girdi içeri. Ben de evime gittim.
Eve geldiğimde, Cenk salonda Laptopunu açmış internette geziniyordu. "Naber kanka?" deyip ensesine vurdum ve "Ne konuşacaktın lan bugün?" dedim. Cenk laptopu kapattı ve "Eda ile ilgili konuşacaktım... Sence Eda nasıl bir kız?" dedi. "Ulan manitanı tanımıyor musun amına koyum?" dedim. "Yok lan, o anlamda değil. Yani vücudu falan nasıl?" diye sordu. Anlamsızca bakıyordum, "Abi, iyi güzel, hoş kız yani!" dedim. "Peki, hiç Eda'yla... düşündün mü?" dedi. "Neyi?" dedim. "Neyi olacak lan, sikişmeyi!" dedi. "Kanka, kankamın siktiği kızdan bana ne? O senin sevgilin!" dedim ben de. Cenk biraz geveledikten sonra sonunda ağzındaki baklayı çıkardı, "Oğlum, açık konuşacağım. Uzun zamandır Eda'yla seks yaparken değişik fantaziler kuruyoruz. Bunların arasında 3'lü seks de var. Eda'nın fantazisinde sen varsın hep, bazen benle sikişirken Ertunç diye böğürüyor kız! Açıkçası benim de fantazim, Eda'nın bir başkası tarafından sikilmesini izlemek!" dedi.
Cenk te, Eda da sadece seks için beraberlerdi, bunu biliyordum. Ama yine de bana ters gelen birşeyler vardı, yani en yakın arkadaşımın karşısında nasıl çıplak duracaktım ve o bakarken nasıl Eda'yı sikecektim? Bunu ona söyleyince, "Kanka, benim de hiç tecrübem yok bu konuda. Ne olacak amına koyum, ben de senin karşında çıplak olacağım! Olmazsa karanlıkta yaparız bu işi! Ne diyorsun? Tamam mı? Eğer istiyorsan, Eda yarım saate yakın gelecek!" dedi.
Bir gün içinde ikinci şoktu bu benim için. Eğer ilişkileri ciddi olsaydı ve Cenk buna rağmen gelip sırf kendi fantazisi için bunları bana söyleseydi, herhalde Cenk'i orda bir güzel döverdim. Ama zaten amaçları belliydi, gerçek anlamda sevgili bile değillerdi. Sadece seks fantazilerini uygulamak istiyorlardı. Ben de, "Tamam!" dedim.
Yarım saat sonra Eda kapıdan içeri girdi. Eda yurtta kalıyordu, ama bizim evin anahtarı bile vardı kendisinde. Cenk yanımda oturuyordu. Eda salona girince Cenk'le bakıştılar. Cenk başını 'Tamam!' der gibi sallayınca, Eda yanıma geldi, yanımdaki koltuğa oturup, ellerini boynuma doladı. Üçümüzden de çıt çıkmıyordu. Ben akışına bırakmıştım olayı. Dudaklarımız birbirine kavuştu Eda'yla. Alt dudağımı verdim, ben de üst dudağını emerek öpüşmeye başladık. Dillerimiz birbirine kavuştu, ben iyice döndüm Eda'ya doğru. Arkamda da Cenk vardı. Ne yaptığını bilmiyordum. Cenk bir süre sonra kalkıp içeri gitti. Eda'yla daha rahat öpüşüyordum böylece. Üstündeki tişörtü çıkardım. Mor sütyeninin içinde göğüslerine oldukça çekici görünüyordu. Eda kucağıma çıktı, oturdu. Artık kot pantolonum sikimi rahatsız ediyordu, Eda bunu anlayınca kalktı ve fermuarımı açtı, indirdi kotumu. Sonra kendi kot pantolonunu çıkardı. İnce, mor külodundan amının bir kısmı görünüyordu, sulanmıştı.
Tekrar kucağıma oturdu, boynumu emmeye başladı. Mosmor etmişti boynumu. Boynumu emerken elimi sütyeninin kopçasına attım, çözdüm ve memelerini ortaya çıkardım. Meme uçları kabarmıştı kızın. Ekin'inkiler oldukça iri göğüs ucu halkaları varken, Eda da oldukça küçüktü, üstelik meme ucu pespembeydi. Elimi göğüslerine atıp onları yoğurmaya başladım. Dilim de meme uçlarında geziniyordu. Kasılıyordu Eda. Yavaş yavaş emiyordum onları, tadlarını çıkara çıkara... Bu süre zarfında sesimiz bile çıkmıyordu, sanki sevişmeye programlanmıştık kendimizi. Meme uçlarını emiyordum halen. Eda saçlarımı okşuyordu.
Kucağımda, onu Cenk'in yatak odasına götürdüm. Cenk yatakta uzanmış, sikini okşuyordu. Bizi görünce, kalktı ve sandalyeye geçti. Cenk umrumda değildi artık, beni çıplak görmesi umrumda değildi. Tişörtümü çıkardım, Eda'nın üstüne çıktım. Göbeğini yalayarak, artık sırılsıklam olmuş külodunu çıkardım. Kaymak gibi, kılsız, tamamen pürüzsüz amına hemen dilimi attım. Dilimi atar atmaz orgazm oldu Eda. Bütün sıvılarını emdim, Eda kasılmaya devam ediyordu. Halen sesimiz çıkmıyordu, sadece duyulan tek ses Eda'nın çığlıklarıydı. Hatta bu çığlıklar o kadar güçlü çığlıklardı ki, çalan kapının sesini bile duyamamıştık. Ancak Cenk te kalkıp Eda'nın ağzına sikini sokunca, Eda'nın sesi kesilmişti ve kapının çaldığını öyle duyabilmiştik. Cenk'le birbirimize şöyle bir baktık, ben kalkıp bakmaya gittim, gelen kim diye...
Kapının dürbününden baktığımda, Şennur hanım kapıdaydı. Donup kalmıştım. O halde kapıyı açamazdım, çırılçıplak ve sikim kalkık bir halde. Hadi açsam bile, içerdeki manzarayı nasıl açıklayacaktım. Tamam, seks konusunda güvence almıştım ondan, ama daha ilk günden onu aldatmam üzebilirdi. Onun için açmadım kapıyı, gidene kadar kapı deliğinden ona baktım. Şennur hanım oflayarak merdivenleri inerek gittiğinde, ben de içeriye döndüm.
Cenk odada yoktu, banyoya girmiş olmalıydı. Eda amcığını ovalıyordu. Ağzının kenarında halen Cenk'in parlayan dölleri duruyordu. Sanırım Eda'nın amını benim yaladığımı görmek Cenk'i heyecanlandırmıştı, patlatmıştı döllerini ağzına kızın. Eda beni görünce elini amcığından çekti. Eda'ya, "Nerde kalmıştık?" deyince, gülümseyerek bacaklarını iyice ayırdı. Elime tükürdüm, kalkık sikime sürdüm. Eda'nın kasıklarının arasına yanaştım ve bir hamlede soktum, kılsız, kaygan, pespembe amının deliğine. Ben girince Eda aniden nefesini tuttu. Sonraları hızlı hızlı nefes almaya başladı. Ben soktukça Eda kendinden geçiyordu.
Ben Eda'yı sikerken, içeri Cenk girdi. Geçti oturdu ve bizi izlemeye başladı. Eda gözlerini kapatmış, içindeki sert yarağın zevkiyle başını sağa sola doğru atarken, ben pomplamamı hızlandırmıştım, Puding gibi sallanan göğüslerine de başımı gömmüş, sert sert sikiyordum Eda'yı. Eda elini götüme attı, dizlerini kendine doğru çekti, sonra sırtıma tırnaklarını geçirmeye başladı. Yaklaşık 20 dakikadır bu pozisyonda tempolu bir şekilde sikiyordum Eda'yı. Aldığım zevki anlatmak çok zor, boşalmak aklıma bile gelmiyordu.
İçinden son iki darbeyle çıktım. Eda'yı yan yatırıp, arkasına geçtim ve arkasından amına sokmaya başladım. Bir ayağını kaldırıp, daha hızlı girip çıkmak için bacağını havaya diktim. Eda arda başını döndürüp benim yüzüme bakıyor, inliyordu. Bu pozisyonda, benim Eda'nın kulak memelerini yalamamın da etkisiyle Eda kasılarak orgazm oldu. Ben sikimi içinden çıkarınca, amından tazyikli bir şekilde am suları fışkırdı. Yatak sırılsıklam olmuştu. Yaklaşık 30 dakikadır seks yapmamıza rağmen ben boşalmak istemiyordum, üstelik boşalmamak için kendimi motive ediyordum. Cenk ise halen bizi izliyor, bir yandan da sikini okşuyordu.
Yatağa uzandım, elimle sikimin dibine bastırıp, iyice uzunlaştırdım sikimi. Eda elini yaladı, amının dudaklarını ıslattı, sonra yüzü bana dönük şekilde sikimin üstünde çömeldi. Sikimi amına hizalıyordu, ama kayganlıktan girmiyordu. Sikimi tuttum ve Eda'nın bir anda üstüne oturmasına olanak tanıdım. O kadar sexy görünüyordu ki bu pozisyonda. Ve işini çok iyi yapıyordu. Bana sadece, ellerimi yana atıp, bu seks tanrıçasını izlemek kalıyordu. Keşke diyordum içimden, keşke bu kızla çıksaymışım. Eda içindeki yarakla kendinden geçiyordu. Dibine kadar içine alıp, belini döndürerek durması beni kendimden geçiriyordu. Sonra ben kontrolü aldım, Eda'ya alttan alttan pompalamaya başladım. Eda her darbede daha çok çığlık atıyordu.
Cenk buna nasıl dayanıyordu, anlamakta güçlük çekiyordum, gözünün önünde bir saatten fazladır seks yapıyorduk, insan hiç mi azmazdı. Sadece izliyordu bizi. Cenk'in sikinin de hatırı sayılır uzunluğu vardı. Adam en azından gelir kızın ağzına verirdi, ama Cenk kendini tatmin etmeyi tercih ediyordu. Bu sırada ben pompalıyordum alttan. Eda bilmem kaçıncı orgazmını olurken, amcığından çıkan sular benim vücuduma dökülüyordu.
Artık ben de sona geliyordum. İnlemelerim artmıştı. Eda boşalacağımı anladığında, "İçime, içime boşal!" diye bağırdı. Ben boşalmaya başlayınca, Eda dibine kadar oturdu, benim boşalmam bitene kadar bekledi. Bir süre böyle durdu, sonra dudaklarıma öpücük kondurup, "Harikasın!" dedi ve indi üstümden. Sikim yarım ereksiyonda, kalp gibi atıyordu. Sikim, döllerim ve Eda'nın sıvılarından dolayı parlıyordu. Eda kalktı, banyoya girdi. Cenk te peşinden gitti...
Kalkıp aynaya baktım. Vücudum, yanaklarım, boynum ruj rekeleri içindeydi, üstelik mosmordu boynum. Diş izleri de belli oluyordu. Yatakta sigara içmeye başladım. Eda ve Cenk yaklaşık yarım saat kadar banyoda kaldılar (herhalde sikiştiler), sonra su sesi gelmeye başladı. Daha sonra Eda salonda çıkardığım sütyeni ve külodunu giyip yanıma geldi. Sonra Cenk te geldi, çıplaktı. Oturup sigara içmeye başladık. Hiç birimiz konuşmuyorduk. Ben kalkıp boxerımı giydim. Sigaralarımızı içerken, Eda yanıma uzandı. Tek kişilik yatakta halvet olmuştuk, Eda bir bacağını üstüme atmıştı. Eda'ya, "Şahane bir kızsın!" dedim. Eda dudağıma öpücük kondurup, "Sen de aşkım!" dedi. 'Aşkım' kelimesini öyle ateşli söylemişti ki, keşke gerçekten Eda ile birbirimizin aşkı olsaydık diye geçirdim aklımdan...
Vücüdumdaki ruj lekelerini çıkarmak için duşa girdim. Banyodan çıktığımda belimde sadece bir havlu vardı. Yanlarına gittiğimde, Cenk yatakta oturuyor, Eda domalmış bir şekilde onun sikini yalıyordu, iki deliği de ortadaydı. Bol bol salya kullanıyordu Cenk'in sikini yalarken. Manzarayı görünce sikim kazık gibi oldu. Eda'nın arkasına yanaştım ve kaygan amına soktum sikimi. Eda ağzındaki sikten dolayı sadece, "Imhhh! Imhhh!" seslerini çıkarırken, Cenk Eda'nın saçlarını arkaya atıyor, okşuyordu. Bu pozisyonda sikmeye başladım Eda'nın amını. Eda ağzındaki siki çıkardı, tükürdü yarağa, sonra hızlı hızlı sıvazlamaya başladı. Bir yandan da inliyordu Eda.
Başparmağımı, Eda'nın kahverengi ve pembe rengi arası göt deliğine sokunca, Eda irkildi, "Çek parmağını!" dedi. Eda'nın kulağına eğildim, "Orospumuz galiba götten yemedi hiç?" dedim. Eda 'Orospumuz' lafını duyunca Cenk'in sikini hızlıca yalamaya başladı. Ben de, "Bu gece uzun, daha saatlerce sikeceğiz orospumuzu!" dedim. "Evet, sikin, ohhh!" diye bir ses çıktı Eda'dan...
Telefonum çalmaya başladı, ama umrumda bile değildi, Eda'yı sikmeye devam ettim. Eda'nın beli ağrımıştı, yaklaşık 20 dakikadır domalmış vaziyette sikimi içine alıyordu. Bir iki yarak darbesinden sonra çıktım Eda'nın amından. Pozisyon değiştirdik, Cenk yattı yatağa, iyice ayırdı bacaklarını. Eda üstüne çıkıp sikinin üstünde tepinmeye başladı. Ben de ayakta durup Eda'nın ağzına verdim sikimi. Eda bu gün ilk kez sikimi ağzına alıyordu. Vantuz gibi emiyordu yarağımı. Arada sırada çıkarıp, okşuyordu sonra tekrar ağzına alıyordu. Yarağım ağzının içindeyken, başına dil darbeleri atıyordu. Cenk'in sikinin üstünde zıplarken, bazen sikim kendiliğinden ağzından çıkıyor, yanaklarına vuruyordu.
Eda tempoyu düşürdü, biraz havada kalacak şekilde durdu ve Cenk alttan amına pompalamaya başladı. Cenk'in taşakları Eda'nın amcığının paket kısmına çarptıkça çıkan sesler beni daha da tahrik ediyordu. Bu pozisyonda Eda çok daha rahat yalıyordu sikimi. Şimdi Eda'nın telefonu çalıyordu komodinin üstünde. Aldım baktım, 'Evşen' diye bir numara arıyordu. Eda'ya, "Evşen arıyor, açacak mısın?" deyince, Eda Cenk'in sikine tamamen oturdu, telefonu aldı, açtı, "Efendim şekerim?" dedi. İnce bir sesi vardı Evşen denen kızın, Eda'nın bu gece yurda gelip gelmeyeceğini soruyordu. Eda da, "Bu gece gelmeyeceğim, benim yerime de imza at. Tamam mı canım?" dedi. Evşen ise, Eda'nın nefes nefese konuşmasından olsa gerek, "Nerdesin?" diye sordu. Eda, "Yürüyorum canım, onun için. Nefes.. Nefeseyim..." deyince, Evşen de, "Haaa... Yavaş yürü, düşme sakın, dikkat et kendine!" diye espri yapıp telefonu kapattı.
Eda telefonu fırlattı, Cenk'in sikinde zıplamaya devam etti. Kızda bitmek tükenmek bilmeyen bir enerji vardı. Eda bir kez daha orgazm olurken, sikimi ağzına öyle bir sıkıştırdı ki, sanki mengeneyle sıkıştırmışlar gibiydi. Kız harika sikişiyordu, güzel de sakso çekiyordu, sadece zıplarken ister istemez değiyordu dişleri.
Cenk dayanamayıp, bağırarak içine boşaldı Eda'nın. Eda Cenk'in üstünden kalktı, yatağın kenarına doğru sırtüstü yattı, sikimi kendine çekti ve bacaklarını omzuma atarak sikimi içine kaydırdı. Amının kenarlarından Cenk'in dölleri akıyordu. Cenk yan dönerek, temizlemesi için Eda'nın ağzına verdi sikini. Eda Cenk'in sikini yalarken, ben Eda'nın amcığına pompalıyordum. Eda'nın sallanan memelerini tutup ağzıma aldım. Bu pozisyona daha fazla dayanamadı Eda, son orgazımını oldu. Bana da, "Artık boşal... Ne olur Aşkım boşal içime!" diye bağırdı. Ben tempomu hızlandırdım ve içine boşaldım. Şimdi içindeki iki erkeğin dölleri karışmış, am sularıyla beraber amından akarak göt deliğine doğru süzülüyordu. Sikimi amından çıkarıp hemen kendimi yatağa attım...
Eda da Cenk'in sikini yalama temposunu düşürmüştü. Şöyle bir baktığımda, Eda sanki genelev orospusu gibi olmuştu, her yerinde salya, tükürük, morluk, döl vardı. Cenk'in sikini yalamayı bırakmış, "Bitirdiniz beni!" diye sayıklıyordu. Sonra kalkıp, paytak paytak adımlarla yürüyerek banyoya girdi. Saat 04:00'e geliyordu. Ben de kalktım, salona geçtim, bir sigara daha yaktım. Cenk halen yatakta yatıyordu. Ben salonda oturmuş sigara içerken, Eda belinde havluyla geldi yanıma. Gözlerime gülümseyerek bakıyordu, "Çok yoruldum yaa!" deyip dizlerime yattı. Saçlarını okşuyordum, "Güzel miydi?" diye sordum. "Tanıştığımızdan beri hayal ettiğim tek şeyi yaşadım bu gün... Müthişti!" dedi sessizce.. "Neyi hayal ediyordun?" dedim. "Seni içimde hayal ediyordum. Keşke önceden yaşasaydık bunu!" dedi.
Ben bir sigara daha yaktım, bir sigara da Eda'nın ağzına koydum ve "Artık bundan sonra her gün yaşarız Aşkım!" dedim. Sevgilimi de annesini de çoktan unutmuştum bile :)
[Ertunç]
« 31 Seks Hikayeleri
160 notes
·
View notes
Text
Günaydın millet..
youtube
Cemal Süreya
(Cemal Süreya’nın Güz Bitiği Kitabında “Keşke yalnız bunun için sevseydim seni” dizesiyle son bulan 20 şiir)
İKİ KALP
İki kalp arasında en kısa yol:
Birbirine uzanmış ve zaman zaman
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
İki kol.
Merdivenlerin oraya koşuyorum,
Beklemek gövde gösterisi zamanın;
Çok erken gelmişim seni bulamıyorum,
Bir şeyin provası yapılıyor sanki.
Kuşlar toplanmış göçüyorlar
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
EŞDEĞERİYLE YAN
Eşdeğeriyle yanyana yürürken
Cehennem sokağında birey olmak,
Ve en inceldikten sonra
İlkel sözcüklerle konuşmak seninle.
Saat beş nalburları pencerelerden
Madeni paralar gösteriyorlar,
Yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık,
Bir ovanın düz oluşu gibi bir şey.
Hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
ÇEKİRGE BULUTU
Çekirge bulutu içinde
Koynuma soktuğun ekin;
Çalgılar iki durur sürgün ilinde,
Bir gözü mavidir bir gözü blue.
Gölgede boy atmış top fesleğen,
Bir ilkokul bahçesinde görmüştüm seni,
Marienbad ilkokulu, Nişantaş’ta;
Bir çocuk yeşil örtüyü çekiverdi.
Hızla geçen otobüslerin ardında benzeşmek…
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
SÜLÜNÜN YÜZÜ
Sülünün yüzü bir atmosfer olayıdır.
Rasgele yazarı avcıdan öğrendim:
Yaban ördekleri donmasın diye,
Suya nöbetleşe kanat vururlar.
Ve işte şamandırasıyla Beşiktaş’ınız,
Çapraşık bir yüzyılı geriye atar;
Tanrım siz şu uzun Anadolu’yu
Çocukluk günlerinizde mi yarattınız?
Senaryocu bayanla bir bankta oturuyoruz
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
İLKOKULU BİTİRDİĞİ
İlkokulu bitirdiği gün Cumhuriyet şairi,
Saçında kurdelesi Lozan gibi;
Sonra her yıl öldürüldü, öldürüldükçe de
Hemeninden göğe huthutler çizildi.
Gelecek zaman oldu şimdiki zaman;
Irmak aşağı inen güz parçası,
Çok süslü bir halkın arasından,
Benimsin!
İyi anlarında sesin kalınlaşıyor
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni
BİLGİSAYAR OLARAK
Bilgisayar olarak kullanılmış bir gölü
Selçukluya pragmalar taşıyan Gazali
Bir ilk aptallığı düğüm sayarak
Yadsımış dört yanı hep yukarı bakmış.
Bu yüzden önündeki ayna kırılır kırılmaz
İntihar etti sayılmış tasavvuf ehli,
Yine bu yüzden doğduğu an
Kaymaya başlamış Osmanlı yıldızı,
Baktım yeri toparlıyor ayak izleri
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni
AFYON GARINDAKİ
Afyon garındaki küçük kızı anımsa, hani,
Trene binerken pabuçlarını çıkarmıştı;
Varto depremini düşün, yardım olarak Batı’dan
Gönderilmiş bir kutu süttozunu ve sütyeni.
Adam süttozuyla evinin duvarlarını badana etmişti,
Karısıysa saklamıştı ne olduğunu bilmediği sütyeni,
Kulaklık olarak kullanmayı düşünüyordu onu kışın;
Tanrım gerçekten çocukluk günlerinizde mi?..
Eşiklere oturmuş bir dolu insan
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
DAHA BEN
Daha ben ilk kazmayı vurmadan
Elime gelen Karabitki’li testi,
Nefertiti’nin mutfağı sayılan yerde
Koyu sır yeni hicret yollarını kesti.
Terimler eşekarıları sözcüklerin,
Acımasızdırlar, adsız ve sueldirler,
Önlerine katarak insan ve hayvan listelerini
Sabah akşam kapınızın önünden geçirirler.
Fazıl Hüsnü diyor ki, ne diyor Fazıl Hüsnü?…
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
İÇTİM O
İçtim o bin yıllanmış testiden, içtim, içtim,
Örtüler arasında yeryüzü beğenisiyle
Ayışığını paylaşırdı bacakları,
Öptüm ayak parmaklarını, öptüm, öptüm.
Put’unu cezalandırıyor kır delisi;
Oğlan iki ev ötede, Londra’dan gelmiş;
Yazsınlar felaketlerin hep çift geldiğini,
Garson acıması tutmuş içkievini.
Ortaoyunumuzun dekoru bir kağıt mendil
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
BİR MİNELİ
Bir mineli altın saat,
Bir altın köstek ve madalyon
Bir roza maşallah,
On iki miskal inci.
Madalyonunu ve boncuğunu
İttim içeri,
Gözlerimizin dibi karıştı
Dağyollarının uzak dumanı gibi.
Ve konsolun üstünde noksan bir gümüş kutu
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
METİNLERDE BULUŞTUK
Metinlerde buluştuk kopkoyu deyimlerde,
Koşut ve eş zamanlı okuduk kimi kitapları;
O arada iki de defterimiz oldu,
Biri babasına daha çok benziyor.
Bir türlü kotarılamayan uğraş,
Ç harfini daha yeni dönmüşüz;
Gözlerimizde İbni Sina bozukluğu,
Dostumuzsa, Bodrum’da, dönmez geri.
Uzaklardaydın, oracıkta, öbür kıtada,
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
KÜÇÜK ANNE
Küçük anne, kelepir kız,
Bir şey söyle bana,
bana bir laf et ki binlerce,
Onbinlerce görüntü anlatamasın.
Genceli Nizami’nin dediği gibi
Taşı onunla yıkasalar
Üzerinde akik biter,
Bakışların ki…
İkinci bir parıltı var senin bakışlarında
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
18 ARALIK
18 Aralık 1985’te o salonda
Kişi nasıl kestirebilirdi ileriyi?
Siz, kazıbilimler, alınyazısıbilimler,
Geçsin yıllar geçsin, seneler gibi.
Olur mu anımsamamak Onaltıncı Louis’yi
14 Temmuz 1789 akşamı, Louis,
Şöyle yazmamış mıydı defterine:
“Bugün kayda değer bir şey yok..”
“Kehanet” adlı kısacık bir şiir buldum
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
HİÇBİR SEMTTE
Hiçbir semtte berberin olmadı,
1954-1980 yılları arasında,
26 yılda 28 ev değiştirdin;
Leke kuşağı nasıl bilmez seni!
Arabesk nedir diye düşünmüştünüz:
Şebboy sesli bir cümbüş, eza içinde;
Eşitlik midir komedya, içtenlik mi,
Erdem diye benimsenmesi mi fırsatsızlığın?
Yürütüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
MUTSUZLUK GÜLÜMSEYEREK
Mutsuzluk gülümseyerek gelir, adıyla süslenmiştir;
Banliyo treninde rastladığımız
Sınav saatini kaçırmış liseli kız,
Hep kazanırsın ey çözümsüzlük!
Ey otobüssever ey Troya yolcusu!
Anımsarsın günlerce konuşup durmuştuk
O İB(ipekböceği) sesli kadını;
Birinin Grönland’ı olmaya hazırlanıyordu.
İki çay söylemiştik orda, biri açık,
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
BİR KIŞ
Bir kış göğü gibi o saat alçalır ölüm,
Yalnız işitme duyusu kalır ortada.
Asya kentleri yürür dururlar,
Höyükler burnumda hızma.
Uzakta dev bir damla:Pırıl pırıl Pencap!
Tabanlarından kayıp duran sütunlar
Yitmiş bir geleceğin işaret parmakları:
Horasan uykusuna havlayan köpekler, Buhara.
Uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
PİRİ REİS
Piri Reis geri çekmiştir haritasını
Azmayı çoktan unutmuştur hayvanlar;
Başlamıştır Sultanahmet sürüncemesi,
Kızlar yatakta yan yatmaya başlar.
Ben atımı böyle dört sürüyorum ya,
Yetişmek için mi, bilmem, kaçmak için mi?
Ya sen? Neden sende tehlike anlarına
Bunca hazırlıksız olma özeni?
Bir şey var, ancak makilerin orda söyleyebilirim,
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
BİR ÇİÇEK
Bir çiçek duruyordu, orda, bir yerde,
Bir yanlışı düzeltircesine açmış;
Gelmiş ta ağzımın kenarında
Konuşur durur.
Bir gemi bembeyaz teniyle açıklarda,
Güverteleri uçtan uca orman;
Aldım çiçeğimi şurama bastım,
Bastım ki yalnızlığımmış.
Bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
GECE BİTKİLERİNDEN
Gece bitkilerinden korkuyorum,
Hayır, geceleri bitkilerden!
Gizlenirken vurulmuş ulaklara ağıttır
Bana açtığın her telefon.
İki kalp arasında en kısa yol:
Birbirine uzanmış ve zaman zaman
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
İki kol.
An ki fıskiyesi sonsuzluğun
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
ATI’LAR DELTALARA
Atı’lar deltalara gömülen atı’lar,
Saçı’lar fiyortları öpen saçı’lar,
Kutu’lar, Haliçlerden susmuş kutu’lar,
Takı’lar eski aşkları imler takı’lar.
Bol dökümlü gömleğinin içinde
Sırtını ve karnını dolanan
Ve sonunda sincap olan
O kuş.
Seni o kadar yakından görünce,
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
64 notes
·
View notes
Text
Mezhebçilere göre çox insanlar dinden soyuyaraq ateistliye dogru gedir. Demek olar çoxluq Quran ile yox, sonradan yazılan şeylere inanır. Her sonradan yazılan şeyleri özlerine haqq bilen mezhebçiler de islamı mürekkebleşdirir. Her yerinden duran, özüne alim deyenler flan dua, flan namaz, flan ibadetler ve s. kimi yenilikler getirir. Getirende de ele getirirlerki elemeye mecburmuşuq kimi. Nese çox danışmayacam. Bu mezheb barede evvelde yazmişam. Bu postda sadece ateistlerin Quranda yazılan ayelerin ziddiyetlerine qısa şekilde cavablar yazacam. Yeni onların dediklerine göre bunlar mentiqsizdi, flan aye bele deyirse flan aye onun eksini deyir.
1). İslamda yehudi ve xristianları dost tutmamaq deye bir şey yoxdu. Mezhebçiler özlerine uyğun gelen şekilde tercume edirler. Ey iman edənlər, yəhudi və xristianları başçı (rəhbər, hakim) etməyin. Onlar bir-birlərinin dostlarıdır. Sizdən kim onları rəhbər edərsə, o da onlardandır. Şübhəsiz ki, Allah zalım bir qövmü doğru yola yönəltməz. (Maidə surəsi, 51).
Göründüyü kimi rehber teyin etmeyindi, dost deyil. Lap deyek dost tutmayaq yazılıb orda. Bes Allah Quranda yehudi ve xristianlarla evlenmeyi niye halal buyurub?) Azad və iffətli mömin qadınlar və sizdən əvvəl kitab verilmişlərdən azad və iffətli qadınlar namuslu olub zina etməmək və aşna saxlamamaq şərtilə, mehrlərini də verdiyiniz təqdirdə (onlarla evlənməyiniz sizə halaldır). ( Maidə surəsi, 5). Eger dost tutmamaq olsa idi evlenmekde olmaz idi. Ateistler birini oxuyurlar, o birisini oxumurlar. Ağılları ile İslamı derk elemek evezine, islamda sehvler tutmağa çalışırlar. Ey iman edənlər! Sizdən əvvəl kitab verilənlərdən və inkar edənlərdən dininizi lağa qoyan və ona oyun-əyləncə kimi baxan kimsələrlə dostluq etməyin! Əgər möminsinizsə, Allahdan qorxun! (Maidə surəsi, 57). Ayedende kimlerle dostluq etmemeyimiz gorunur. Umümı bir şey olaraqda deyim Xristian, yehudi deyende ele bilirlerki onlar cehennemlikdiler, Allaha inanmırlar, kafirdiler falan. Bu fikirleri qeti şekilde ağlınızdan çıxarın. Quranda onlarında cennete gedeceyine dair ayede var. Şübhəsiz ki, (əvvəlki elçilərə) iman edənlər, yəhudilər, xristianlar və sabiilərdən hər kim Allaha və axirət gününə iman edib saleh əməl işləyərsə, onların mükafatları Rəbbinin yanındadır. Onlar üçün heç bir qorxu yoxdur və onlar qəm-qüssə görməyəcəklər. (Bəqərə surəsi, 62).
2. Qadınlara tarla deyilmesi.
Qadınlarınız sizin tarlanızdır. Tarlanıza istədiyiniz kimi daxil olun! Özünüz üçün yaxşı əməllər hazırlayın! Allahdan qorxun və bilin ki, siz Ona qovuşacaqsınız. Möminlərə müjdə ver! (Bəqərə surəsi, 223)
Başı boş, islamda sehv axtarmağa çalışan ateist düşüncesidi bu. İslam dini qadına tarla deyirse bunda ne mentiqlik ola biler falan düşünürler. Birincisi Quran edebli formada yazılıb. Qadına niye tarla deyilsin, oturub bunu fikirleşmirler. Tarladan bir insan ekin üçün istifade edir. Torpağa toxum ekir, oradan da mehsul toplayır. Qadında hemçinin eledi. Cinsi elaqe zamanı sperma toxum rolunu oynayır, ondan da yeni bir övlad dünyaya gelir. Netice olaraq tarla qadın olur, toxum sperma, dünyaya gelen körpede mehsul. Ağıl işletmek çetin deyil göründüyü kimi.
3. Ayı işıq menbeyi kimi tesvir edir, lakin işığı güneşden aldığını demir.
Onların içində ayı bir nur, günəşi də bir çıraq etmişdir. (Nuh surəsi, 16).Bu düşüncede sadece islamı çürütmek meqsedile ortaya atılmış iddiadır. Ayede göründüyü kimi ayı nur, güneside çıraq etdiyini deyir. Ağıllı insan başa düşerki nur ile çıragın menası eyni deyil. Eyni olsa idi ikisinede nur ve ya çıraq deyerdide?. Ferqide odu ki nur qaranlıqdan seçilen bir işıq kimidi. Onun özünün işığı yoxdu, ona da işiğı nese verirde. Ama güneşin öz işığı, öz istiliyi var. Demeli Allah güneşi işıq saçan çıraq kimi, ayıda nur kimi dediyine göre, ay öz işığını güneşden aldığını başa düşmek olar.
4. Qarışqaların danışması ve s. nağıl hekayeleri
Nəhayət, onlar qarışqa vadisinə gəldikdə bir qarışqa belə dedi: “Ey qarışqalar, yuvalarınıza girin ki, Süleyman və ordusu fərqinə varmadan sizi əzməsinlər!” (Nəml surəsi, 18)
Bu fikirde ateistlerin, imanı zeif olanların mentiqine uymayan düşuncedi. İslamda o qeder edilecek gözel şeyler varken mentiqlerine uymayan şeyin derinliyine getmeden dinden üz dönderirler. Bu onların seçimidi. Çünki İslamda mecburiyyet yoxdu. Her kesin dini, inancı ozünedi. Ama bele Quranda yazılanlara nağıl demekde cox dexlisizdi. Bunlara inanmamaq da Allahın qüdretini, varlığını deyişdirmir. Qısacası biz Quranda yazılan möcüzelerden ders almalıyıq.
Qeyd kimi demek isteyirem ki, ayede yazılan 'Ey qarişqalar' ifadeside qarışqaların özlerine mexsus bir dilin olduğunu düşünmek olar. Yene de doğrusunu Allah bilir.
18 notes
·
View notes
Text
HİKMETLER KİTABI (GAZALİ)
HAVANIN YARATILMASINDAKİ HİKMETLER
Y üce Allah şöyle buyuruyor: "Rüzgarları da aşılayıcı olarak gönderdik ve gökten su indirdik de onunla su ihtiyacınızı karşıladık.
Yoksa onu mahzenlerde saklayan siz değilsiniz."
(Hicr: 22).
Rüzgarlar havayı harekete geçirip dalgalandırırlar.
Eğer böyle olmasaydı, karadaki canlıların hepsi yok olurdu.
Havayı teneffüs etmekle, bütün canlıların bedenlerindeki ısı dengelenir.
Çünkü denizdeki canlılar için suyun önemi ne ise, karadaki canlılar için havanın önemi de odur.
SAYFA 42
Eğer bir canlının havayı içine çekip nefes alması engellenmiş olsa, beynindeki hararet kalbine geçer ve bu da onun ölmesine sebep olur.
Rüzgarlar sayesinde bulutların, ziraat için yağmura ihtiyaç duyulan yerlere sürülmesindeki ve oraya yağmur yağmasındaki hikmeti bir düşün!
Eğer yaratıcı rüzgarı yaratmak suretiyle kullarına lütufta bulunmamış olsaydı, bulutlar ağırlıklarından dolayı oldukları yerde kalırlar ve yeryüzünün de onlardan yararlanması mümkün olmazdı.
Rüzgarlar ile gemilerin nasıl suyun üzerinde yüzüp gittiğini ve bazı bölgelerden, diğer bölgelere, oralarda üretilmeyen ve yetişmeyen eşyaları taşıdığını da bir düşün!
Eğer rüzgarlar sayesinde gemiler bir yerden başka bir yere intikal edemeseydi, sadece belli bölgelerde üretilen ve yetişen eşyalardan, ancak gemiler ile götürülebilecek başka bölgelerdeki insanların yararlanması söz konusu olmazdı.
Oysa pek çok zaruret ve kazanç elde etmek gibi çeşitli sebepler, bir bölgede üretilip yetiştirilemeyen eşyaların başka bölgelerden getirilmesini zorunlu kılar.
Sonra rüzgarlardaki letâfet ve şeffaflığı bir düşün ve hareketlenip dalgalanması ile yeryüzündeki ağır ve kokmuş havayı nasıl dağıtıp berraklaştırdığını tefekkür et! Eğer böyle olmasaydı, meskenlerde hava bozulup kokar ve neticede canlılar vebaya ve diğer hastalıklara yakalanıp yok olurlardı.
Rüzgarların kum ve toprakları bostanlara nakletmesi ve oradaki ağaçları güçlendirmesindeki faydalarıda bir düşün!
SAYFA 43
Yine rüzgarlar, dağların sırtlarını da kum ve toprakla kaplayıp oraları ziraata uygun hale getirebilirler.
Diğer taraftan rüzgarlar sayesinde, denizler harekete geçip, balık ve insanların faydalanabileceği diğer şeyleri karaya atar.
Yine havanın hareketiyle, yağmurun nasıl parçacıklara ayrıldığını ve yere damlalar halinde düştüğünü bir düşün! Eğer havanın hareketi olmasaydı, su yere bütün bir kütle olarak iner ve indiği yeri de mahvederdi.
Ancak yere damlalar halinde inen su, yerde toplanır ve hiçbir şeye zarar vermeden nehirleri ve denizleri oluşturur. Böylece canlılar en güzel şekilde onlardan yararlanmış olurlar.
Yüce Allah'ın kullarına olan rahmetine, lütfuna ve onların işlerini nasıl yürüttüğüne bir bak!
Evet, Allah'ın bu nimetindeki faydaların çokluğunu, büyüklüğünü ve kuşatıcılığını iyice tefekkür et!
Şu ayette akıl sahipleri uyarılır ve bütün bunları tefekkür etmeye davet edilir:
"Gökten sizin için suyu indiren O'dur.
İçecekler bundandır, ağaçlar bundandır ve (bundan yetişen otlakların) içinde hayvanlarınızı otlatırsınız. (Allah) sizin için onunla ekin, zeytin, hurma, üzümler ve her türlü ürünü bitiriyor.
Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için apaçık bir delil ve ibret vardır." (Nahl: 11-12).
Yüce Allah'ın havayı bazen yağmur bulutlarıyla yüklü bazen de açık yapması ve dünyanın selameti için bu iki hali dönüşümlü olarak devam ettirmesi,
O'nun bu konudaki büyük nimetlerinden ve hikmetlerinden biridir.
Sürekli olarak bu iki halden biri devam etseydi,
SAYFA 44
o zaman dünyadaki denge bozulurdu.
Yağmurlar aralıksız olarak devam ettiğinde, ekinleri ve sebzeleri çürüttüğü, evleri ve binaları yıktığı, yolları kestiği ve bir çok mesleği icra edilemez hale getirdiği görülür.
Aynı şekilde hava hep açık ve güneşli olarak devam etse, cisimler ve bitkiler kurur, pınarlardaki ve vadilerdeki sular bozulurdu.
Havanın hep kuru olması başka olumsuz sonuçlar da doğurur.
Hastalıkların çoğalması, gıda maddelerinin fiyatlarının yükselmesi, otlakların kuruması ve arıların yayılacağı çiçeklerin yok olması gibi.
Ancak havanın bazen yağışlı bazen de güneşli olması, havayı mutedil yapar ve bu iki durumdan her biri diğerinin sebep olacağı zararları ortadan kaldırır.
Böylece işler düzene girer.
Ve Allah'ın dilemesiyle, genel olarak hava durumu bu şekilde olur.
Ancak bazen bu iki durumdan birinin uzun süre devam ettiği ve bunun zararlarının ortaya çıktığı söylenebilir.
Bunun sebebi belki de, Allah'ın nimeti ve lütfunun zıddı olan şeylerle insanların uyarılmasıdır.
İnsanların bu şekilde uyarılmaları, onların zulümleri ve isyanlarından kaynaklanır.
Bilindiği gibi vücuttaki hastalığın şiddetinin fazlalığına göre kullanılacak ilacın acılığının şiddeti de artar.
Yüce Allah şöyle buyuruyor: "Allah kullarına rızkı bol bol verseydi, yeryüzünde azarlardı.
Fakat O, (rızkı) dilediği ölçüde indirir.
Şüphesiz O, kullarından haberdar olan ve onları görendir." (Şûrâ: 27).
#HİKMETLER #KİTABI
#HAVANIN #YARATILMASINDAKİ #HİKMETLER
#İMAM-I #GAZÂLÎ
4 notes
·
View notes
Text
Bu dünya vuslat yeri değildir zaten. Rabbim cennete layık eylesin bizi...
Çok sarsılır kalbi bazen insanın. Nasıl durduracağını bilmez insan.
Çok boşluğa düşer kalbi bazen insanın. Nasıl dolduracağını bilemez.
İşte böyle zamanlarda, şehit olan kızına yazdığı mektupta "Sana elveda demiyorum, bilakis görüşmek üzere" diyen baba aklına gelir.
İşte böyle zamanlarda, 15 Temmuz' da iki evladını şehit veren ve evlatlarına yazdığı şiiri gözyaşları içinde okuyan baba aklına gelir.
Nefesin kesilir. Kalbin, şakır şakır çoşan şelale suyunu tutamayan kap kadar acizleşir.
Öyle tazyikle akar ki sular, kalbin bir yana savruluverir.
Kalbini sabitleyecek sağlam bir kulp ararsın.
hablu’llah yetişir yardımına. Allah Resulu'nun "Ey en güçlü ipin sahibi..." diye dua edişini hatırlar, kalbine sarar, bir güzel kalbini sabitlemeye çalışırsın.
“Ey kalpleri bir hâlden bir hâle çeviren Rabbim, benim kalbimi dinin üzere sabit kıl.” (Tirmizi, Deavat, 89)
“Mümin, yeşil ekine benzer. Rüzgârla eğilir (fakat yıkılmaz). Rüzgâr sakinleştiğinde yine doğrulur. İşte mümin de böyledir; o da bela ve musibetler sebebiyle eğilir (fakat yıkılmaz).” (Buhari, Tevhid, 31.)
"İmandır o cevher ki İlahi ne büyüktür./İmansız olan paslı yürek sinede yüktür!” Mehmet Akif Ersoy
34 notes
·
View notes
Text
just added some new muses , so like this if you want an one liner from one of them < 3
caden hawthorne . trust fund baby . 27 . heterosexual . drew starkey
isla lovell . podcast host & cam girl . 27 . bisexual . michelle randolph
mina jeong . songwriter . 26 . bisexual . jennie kim
cleo moreno . waitress & aspiring model . 24 . bisexual . cindy kimberly
vanessa palmer . waitress & influencer . 25 . bisexual . claudia walsh
danica khan . waitress & aspiring actress . 25 . bisexual . sohni amhed
saint anderson . bartender & aspiring singer . 26 . heterosexual . ryan manick
damien angelidis . nightclub's second in command . 36 . theo james
lorena vega . nightclub manager . 30 . eva de dominici
addam gaskin . bouncer & drug dealer . 32 . aaron taylor johnson
ekin kaplan . the mastermind . 26 . heterosexual . aslihan malbora
tatum luna . the hacker . 24 . bisexual . sab zada
korina rowe . the driver . 24 . bisexual . pam hughes
mirian “mimi” santos . the muscle . 25 . bisexual . giovana cordeiro
9 notes
·
View notes
Text
Yarin okula gitmeyi gram istemiyoeum cunku bazen okulda bunalim geciriyorum dersin ortasında oturup agliyorum her seyden nefret ediyorum en ufak sesler bile beni rahatsiz ediyo kimseyle konusmak istemiyorum yarin da oyle olabilirim
#bugün uzgundum malum#bu yüzden nurgülleri de kirdim#üzgün oldugumda beni kendi halime birakmiyorlar#ama ben kendi halimw birakilmadigimda cok sinirleniyorum#sonra tartisiyoru#z#uzuntum gecene kadar bekleyin hicbi sey yapmayin iztw#iste#40 kez ekin ekin demeye gerek yok ki 😠
10 notes
·
View notes
Text
ekin diye yıllar öncesinden tanıdığım bir arkadaşım var. eski atölyeden tanışıyorduk, sonra orası kapandı ve belirsizlikler oluştu. o dönem ekin'le iletişimsizdik. hazel-ekin-zeynep üçü birlikte bir sanat galeri açtılar. galeri sayesinde iletişimimiz yeniden başladı şükür. huzur evrenimin bir yerlerinde ekin'i bulabileceğim bir yer olduğu bilgisi, denizlerimin seviyesinin sabit kalmasına katkı sağlıyordu.
bugün de bir serginin açılışı vardı, çok kalabalık değildi ama yine her zaman orada bulunan insanların bir kısmı olarak oradaydık. ekin birileriyle konuşurken kulak misafiri olduğum şeyi sordum, 10 gün sonra yurt dışına gidecekmiş. onun için umarım iyi olur ama ya ben ekin'in ankarada olmasından çok mutluydum. birbirimizin hayatının bazı parçalarına tanık olarak sözsüz bir iletişimimiz oluştu. temeli karman çorman fotoğraf projelerimde beni hep dinledi, zaman ayırdı, üstten bakmadı, yardımcı olmaya çalıştı. bana karanlık odada film yıkamayı ve baskı yapmayı o öğretmişti, yaz sıcağında buzdolabına önceden koymadığım suyun uygun sıcaklığa gelmesini beklediğim için bile benimle bekliyordu.
sevdiğim arkadaşlarım böyle birer birer yurt dışına gidiyorlar, ülkenin durumundan dolayı. ülke bir sürü yüksek potansiyelli güzel insanı kaybediyor. babam akp'li, babama sırf arkadaşlarımı kaybetmeme sebep olduğu için bile öfke duyuyorum. ve gitmek için gereken bütçe için de yıllarca türkiyede sıkıntılı, daracık bir hayat yaşıyorlar. sonra oraya gidiyorlar ve sıkıntılı hayat yine devam ediyor.
ekin'in bu fotoğrafını 2 martta yorucu bir atölye sergisinin açıldığı günün sonunda çektim.
ekin'in gidecek olmasına çok üzüldüm. kahverengi, zayıf ve kısamsı fiziğini, hep kocaman gülümsemesini unutmamak istiyorum. bu yaz eymir'de koşalım diyorduk, kaldı galiba.
mesela murat vardı, o da gitti. yıllar önce bir kış akşamı, atölye çıkışı tunalı hilmi'de yürürken ona "kendimi hissedemiyorum, uyuşmuş ve kendime sıkışmış gibiyim. birileri suratımı şöyle güzel bir yumruklasa, birkaç dişim dökülse de kendimi hissetsem" dediğimde beni çok iyi anladığını, bol sakallı ve kıvırcık saçlı kafasının içindeki sıkışık dişlerinin arasından çıkardığı seslerden anlamıştım. ağzında küp şeker emiyormuş gibi konuşuyordu, gür sesiyle o da bazen böyle şeyler hissettiğini söylemişti. "kimsenin anlamadığı ama benim çok üzerime gelen ufak sinir bozucu durumlarım var ve bunları bir türlü çözemiyorum murat. mesela çalışma sandalyem, oturuyorum, çalışıyorum, konsantreyim, sabitim, birden düşüyor ya. sonra kaldırıyorum ve bir yüksekliğe geliyor ama önceki yüksekliği benim için harikaydı ve onu bir daha yakalayamıyorum. yani eyvallah çok siktiriboktan bir durum ama bu sürekli oluyor ya. babama söyledim, güldü ve dikkate almadı. yani yapacağı tek şey, sandalyeyi arabaya yükleyip ostimdeki firmaya tamire götürmekti. adamlarla da konuştum, getirin yaparız, dediler. ama sırf babama muhtaç kalmamak için araba hiç istemediğim halde ilk fırsatta bir araba alıcam ve sandalyemi götürücem." diye öfkemi boşaltmıştım murata.
murat almanya'da master yapıyor şimdi. kalacak ev bulmak için instadan sık sık paylaşım yapıyor. fikirlerini çok büyük bir heyecanla, sanki birini idama gitmekten kurtaran bir avukat yüksekliğiyle sunardı. çok sarma sigara içerdi, uzun boylu olduğu için hafif kamburu vardı ve bıyıkları dudağını kapatırdı. bol kesim kumaş pantolon giyerdi. onu sonbaharda tanıdığım için hep uzun palto gibi şeylerle ve kazakla görüyordum, heybetli sanıyordum ama benim kadar zayıfmış aslında. babası üzerine çalıştığı bir fotobook yapmıştı ki karman çormandı. onun da kafası benimki gibi çin keranesi gibiydi. cümlelerini tamamlamadan diğerine başlardı. aklındakileri anlattığı sıradaki konuşmasını çok hızlı konuşan bir papağana benzetirdim.
3 notes
·
View notes
Text
Dağların dumanı yok yarin imani ayrılık dedin de daha değil zamani
2 notes
·
View notes
Text
Sevgilimin Amına Boşalırken Annesi Gördü! (1) (Ertunç 24 Y., İzmir)
Lisenin son senesinde sevgilimle güzel bir ilişkimiz vardı. Yaşına göre oldukça olgundu sevgilim, ben de öyle bir yapıya sahip olduğum için ilişkimiz çok güzel gidiyordu. Üniversite sınavları açıklandığında, sevgilim yaşadığımız şehirde kalmış, ben İzmir'in yolunu tutmuştum. Ailemle de tanışıyordu sevgilim, ama ailem bu şekilde bir ilişkiyi devam ettireceğimi düşünmüyordu.
Tek başıma ev tuttum İzmir'de. Üniversite hayatıma alışmaya çalışıyordum, ama çok tanıdığım yoktu. Üstelik yalnız yaşamaktan sıkılıyordum. Sevgilim geliyordu İzmir'e, bir gece bende kalıp ertesi gün dönüyordu geri. Bazen ben gidiyordum, görüşüyorduk sevgilimle. Ancak, uzun mesafe ilişkileri yürümez diyen ailem haklı çıkmıştı. Telefonda bitmek tükenmek bilmeyen kavgalarımız sonucu, bir gün sevgilimin yanına gittim. O gün ayrılık kararı almıştık, İzmir'e geri döndüm.
Günlerim derslere girmekle geçiyordu. Okul ve ev arasında gidip geliyordum. Gerçekten etkilemişti ayrılık beni. Bir süre sonra, yavaş yavaş ister istemez arkadaş edinmeye başladım. Davet edildiğim bir arkadaş ortamında Ekin'le tanıştım. Ekin'de sanki ayrıldığım sevgilimi buluyordum, inanılmaz derecede olan benzerliği yüzünden beni kendine çekmişti. Aynı esmer yüz, aynı boy, gören kardeş sanırdı Ekin'le eski sevgilimi. Ekin'le flört etmeye başladık, bir süre sonra artık el ele geziyorduk her yerde. Çıkma teklifine gerek bile kalmadan sevgili olduğumuzu bir arkadaş ortamında öpüştüğümüzde anlamıştım. O günün devamında Ekin bende kalmıştı. O gece çok ateşli bir seks yaptık, ama sanki seks yaptığım kız Ekin değil, eski sevgilimdi.
Okulum yaz tatiline girdiğinde ben İzmir'de kalmaya karar vermiştim. Psikolojik olarak kendimi Ekin'i sevmeye zorluyordum. Annemler her ne kadar çağırsa da, gitmek istemiyordum. Çünkü o şehir zaten küçüktü ve her yerde eski sevgilimle anılarımız vardı, o anılardan korkuyordum belki de. Ekin'le ilişkimiz (en azından onun açısından) gayet güzel gidiyordu. Yavaş yavaş Ekin'le vakit geçirmekten zevk almaya başlamıştım, ama bir şeyler halen eksik gibiydi. Ekin çocuksuydu, sanki halen olgunlaşamamıştı. Liseli kızlar gibi trip atıyordu, ama kendini affettirmeyi bir şekilde başarıyordu. O günlerde, eski sevgilimin yeni sevgilisi olduğu haberi beni iyice mahvetmişti. Artık Ekin'i sevmeye çalıştığımı anlıyordum, ama kendime bile söyleyemiyordum bunu. Her sorana, "Ekin'i seviyorum!" diyordum, sanki eski sevgilimden intikam alırcasına.
Evet Ekin'le iyi anlaşıyorduk, gülüyorduk, eğleniyorduk ve yatakta harika zamanlar geçiyorduk. Ekin'in, her erkeğin hastası olduğu fantazileri vardı. Benim fantazim ise anal seks, inanılmaz derecede tahrik edici buluyorum anal seksi. Hatta o kadar ki, ilk gittiğim orospuya vizitenin iki mislini verip, götünden sikmiştim. Orospu bile ilk başta anal seksi istememiş, ancak bir seanstan iki misli para kazanınca, sırf para için vermişti hiçbir müşterisine vermediği daracık götünü.
Ekin'den zevk almamın sebebi sanırım oydu, anal seksi çok severek ve isteyerek yapıyordu. Enteresan bir şekilde, anal seksle bağlanmıştım kıza. Benim evde bol bol götten sikiyordum Ekin'i. Ancak kiranın, öğrenci bütçemi sarsmasından dolayı, yanıma mecburen bir ev arkadaşı aldım. Ev arkadaşım evde olunca, Ekin'le çok sık seks yapamaz olduk. Ben rahatsız oluyordum ve Ekin de çekiniyordu. Sonuçta ne kadar rahat sikişebilirsiniz ki, yan odanızda ev arkadaşınız otururken?
Benim açımdan, Ekin'le birlikteliğimiz, tamamen seks partnerliğine dönüşmüştü. Ama Ekin benle ciddi düşünüyordu. Ben de artık eski sevgilimi asla unutamayacağımı düşünüyordum. Kaderime razı bir şekilde Ekin'le gün geçtikçe daha da ciddileşen bir ilişki yaşamaktaydım. İlişkimden ailemin haberi vardı. Annemler geldiğinde, Ekin'le tanıştılar. Annemler İzmir'den ayrılırken çok mutlulardı, Ekin'i gelinleri olarak görmeye başlamışlardı. Ben ise mutlu görünmeye çalışıyordum.
Hikayemin asıl ilginç tarafı, Ekin'in beni annesiyle tanıştırmasıyla başladı. Ev arkadaşım evde uzun süreler geçirmeye başladığından, Ekin beni evine davet ediyordu, annesi evde olmadığı zamanlarda doyasıya seks yapıyorduk. Bir gün, öğlen vakti, Ekin'in evinde buluştuk. Yaklaşık 3 saatlik seksimizden sonra, üzerimizi giyinmiş halde Televizyon izlerken, annesi gelmişti. Böylece annesiyle tanışmış oldum. Annesi Şennur Hanım, 40'lı yaşlarda bir kadındı. Ekin'e inanılmaz benziyordu, dolayısıyla eski sevgilime de. Çok hoş sohbet bir kadındı. O gün gece 23:00'e kadar oturduk, sohbet ettik. Eşinden boşanmıştı. O konulara fazla girmesek te, o gün çok güzel sohbet ettik. Eve gitmek istediğimde, annesi orda kalmamı teklif etti. Her ne kadar ben bunu istemesem de, o gece orda kalmama karar verildi.
Misafir odasına yattım, uyumaya çalışıyordum. Ekin de odasına gitmiş yatmıştı. İçerde annesi halen Televizyon izliyordu. Derken Televizyonun sesi kapandı, annesinin karşımdaki yatak odasına girdiğini gördüm. Yaklaşık 10 dakika sonra Ekin ayaklarının ucunda yürüyerek odama girdi. Çok şaşırmıştım, ama neden geldiği belliydi. Hemen kucağıma oturup, dudaklarıma yapıştı, yatakta hızlı bir sevişmeye başlamıştık. Boynunu öpüyor, sonra tekrar dudaklarına dönüyordum. Ekin'in iri göğüslerini emmeye başladığımda kısık sesle inlemeye başlamıştı bile. Sertleşen sikimi eşofmandan çıkardı, kendi eşofmanını ve külodunu indirdi ve bir hamlede yarağımı amının içine aldı. Yavaş yavaş zıplıyordu sikimin üstünde, çok kısık bir şekilde inleyerek. Hırkasını ve içindeki tişörtü iyice yukarı sıyırmıştı, göğüsleri sallanıyordu. Kafasını geriye atmış, amının içindeki sikin zevkini çıkarıyordu. Zıplamaları arttı Ekin'in, ben de oluruna bırakıp, gözlerimi kapatmış, sevişmeye başlamıştım.
Yaklaşık 20 dakikadır kucağımda sikişiyorduk, artık zirveye geliyordum. Ben kendimi kaybetmiş bir şekilde alttan amına pompalarken, Ekin titremeye başlamıştı. İkimiz aynı anda boşalacaktık. Ekin, "Sakın içime boşalma ne olur!" diye inliyordu, ama ben boşalmaya başlamıştım. Kendimi durdurmaya çalışıyordum, ancak döllerimle çoktan Ekin'in amının içini doldurmuştum. Gözlerimi açtığımda, kapıda dikilen annesinin bakışlarıyla karşılaştım. Ekin'in sırtı kapıya dönük olduğundan farkında değildi. Annesi birşey demeden, gölge gibi sessizce uzaklaştı.
Ekin'e bu durumdan bahsetmedim. İçimde çok büyük bir korku oluşmuştu. Ekin'in titremeleri geçince, aceleyle üstümden kalktı, külodunu ve eşofmanını çekti, iri memelerini tişörtüne yerleştirdi ve yavaşça odamdan çıkıp, tuvalete girdi. Büyük bir ihtimalle içindeki döllerimi çıkartmaya gitti. İlk seksimizden beri hep korunuyorduk, ilk korunmasız ilişkimizde içine boşalmıştım Ekin'in. Ama her şeyden önemlisi, annesi beni Ekin'i sikerken görmüştü, "İçime boşalma!" diye inleyen Ekin'i de...
Utancımdan ve suçluluk duygusuyla, sabaha karşı, kimse uyanmadan sessizce çıktım evlerinden. Eve kadar yürüyerek gittim, yolda hep o anı düşündüm. Yaklaşık bir saat sonra evdeydim. Eve girince hemen elimi yüzümü yıkadım, yetmedi, duşa girdim. Duştan sonra bir sigara içip, yatağa uzandım. Olanları düşünürken uyuya kalmışım.
Uyandığımda öğlendi. Kalktım, birşeyler yedim. O sırada telefonum çaldı. Ekin evden arıyordu. İçimde büyük bir korkuyla açtım, ama telefondaki Şennur hanım'dı. Konuşurken sesim titreyerek çıkıyordu. Cüzdanımı orda unutmuşum. Eve yürüyerek geldiğim için cüzdandan da haberim yoktu tabii. Gidip almam gerekiyordu, yapacak birşeyim yoktu.
Evlerine gittiğimde, Şennur hanım kapıyı açtı, "Hoşgeldin canım, cüzdanını unutmuşsun!" deyip beni içeri davet etti. "Yok girmeyeyim, gitmem lazım..." gibi cümlelerim işe yaramadı tabii. Şennur hanım, yeni demlenmiş çayı olduğunu, bir bardak içip öyle gitmemde ısrar edince, mecburen içeri girdim, oturdum kanepeye. Ekin yoktu ortalarda, "Ekin uyuyor mu?" diye sordum. "Hayır canım, bir işi varmış arkadaşlarıyla, oraya gitti." dedi. O gün Ekin'in bir kampanya için okula gideceğini unutmuştum, "Hatırladım..." dedim. Şennur hanım birer bardak çay doldurup getirdi, karşılıklı oturup çaylarımızı içmeye koyulduk. Utancımdan sesim soluğum çıkmıyordu.
Sessizliği Şennur hanım bozdu, havadan sudan konuşmaya başlamıştık. Biraz gevşemiştim. Annesi o konuyu açmayınca, (Belki bizi görmedi, belki bana öyle geldi?) diye düşündüm bir an. Ama emindim, kadın resmen kapının aralığından bakıyordu bize ve tam Ekin'in içine boşaldığım anda görmüştü. Çayımı aceleyle içip, bardağımı mutfağa götürdüm ve gitmek için müsaade istedim. Kendisi de dışarı çıkacakmış, "Nereye gidiyorsan bırakayım! İki dakika bekle, hemen hazırlanırım!" dedi. Cevabımı beklemeden, hazırlanmak için içeri gitti.
10 dakikadır koridorda bekliyordum. Gelmeyince meraklanmıştım, "Şennur hanım?" diye seslendim. "Geliyorum, bir dakika!" diye cevap geldi, ama bir 5 dakika daha geçti. Odasına doğru yürüdüm, kapının önüne geldim, ses yoktu. İçimden kapı deliğinden bakmak geçti. Eğilip baktığımda, Şennur hanım yatağın kenarında oturuyordu. Ne yapıyor bu kadın diye düşündüm, çünkü üstünde sadece bir külotla öylece oturuyordu. Biraz sonra ayağa kalktı, külodunu çıkardı. Çırılçıpalktı şimdi. Uzun kıllarla kaplı bir amı vardı. Aynadan kalçalarına baktı, sıktı kalçlalarını. Gözlerime inanamıyordum, müthiş tahrik olmuştum, ama anlam veremiyordum tabii ki. Sonra gardrobun alt çekmecesinde bulunan külotlarından birini almak için domalınca, kısa bir süreliğine de olsa, göt deliğini de görmüş oldum. Çekmeceden pembe bir külot aldı, giydi. Sütyenini taktıktan sonra, üzerine elbisesini giyinirken, ben de ordan uzaklaşıp koridora gittim, önümdeki kabarıklığı indirmeye çalışarak.
Az sonra odadan çıktı, "Hazırım, çıkabiliriz!" dedi. Kadının gözlerine bakamıyordum. Birlikte evden çıktık. Arabasına atladık. Nereye gideceğimi sordu, adresi tarif etmemi istedi. Eve gideceğimi söyleyip, yolu tarif ettim. Eve dönerken aklımda tek bir soru vardı, neden yatakta öylece oturuyordu?
Beni evimin önünde indirdikten sonra, kendisi gideceği yere devam etti. Evde sürekli Şennur hanım'ı düşünüyordum, kadınla aramda enteresan bir çekim olmaya başlamıştı, üstelik tanışalı daha bir gün olmasına rağmen. Sevgilim dediğim bir kızın annesinin bu kadar özeline girmiş olmak beni utandırıyordu, aynı zamanda çok heyecanlandırıyordu. Ama anlamadığım tek bir şey vardı, kadın yatakta o kadar dakika oturup ne yapmıştı? Birşeylerle mi uğraşmıştı? Yoksa... Evet, beni beklediği ihtimalini de düşünüyordum, ama neden yapsın ki böyle bir şeyi? Sonuçta daha bir gün olmuştu tanışalı. Ama bu sürede, görülmemesi gereken herşeyi görmüştü.
Ekin'i merak etmiştim, evlerinden apar topar ayrılmıştım. Ekin'i aradım. "Efendim aşkım?" diye herzamanki ses tonuyla açtı. "Seni merak ettim canım..." dedim. "Ertesi gün hapı kullandım, sorun yok, ama bir dahakine dikkat et! Sen nerdesin, görüşelim!" dedi. "Evdeyim..." dedim, ama şu anda onu görmek istemiyordum nedense. "Hastayım..." diye bir bahane uydurdum, belki görüşmekten vazgeçer diye. Ama umduğum gibi olmadı ve akşam bana bakmaya geldi. Ekin'e biraz soğuk davranıyordum, aslında ondan da utanıyordum. Bana çorba yaptı. Biraz kaldıktan sonra evine gitti.
Görünüşe göre, Şennur hanım kızına o konudan bahsetmemişti...
[Ertunç]
137 notes
·
View notes
Text
Ekin Koç, gece GÜNDÜZ eşitliğinde doğmuş. Bence Murat'ın doğması için de çok uygun bir tarih. Ben öyle kabul ettim. Murat Korukcu, 21 Haziran '92 tarihinde doğmuştur🖤🖤🖤💙💙💙
#kurak günler#kurak gunler#emre x murat#murat x emre#emrmrt#emrat#ekin koç#selahattin paşalı#burning days#gay couple#gay pride#gay men#gay#pride#pride month#lgbt pride#happy pride 🌈#kg headcanons#kgkg
6 notes
·
View notes