#dünyalar savaşı
Explore tagged Tumblr posts
aylema52 · 5 months ago
Note
Kitap önerisi alabilir miyim 🌼
iste en sevdiğim soru
distopya bilimkurgu tarzında
Fahrenhayt451 en cok sevdigimdir
ayrica biz 1984 un bir benzeridir bunu da severim , daha maceralı birşeyler dünyalar savaşı wellsin aynı zamanda sıkmayan kısa bir kitap olan zaman makinesi hg wellsin
görünmez adam
su adam bu kitabı cok severek okudum konusu gecmis donemlerde tam dönem hatırlamıyorum ama tıbbın çok gelişmediği daha aydınlanma çağına girilmeyen dönemler olması gerekiyor bir cerrahın insanlar ve hayvanlar üstünde deneyler yaptığı gizli bir mülkteki bir canavardan( bebeğime böyle demek istemem soylentilerden bahsederek basliyor iki tane arkadaşın korsanlara ( kötü kişilere) bulaşıp inci tacirliği borç ödeme gibi olayların sonunda kendilerini mülkte bulmalariyla.devam ediyor .
daha hayata pozitif bakmaya yonelik
matt haig in tüm kitapları diye bilirim
insanlar kitabi gece yarısı kütüphanesi içlerinde yaşam sevincini buldugum kitaplardan zamanı durdurmanın yollari da guzel icinde cok geriye dönüşün oldugu bir kitap
kişisel gelişim diyemem ama nevrotik gezegenden notlar rahatlamanın kitabi kafana gore okuya bileceğin kitaplar her yerden başlaya bilirsin
daha ciddi bir kitap diye bilecegim iyi hissetmeyi de severim daha cok akedemi kitabi gibi dursada bence okuna bilir ve hayata bakış açını değiştiriyor kendimi onu okurken daha iyi tanıyorum
mat benim dayanağım iyi hissetmek aynamdı.
mitoloji seversen ben akhilesin şarkisi ( akhileus ) galetia gibi kitaplari sevdim kadin bir karakter istersen kirke de cezbede bilir
felsefik temelli tanrı insan makine gayet guzel bir kitap
bu aralar sait faik abasıyanığın kitaplarina sardim baslamak icin kayip aranıyor akıcı bir kitap
aglamak istiyorsan beyaz kasinpatı, bin muhteşem guneş harika ağlatır sinir krizi gecirtirirler
romantik olarak tek kitap olarka fazla bilmiyorum hatırlamıyorum daha doğrusu geekerella ve serisi guzel
cam şato epik fantastik olarak , hilal şehri aynı yazarın
ikinci şans supriz bir kitap istiyorsan alip okuya hilirsin
aklima daha fazla gelmiyor tek bir tür söylersen eve gittiğimde daha da yardımcı olabilirim. ( a0 Türkçe icin kusuruma bakma telefon klavyesiyle pek yazamıyorum
4 notes · View notes
lisztomaniacpianist · 4 months ago
Text
Alban Berg
Avusturyalı, 20. yüzyılın bestecisi. Kendisi, o dönemin “babası” olarak bilinen A. Schoenberg’in öğrencisidir. Avangard müzik bestelemiştir. Atonal, 12 ton gibi bestecilik tekniklerini kullandığı çalışmaları meşhurdur. “Wozzeck” adlı opera mesela. Bir de piyano sonatı çok meşhurdur. Zamanında Glenn Gould, Mariya Yudina gibi çok ünlü piyanistler çalmıştır, ki muhtemelen onlar için apayrı bir dünyaydı bu müzik, özellikle Yudina için, çünkü kendisi Sovyetler Birliği döneminin en ünlü kadın piyanisti ve o dönemde Sovyet Birliğinde böyle müzikleri çalmayı bir kenara koy, notaları getirttirmek bile yasaktı. Yani diyeceğim o ki, o dönemdeki piyanistler için bu tarz bir müzik hayatlarında ilk defa tropikal bir meyveyi tatmak gibiydi, ya da hayatlarında ilk defa bir dünya savaşı ile yüz yüze gelmek gibiydi…
Yakın zamanda ben de cesaretlenip Berg’in piyano sonatının kaydını yaptım, üzerinde 3-4 ay çalışıyordum. Zor ve aynı zamanda kolay bir eser. Zor, çünkü müziği anlamak, hele ki deşifre etme aşamasında, çok zor. Kolay, çünkü besteci her şeyi notalarda işaretledi, her şeyi hesapladı, ısıtıp, biz piyanistlerin önüne koydu. Müziği anlamaya gelince: bir icracı her zaman kendi hislerini bir kenara koymalı, bestecinin ne demek istediğini anlamaya çalışmalıdır. Bu çok zor bir iş esasen, çünkü müzisyenler duygusal insanlar ama bu zamanla ulaşılabilecek bir marifettir.
Ben şu 3-4 ay boyunca çok düşündüm, piyano profesörüm de bana bazı ipuçları veriyordu. Ve bir süre sonra nihayetinde aklımda bu eser için bir senaryo oluştu:
Bu sonat çok günceldir, günümüzü çok güzel anlatıyor. Hızlı akan zaman, saniyede değişen duygular, endişe, korku, aşk (ama ruhen diyemeyiz, daha çok bedensel. Ek olarak arz ve tutkuyu da ilave edebiliriz), ara ara toz pembe gözlüklü anlar, hayal ettiğimiz ve beşeri dünyadan kaçabilmek için kafamızda yarattığımız başka dünyalar. Her şey çok hızlı değişiyor ve hayat elimizden kayıveriyor, anı yaşamıyor, bizde olmayan veya kaybettiğimiz şeylerin peşine düşüyoruz. Bu eser çok güzel temsil ediyor anlattıklarımı bence. Sanki bir ayna görevi görüyor, baktığında kendini gördüğün, iç dünyana göz atabildiğin bir eser.
Buyurun, şuradan da icramı dinleyebilirsiniz:
İyi dinlemeler 🤍
youtube
2 notes · View notes
tolgaulusoy · 1 year ago
Text
Tumblr media
Çocuk ve Balıkçıl (Jap. Kimitachi wa dô ikiru ka) büyük usta Hayao Miyazaki'nin son filmi. Miyazaki ile büyümüş birisi olarak on yıl sonra çıkan bu filmini hemen sinemada gidip izledim. Usta yine büyük bir iş çıkartmış. İnsanlık olarak bize böyle bir film hediye ettiği için ne kadar şükretsek az. Film ikinci Dünya Savaşı esnasında Japonya'da geçiyor. Mahito savaşın tüm acılarını yaşayan ergen bir çocuktur ve bir bombardıman sırasında çıkan yangında annesi yanarak ölür. Mahito ve babası taşraya giderler. Babası oradaki bir uçak fabrikasında çalışmak ve dul kalmış baldızı ile evlenmek durumundadır. Mahito için tüm bunlar büyük bir yıkımdır geldiği kırsal alanda bir balıkçıl onu uzun zamandır terk edilmiş olan kütüphane-kuleye doğru çağırmaktadır; ona annesinin ölmediğini kulenin içerisinde kurtarılmayı beklediğini söyler. Nihayetinde hamile olan teyzesi büyülenir ve kuleye girer Mohito da onu kurtarmak için kuleye gider. Ama anlaşılır ki kule tüm dünyaların ortasında duran bir yapıdır ve farklı dünyalara açılmaktadır. Mohito türlü maceralara atılarak hem bu dünyaları keşfeder hem de annesi olduğunu kabullenmediği teyzesini kurtarmaya çalışır. Miyazaki büyülü dünyalar ve çelişkiler içerisideki güçlü karakterler yaratma becerisini bu filmde yine muazzam biçimde ortaya koymuş. Böyle yaratıcı bir zihnin bir gün yitip gidecek olması (çok uzak olmayabilir 82 yaşında artık) insanı gerçekten üzüyor. Umarım kendisinden bir film daha izleme şansımız olur.
4 notes · View notes
life-kaan · 25 days ago
Text
1-ÖLMEDEN ÖNCE İZLENMESİ GEREKEN FİLMLER: ( benim listem )
ınto the wild (özgürlük yolu)
bıçağın iki yüzü
bugün aslında dündü
yaşamın renkleri
son durak
1984(michael radford)
elma sokağı kabusları
hayalet avcıları
riddick günlükleri
karete kit
polis akademisi
bay evet
Yeşil yol
Constantin
bilek kesenler aşk hikayesi
the exorcist
paramparça aşklar ve kopekler
cennetin krallığı
50 ölü adam
görevimiz tehlike
tomris
mongol
titanic
titans
vavien
amerikan x
günah şehri ( sın cıty)
7 samurai
babam ve oğlum
muhteşem 7 ler
amerikan gangster
içerdeki adam
mancuryalı aday
dağ
Gora
Terminator-2
Arog
vizontele
limonata
7.mühür
organize işler
sağ salim
can dostum
pelikan dosyası
dosya
oprah
constantine
noc noc
göl evi
kırılma noktası
dikey limit
47 ronin
kasımda aşk başkadır
not; seni seviyorum
ada
kızımı bulun
pearl harbor
hırsızlar şehri
operasyon;argo
triple frontier
beyaz şeytan
karayip korsanları
devlet oyunları
çarpışma
tehlikeli aslar
wonder woman
kara şövalye
makinist
the exodus
isyan
vahşiler
3:10 treni
ateş krallığı
safak harekatı
Savaş taciri
shaft
korkusuz
yeni dünya
hanry v
romeo ve julyet
güllverin gezileri
güllerin savaşı
savaş tanrısı
savaş ınc.
müfreze
Black miror (dizi)
terminal
münih
çakal carlos(bruce willis)
ı am ali
7 yaşam
13.cuma
sevgililer günü katliami
conan
top secret ! (çok gizli)
sosislerin sesizligi
the scream (çığlık)
koku( the parfümü)
ilk korku
ilk gün
Superman
Batman
30 gün 30 gece
dajavu
zorlu ikili
Şeker adam
adalet
ekolayzır
pelikan dosyası
gazap ateşi
martin luther
jean darc
ilk şovalye
dünyalar savaşı z
zombielend
mutant
maymunlar gezegeni
hızlı ve öfkeli
oda 1408
2012
şanslı tesadüf
titanların savaşı
gözde çift
kiss kiss bang bang!
nehirler kırmızı akacak
war ınc.
kanlı para
dolandırıcılar
50 ilk öpücük
60 saniye
kehanet
the rock
Tinto brass - tüm filmleri
hababam rock
melekler şehri
cadılar zamanı
Yüzüklerin efendisi
ölüm yolu
vampirle görüşme
Görevimiz tehlike
yılan gözler
annemi trenden nasıl atarım?
bak buda konuşuyor
bak şu konuşana
gandi
abraham lincoln vampir avcısı
arka pencere
diriliş- (liam neeson)
kirli para
Ölü balık
venom
iyi olan kazansın
Pi nin yaşamı
kazanmak için
chilld 44
kara şahin düştü
çılgın max mad max
efsane
Dirliş - leo di caprıo
ben efsaneyin
ben robot
5.element
Lost room( dizi)
Got( dizi)
Lost (dizi)
Bond ( tüm seri)
Erşan kuneri-2 sezon
Rambo
Rocky
Er rayn
Old boy - kore
Esaretin bedeli
Cevapsız arama
Ateşten kalbe, akıldan dumana
Dövüş kulubü
Matrix
0 notes
filmsecimi · 4 years ago
Text
Hani Diğer Dünya
Tumblr media
Lambanın yanmadığını anlatmak için iki ayrı düğme çevirttiriyor, yetmiyor bir de hareketli kamerayla lambayı çekiyor.
Boston a ulaşıncaya kadar bitecek tüm dertler sanki. Habire Boston’a doğru yol alıyorlar.
Uzaylıların makinaları önce ışınla insanları öldürüyor, sonra onları şırıngayla emiyor, sonra tek tek kollarıyla topluyor, sonra fare deliklerinde bile ince ince onları arıyor, sonra bir de piyadeleri ile arıyor, sonra bir de yakıt olarak kullanıyor, sonra yakıt değil gübre gibi kullandığı anlaşılıyor… Uzaylılar insanlarla ne yapacaklarını bilemiyor gibiler.
Robie'nin tüm artisliği de babasınaymış. Onca artistlik yap babaya savaşmak istiyorum diye sonra filmin sonunda anlaşılsın ki babadan önce Boston’a ananın dizinin dibine kaç.
Hasılı nasıl başladı, neden bitti en ufak bilgi yok ama sermaye, reklam, imaj, tecrübe, efektler, kopyacılık, star aktörler, star yönetmen, yani tüm Hollywood imkanları boca edilince kendini izlettiren bir aksiyon işte;
Morgan Freeman'ın sesini duyuncaya kadar film bundan ibaretti. Ancak Freeman nasıl ki "Dünyamıza geldikleri, havamızı soludukları, yiyip içtikleri anda işgalcilerin kaderi çizilmişti. Zayıf noktaları bulundu ve yok edildiler. Hem de insanoğlunun onca silah ve cihazları işe yaramazken. Herşeyi bilen Tanrı'nın bu Dünya'ya koyduğu ufacık yaratıklar tarafından. Bir milyar kişiyi feda ederek, insanoğlu bağışıklığını ve bu gezegenin sonsuz organizmaları arasında yaşama hakkını kazandı. Ve bu hak bütün meydan okumalara rağmen bizimdir. Çünkü insanlar boşu boşuna yaşamaz ve ölmez." diyene kadar.
Yani ilginç bir şekilde Spielberg filmin ana omurgasını Freeman'ın dışsesiyle filmin girişinde ve çıkışında toplam birkaç dakikalık sesli açıklamayla vermeyi tercih etmiş. Bu durumda arada kalan herşey biraz aksiyon, biraz fikri jimnastik biraz duygusallık biraz da insanlık hallerinin temsili oluyor. Evet film ticari aksiyon filmi olmaktan hala kurtulmuyor ama biraz fikri altyapı da kazanmış oluyor böylece. Çünkü daha önce bahsettiğim mesela o yaratıkların insanlarla ne yapacakların bilmez halleri, fikri altyapıyla uyumlu dramatik öğeler olmaktan çok filmi gişeye yönelik bir aksiyon filmi haline getirmek için boca edilmiş, mekanik alet şovu, uzaylı, kan, silah, patlamalar, çeşit çeşit kaçışlar, gizlenmeli gerililm unsurlarından ibaret. Yani aslen bir şey anlatmıyor, seyret geç diyor. Asıl fikri ise sonunda bi kaç cümleyle gelecek diyor: İnsanlık mikroplara karşı bağışık nesillere kavuşabilmek için milyarlarca ferdini kurban ettiyse bunun bir anlamı var. Fert fert kazanılmış bu mücadele, bağışıklık sistemimiz denilen bir veritabanına kayıtlı ve öyle uzaydan öyle bir anda öyle yüksek teknolojiyle öldürerek öyle bu gezegen ele geçirilemez, uzaylılar, demek istiyor.
Aksiyonunu bir yana bırakıp veya eğlencelik olarak izleyip geçip, fikri üzerine biraz düşünebiliriz evet. Bakalım şimdi, bağışıklık sistemimiz o kadar kıymetliyse neden onu mikroplar karşısında destekleyen antibiyotikleri (ki aslında onların her biri mantarların bakterilere karşı savunma sisteminin bir parçası ve biz onlardan bir nevi çalıyoruz bu antibiyotikleri böyle pervasızca üreterek ve tüketerek) vahşi kapitalizminizin konusu haline getirebiliyorsunuz? Bilinen tüm antibiyotiklere karşı güçlenmiş bakteriler ortaya çıkmaya başlamışken hala ilaç firmaları deli gibi antibiyotik nasıl yazdırabiliyorlar doktorlara? Doktorlar bir kaç ilaç daha fazla yazsınlar diye fuhuştan, tatile envai çeşit ikramla ödüllendirilmiyorlar mı? Nereye varacak bunun sonu? Bu durumda filme göre küle dönmüş en son insan hakkında bir mikrop “clear“ diye bağıracak ve film bitecek demek ki.
Evet, bağışıklık sistemini “keşfettiniz“ bi sömürdünüz, “desteklediniz“ bir daha sömürdünüz, “bağışıklık sistemi önemli“ diye film çektiniz yine sömürdünüz, artık sömürülecek birşey kalmayınca geriden gelen ve parsanın artıklarına razı olanlara, “artık antibiyotik kullanmayın, insanlığın ortak mirası onlar“ der ve yasaklarsınız bir de öyle sömürürsünüz. Bilmiyorum ki bu dünyayı sömürmeye gelmiş uzaylılardan ne farkınız var sizin? Sanırım siz de bir uzaylı işgaline karşı bağışıklık sistemimizi geliştirmeye yarayacaksınız. Doğru, ben de aynı fikirdeyim, insanlar boşuna yaşayıp ölmezler.
Evet, izlenir izlenir...
Fatih Özdemir
2 notes · View notes
artmusicchannel · 5 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Sinema Özeti, Dünyalar Savaşı - War Of The World - Bir Uzaylı İstilası Filmi, Aksiyon, Gerilim ve Bilim Kurgu Filmleri
https://www.artmusicchannel.com/2019/07/sinema-konusu-dunyalar-savas-war-of.html
0 notes
tbwanabz · 6 years ago
Photo
Tumblr media
Dünyalar Savaşı https://ift.tt/2BI5XLO
0 notes
mem-4 · 2 years ago
Text
Seninle karşılaşana değin onlardan hiçbir şey istemedim biliyor musun? Hareket dışında ya da bu savaşı kazanmak dışında hiçbir şey düşünmedim. Gerçekten tutkularım çok saftı. Çok çalıştım, şimdiyse seni seviyorum ve gerçekleşmeyecek herşeyi kucaklayarak uğruna savaştığımız herşeyi nasıl seviyorsam öyle seviyorum seni. Özgürlüğü, insan onurunu sevdiğim gibi seviyorum seni, tüm insanların çalışma hakkını, aç kalmama hakkını sevdiğim gibi seviyorum. Seni, savunduğum Madrid'i sevdiğim gibi, ölen tüm yoldaşlarımı sevdiğim gibi seviyorum. Çoğa da öldü. Pek çoğu. Nice çok olduklarını düşünemezsin bile. Ama seni dünyada en çok sevdiklerim kadar seviyorum, seni daha da çok seviyorum. Seni dünyalar kadar seviyorum tavşan.
Çanlar Kimin İçin Çalıyor/ Ernest Hemingway
19 notes · View notes
beyzben · 3 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media
20:35 - Tarladan Dönüş
Sabah bir sürü salçadır menemendir işimiz var diye gündoğdu tarlasına öğleden sonra gitmeye karar verdik. Şans eseri tam 16:00 olduğunda tarladaydık. 4 kişi ( aslında beş kişiydik ama annem hasta, evde yalnız bırakmak istemediğimiz için yanımızda getirdik, arabada dinledi) aldık orakları elimize, başladık bir kıyıdan. Ben bu sene büyükbabamın yeni aldığı oraklardan kullanmayı seçtim. Şöyle iki tip var;
Tumblr media Tumblr media
Bu öndeki kırmızılı benim kullandığım. Bıçağını açıp kilidini takıyorsun samuray gibi sallıyorsun. Baya da keskin bir alet hani. Neyse bugün gittiğimiz tarla dört dönümdü. Eskiden olsa bundan daha kalabalık olarak sabahın beşinde başlar yine akşam saatlerinde bitirirdik. Bu sefer dört buçuk saatte dört kişiyle dört dönüm tarlayı bitiriverdik. Sebebi büyümemiz :) Zira boyumuz neredeyse orak kadarken de bu tarlalara geliyorduk biz :)
Aslında en önemli sebebi orak kullanmakta ustalaşmış olmamız. Bana deseler ki dünyalar savaşı çıkıyor kendine bir silah seç, direk bir orak alırım elime. Azrail falan diye lakap takarlar hatta. Öyle güzel hamlelerim var 😁
Bir kere oturup mola da verdik tabi. Gözleme ve karpuz yedik ağacın altında. Yemin ederim bu şeyler evde yerken bu derece lezzetli değil. Lezzetli, ama bu derece değil. O ağacın altında yorgunluktan geberirken sıcaktan beynin fokurdarken buzz gibi karpuz dilimine gömülüyosun ya.. Anlatılmaz bu. Susuyorum.
Ha bir de habire gündoğdu çekirdeği yiyorsun 😁 Bu meret bildiğin bağımlılık yapıyor. Normal çekirdekten kat kat daha güzel. Fırsat bulursanız denemeden geçmeyiniz.
Tumblr media Tumblr media
Hem annem içinde dinlenbilsin diye hem de bugünlük gündoğdu başlarını traktöre koymayacağımız için arabayla gelmeyi tercih ettik. Ablam ehliyetini yeni aldığı için o sürdü. Hep beraber bu konuda da heyecanlıydık. Dönüş yolu da filmlerdeki öcülü yollar gibiydi. Aralardaki kocaman ağla kapılarını a��mak için yolları karanlıkta yürüyecek biri lazımdı. O yiğido tabi ki bendim, zevkle 😁 Onları da şöyle gösterebilirim.
Tumblr media Tumblr media
İşte böyleee. Tarlalardan biri gitti kaldı üçü. Yarın sabah beşte gidip akşama kadar bu üç tarlayı bitirir sonrada gündoğdu başlarını traktöre taşırız. Sonra dövmesiydi çuvallamasıydı güneşte kurutmasıydı binbir türlü işi var.. NEYSE Kİ BİZİM İNANILMAZ BİR GÜCÜMÜZ VE SEFKİMİZ DE VARRR!!
14 notes · View notes
nesrin-c · 5 years ago
Text
Hani nerde şimdi Angelina Jolie?
Aslında her şey 1942'de başlamıştı.
İkinci Dünya Savaşı devam ediyordu.
ABD başkanı Roosevelt, dört Oscarlı yönetmen John Ford'u Beyaz Saray'a çağırdı.
Bu görüşme sonrasında Pentagon'da Hollywood'un irtibat bürosu kuruldu.
O güne kadar çekilen filmlerde kızılderililer düşmandı.
İyi kalpli John Wayne mıhlıyor, masum insanlara saldıran kötü kalpli apaçiler geberiyordu.
Pentagon'daki irtibat bürosundan itibaren, düşman rolü Almanlara ve Japonlara verildi.
Almanların hepsi nazi, Japonların hepsi kamikazeydi, 20 sene film seyrettik kardeşim, ilaç için bi tane sivil kıyafetli Alman veya Japon görmedik, hepsi üniformalıydı.
70'li yıllarda soğuk savaş vardı.
Düşman coğrafyası değişmişti.
Aptal ve suratsız KGB ajanları daima mağlup oluyor, zeki ve yakışıklı CIA ajanları daima galip geliyordu, üstelik, Rus, Polonyalı, Macar komünist kızları yatağa atıp, çatır çatır götürüyorlardı.
Komünist kızlar bi tek komünistlere aşık olmuyordu, devamlı Amerikalılara aşık oluyorlardı.
80'lere gelindiğinde Rocky ringe fırladı.
Rus yarması Ivan Drago'nun ağzını burnunu kırdı.
Muhammed Ali yenmiş kadar sevindik.
Bilahare…
Boks eldivenlerini çıkardı, kafasına bandana bağlayıp, Rambo olarak Vietnam ormanlarına daldı, kötü kalpli çekik gözlülerin hepsini tek tek bıçakladı.
Böylece, 741 şehit verdiğimiz Kore'ye dair en ufak bilgisi olmayan sayın ahalimiz, Vietnam'a dair bütün detayları öğrendi.
Rambo'nun kıçının kılları ağarmıştı, 60 yaşını geçmişti ama, kötülüklere karşı duyarsız kalamıyordu, insaniyet namına iyilik yapmaya devam ediyordu, atladı atına, Afganistan'a gitti, zavallı müslüman Afganları işgalci Rusların elinden kurtardı.
En başta sayın ahalimiz, bütün müslüman alemi pek sevindi.
Rambo'yu alkışladı, mücahit ilan etti.
Halbuki, 2000'lere gelinmişti.
Sıra bize gelmişti!
Kızılderililer, naziler, çekik gözlüler, komünistler filan demodeydi.
Hollywood'un, yani Pentagon'un yeni modası, müslümanlardı.
Kahraman (!) Amerikalıları senelerdir hayran hayran seyreden müslümanların haberi yoktu ama… 11 Eylül'den hemen sonra, başkan Bush'un sağ kolu Karl Rove, sinema endüstrisinin devleriyle Beverly Hills'te biraraya gelmişti. “Yeni senaryolar” ele alınmıştı.
(1 Mart 2003 tezkeresinin TBMM'de reddedilmesinden hemen sonra mesela… Amerikan dizilerinde ve Hollywood filmlerinde aniden “Türk teröristler” peydah oldu.
ABD'nin en çok izlenen “istihbarat” dizisi 24'e Thomas Sherek adıyla Türk terörist monte ettiler.
Thomas Sherek, Türk vatandaşıydı, İzmir doğumluydu, Türkçe bilmiyordu, anadili Arapça'ydı, bir nükleer santralı havaya uçurdu, ABD savunma bakanını kaçırdı, ABD başkanının uçağını bile düşürdü!
Amerikan halkının nefret ettiği bu Türk terörist, bu işleri tek başına mı yaptı? Hayır… Los Angeles'te oturan, normal bir aile gibi yaşayan uyuyan hücre vardı, onlar da Türk'tü.
Elebaşları Habip diye biriydi, o da Türk'tü.
ABD'yi birbirine katan, Arapça konuşan bu Türk terörist örgüt, Ankara'dan İstanbul'dan talimat alıyordu, merkez üsleri Türkiye'deydi.)
(1 Mart 2003 tezkeresinden hemen sonra, Türkiye'yi “terör merkezi” olarak tanıtan bu dizi, izlenme rekorları kırdı.
Televizyon Oscar'ı olarak nitelendirilen Emmy ödülleri dağıtıldı, biz Türkleri azılı teröristler olarak gösteren bu dizi beş dalda Emmy kazandı!)
(Libya'da ABD büyükelçisinin öldürülmesiyle alakalı film çektiler.
“Bingazi'nin Gizli Askerleri” adıyla vizyona giren filmde, elçilik binasını yakan terörist Türk bayraklı tişört giyiyordu.)
(NCIS Los Angeles dizisinde, beyaz takkeli kalaşnikoflu teröristleri taşıyan gemi, Türk gemisiydi, Türk bayraklıydı, adı da Hamidiye'ydi.)
(Out of Reach filminde, Polonya'daki Türk konsolosluğu terör yuvasıydı, üstüne, çocuk ticareti yapılıyordu.)
(War Dogs filminde silah ticareti anlatılıyordu, Türk tankları ve bizzat Tayyip Erdoğan gösteriliyordu.)
(Bunun gibi sayısız örnek türemişti.
Sayın yalaka basınımız bu meseleyi magazin zannediyordu ama, aslında dünya kamuoyu “Türk terörist” kavramına alıştırılıyordu.
“Terörist köktendinciyse, mutlaka Türk'tür” algısı yerleştiriliyordu.)
Ve, bir başka moda başlamıştı.
Hollywood'un filmlerdeki rolü yetmiyormuş gibi, gerçek hayatta da rol üstlenmeleri istenmişti.
İyi niyet elçisi rolü.
İlk önce Brooke Shields, Birleşmiş Milletler iyi niyet elçisi oldu.
İyi niyetini göstermek için Basra'daki Amerikan uçak gemisine geldi, bahriyelere iyi niyetlerini sundu.
Brooke gemiden ayrılır ayrılmaz, Saddam'ın kafasına füze yağdı.
Julia Roberts, George Clooney, Andy Garcia, Brad Pitt ve Matt Damon iyi niyetlerini göstermek için Adana İncirlik'e geldiler.
İyi niyetlerini göstermek için pilot montları giydiler.
F16 kokpitlerine oturup, hatıra fotoğrafları çektirdiler.
Bu iyi niyetli ziyaretin tüm masrafları Ocean's Eleven filminin yapımcısı Warner Bros şirketi tarafından karşılandı.
İncirlik'teki pilotlar da, bu iyi niyetli ziyarete iyi niyetle karşılık verip, Saddam'ı bombaladılar.
Irak yokedildi.
Terminator Bağdat'a geldi.
Arnold Schwarzenegger, Irak'taki en büyük Amerikan üssü Victory'de iyi niyetli bi konuşma yaptı.
“Ben yokedici'yi sadece canlandırıyorum, sizler ise gerçek yokedicilersiniz, hepinizi kutlarım” dedi.
Antonio Banderas, Nicole Kidman, Orlando Bloom, Susan Sarandon, Edward Norton, Drew Barrymore, Liam Neeson, Forest Whitaker, Jackie Chan, Danny Glover, Whoopi Goldberg… Hep iyi niyet elçileriydi.
Bir yere gidiyorlar.
ABD orayı vuruyordu.
Veya, önce ABD vuruyor.
Sonra bunlar gidiyordu.
En ünlüleri Angelina Jolie.
Afganistan'a gitti.
Kosova'ya gitti.
Pakistan'a, Sudan'a gitti.
Libya'ya gitti.
Tunus'a, Irak'a gitti.
Mısır'a gitti.
Her gittiği yerin altı üstüne geldi.
2011'de Türkiye'ye…
Suriye sınırımıza geldi!
Akp hükümeti, yalaka basınımız, sayın ahalimiz pek mutluydu, sevinçten içimiz içimize sığmadı, dünyalar bizim oldu.
O günden beri Suriye'de kan gövdeyi götürüyor.
O günden beri Türkiye gün yüzü görmedi.
Bastığı yerde ot bitmeyen Angelina Jolie, Türkiye'ye gelmeden önce, en son nereye gitmişti biliyor musunuz?
Suriye'ye!
Esma Esad'ın kankasıydı.
Zırt pırt Şam'a gidiyordu.
O zamanlar, Suriye'ye sığınan Iraklı mültecilere iyi niyet gösteriyordu.
Angelina geldiği için, Suriye halkının mutluluktan içi içine sığmıyordu.
Hatta, Suriye'ye üçüncü gidişinde Brad Pitt'i de yanında götürmüştü, dünyadan haberi olmayan Beşar Esad makam otomobilinin direksiyonuna geçmiş, Brad'i gezdirmişti.
E şimdi bakıyoruz Edirne sınırımızda olan bitenlere…
Veya, botlara bindirerek Ege adalarına ittirdiğimiz mültecilere…
Hani nerede şimdi Angelina Jolie?
Oscar ödüllü senaryolarda “figüran” olmak, hazin bir duygu değil mi?
Kendini hâlâ “başrol”de zanneden asrın liderimize samimiyetle hatırlatayım istedim…
Aklımızı başımıza toplamazsak, Denzel Washington mı gelir, Sandra Bullock mu, orasını bilemem gari!
Yılmaz Özdil
58 notes · View notes
kuskuveben · 5 years ago
Text
Tumblr media
Aslında her şey 1942'de başlamıştı.
İkinci Dünya Savaşı devam ediyordu.
ABD başkanı Roosevelt, dört Oscarlı yönetmen John Ford'u Beyaz Saray'a çağırdı.
Bu görüşme sonrasında Pentagon'da Hollywood'un irtibat bürosu kuruldu.
O güne kadar çekilen filmlerde kızılderililer düşmandı.
İyi kalpli John Wayne mıhlıyor, masum insanlara saldıran kötü kalpli apaçiler geberiyordu.
Pentagon'daki irtibat bürosundan itibaren, düşman rolü Almanlara ve Japonlara verildi.
Almanların hepsi nazi, Japonların hepsi kamikazeydi, 20 sene film seyrettik kardeşim, ilaç için bi tane sivil kıyafetli Alman veya Japon görmedik, hepsi üniformalıydı.
70'li yıllarda soğuk savaş vardı.
Düşman coğrafyası değişmişti.
Aptal ve suratsız KGB ajanları daima mağlup oluyor, zeki ve yakışıklı CIA ajanları daima galip geliyordu, üstelik, Rus, Polonyalı, Macar komünist kızları yatağa atıp, çatır çatır götürüyorlardı.
Komünist kızlar bi tek komünistlere aşık olmuyordu, devamlı Amerikalılara aşık oluyorlardı.
80'lere gelindiğinde Rocky ringe fırladı.
Rus yarması Ivan Drago'nun ağzını burnunu kırdı.
Muhammed Ali yenmiş kadar sevindik.
Bilahare…
Boks eldivenlerini çıkardı, kafasına bandana bağlayıp, Rambo olarak Vietnam ormanlarına daldı, kötü kalpli çekik gözlülerin hepsini tek tek bıçakladı.
Böylece, 741 şehit verdiğimiz Kore'ye dair en ufak bilgisi olmayan sayın ahalimiz, Vietnam'a dair bütün detayları öğrendi.
Rambo'nun kıçının kılları ağarmıştı, 60 yaşını geçmişti ama, kötülüklere karşı duyarsız kalamıyordu, insaniyet namına iyilik yapmaya devam ediyordu, atladı atına, Afganistan'a gitti, zavallı müslüman Afganları işgalci Rusların elinden kurtardı.
En başta sayın ahalimiz, bütün müslüman alemi pek sevindi.
Rambo'yu alkışladı, mücahit ilan etti.
Halbuki, 2000'lere gelinmişti.
Sıra bize gelmişti!
Kızılderililer, naziler, çekik gözlüler, komünistler filan demodeydi.
Hollywood'un, yani Pentagon'un yeni modası, müslümanlardı.
Kahraman (!) Amerikalıları senelerdir hayran hayran seyreden müslümanların haberi yoktu ama… 11 Eylül'den hemen sonra, başkan Bush'un sağ kolu Karl Rove, sinema endüstrisinin devleriyle Beverly Hills'te biraraya gelmişti. “Yeni senaryolar” ele alınmıştı.
(1 Mart 2003 tezkeresinin TBMM'de reddedilmesinden hemen sonra mesela… Amerikan dizilerinde ve Hollywood filmlerinde aniden “Türk teröristler” peydah oldu.
ABD'nin en çok izlenen “istihbarat” dizisi 24'e Thomas Sherek adıyla Türk terörist monte ettiler.
Thomas Sherek, Türk vatandaşıydı, İzmir doğumluydu, Türkçe bilmiyordu, anadili Arapça'ydı, bir nükleer santralı havaya uçurdu, ABD savunma bakanını kaçırdı, ABD başkanının uçağını bile düşürdü!
Amerikan halkının nefret ettiği bu Türk terörist, bu işleri tek başına mı yaptı? Hayır… Los Angeles'te oturan, normal bir aile gibi yaşayan uyuyan hücre vardı, onlar da Türk'tü.
Elebaşları Habip diye biriydi, o da Türk'tü.
ABD'yi birbirine katan, Arapça konuşan bu Türk terörist örgüt, Ankara'dan İstanbul'dan talimat alıyordu, merkez üsleri Türkiye'deydi.)
(1 Mart 2003 tezkeresinden hemen sonra, Türkiye'yi “terör merkezi” olarak tanıtan bu dizi, izlenme rekorları kırdı.
Televizyon Oscar'ı olarak nitelendirilen Emmy ödülleri dağıtıldı, biz Türkleri azılı teröristler olarak gösteren bu dizi beş dalda Emmy kazandı!)
(Libya'da ABD büyükelçisinin öldürülmesiyle alakalı film çektiler.
“Bingazi'nin Gizli Askerleri” adıyla vizyona giren filmde, elçilik binasını yakan terörist Türk bayraklı tişört giyiyordu.)
(NCIS Los Angeles dizisinde, beyaz takkeli kalaşnikoflu teröristleri taşıyan gemi, Türk gemisiydi, Türk bayraklıydı, adı da Hamidiye'ydi.)
(Out of Reach filminde, Polonya'daki Türk konsolosluğu terör yuvasıydı, üstüne, çocuk ticareti yapılıyordu.)
(War Dogs filminde silah ticareti anlatılıyordu, Türk tankları ve bizzat Tayyip Erdoğan gösteriliyordu.)
(Bunun gibi sayısız örnek türemişti.
Sayın yalaka basınımız bu meseleyi magazin zannediyordu ama, aslında dünya kamuoyu “Türk terörist” kavramına alıştırılıyordu.
“Terörist köktendinciyse, mutlaka Türk'tür” algısı yerleştiriliyordu.)
Ve, bir başka moda başlamıştı.
Hollywood'un filmlerdeki rolü yetmiyormuş gibi, gerçek hayatta da rol üstlenmeleri istenmişti.
İyi niyet elçisi rolü.
İlk önce Brooke Shields, Birleşmiş Milletler iyi niyet elçisi oldu.
İyi niyetini göstermek için Basra'daki Amerikan uçak gemisine geldi, bahriyelere iyi niyetlerini sundu.
Brooke gemiden ayrılır ayrılmaz, Saddam'ın kafasına füze yağdı.
Julia Roberts, George Clooney, Andy Garcia, Brad Pitt ve Matt Damon iyi niyetlerini göstermek için Adana İncirlik'e geldiler.
İyi niyetlerini göstermek için pilot montları giydiler.
F16 kokpitlerine oturup, hatıra fotoğrafları çektirdiler.
Bu iyi niyetli ziyaretin tüm masrafları Ocean's Eleven filminin yapımcısı Warner Bros şirketi tarafından karşılandı.
İncirlik'teki pilotlar da, bu iyi niyetli ziyarete iyi niyetle karşılık verip, Saddam'ı bombaladılar.
Irak yokedildi.
Terminator Bağdat'a geldi.
Arnold Schwarzenegger, Irak'taki en büyük Amerikan üssü Victory'de iyi niyetli bi konuşma yaptı.
“Ben yokedici'yi sadece canlandırıyorum, sizler ise gerçek yokedicilersiniz, hepinizi kutlarım” dedi.
Antonio Banderas, Nicole Kidman, Orlando Bloom, Susan Sarandon, Edward Norton, Drew Barrymore, Liam Neeson, Forest Whitaker, Jackie Chan, Danny Glover, Whoopi Goldberg… Hep iyi niyet elçileriydi.
Bir yere gidiyorlar.
ABD orayı vuruyordu.
Veya, önce ABD vuruyor.
Sonra bunlar gidiyordu.
En ünlüleri Angelina Jolie.
Afganistan'a gitti.
Kosova'ya gitti.
Pakistan'a, Sudan'a gitti.
Libya'ya gitti.
Tunus'a, Irak'a gitti.
Mısır'a gitti.
Her gittiği yerin altı üstüne geldi.
2011'de Türkiye'ye…
Suriye sınırımıza geldi!
Akp hükümeti, yalaka basınımız, sayın ahalimiz pek mutluydu, sevinçten içimiz içimize sığmadı, dünyalar bizim oldu.
O günden beri Suriye'de kan gövdeyi götürüyor.
O günden beri Türkiye gün yüzü görmedi.
Bastığı yerde ot bitmeyen Angelina Jolie, Türkiye'ye gelmeden önce, en son nereye gitmişti biliyor musunuz?
Suriye'ye!
Esma Esad'ın kankasıydı.
Zırt pırt Şam'a gidiyordu.
O zamanlar, Suriye'ye sığınan Iraklı mültecilere iyi niyet gösteriyordu.
Angelina geldiği için, Suriye halkının mutluluktan içi içine sığmıyordu.
Hatta, Suriye'ye üçüncü gidişinde Brad Pitt'i de yanında götürmüştü, dünyadan haberi olmayan Beşar Esad makam otomobilinin direksiyonuna geçmiş, Brad'i gezdirmişti.
E şimdi bakıyoruz Edirne sınırımızda olan bitenlere…
Veya, botlara bindirerek Ege adalarına ittirdiğimiz mültecilere…
Hani nerede şimdi Angelina Jolie?
Oscar ödüllü senaryolarda “figüran” olmak, hazin bir duygu değil mi?
Kendini hâlâ “başrol”de zanneden asrın liderimize samimiyetle hatırlatayım istedim…
Aklımızı başımıza toplamazsak, Denzel Washington mı gelir, Sandra Bullock mu, orasını bilemem gari!
Yılmaz Özdil
3 notes · View notes
mikemmelrbci · 7 years ago
Text
Açıklamalı Film Listesi Karşınızda (editörün seçtikleriyle[*])
GERİLİM FİLMLERİ:
*Hush: Konuşma engelli, yazar bir ablamız var. Bu abla ilham gelsin diye dağ başına gidip tek başına yaşamaya başlıyor. Ancak psikopat bir katil ablamızı izliyor.
*Parçalanmış(split):Kişilik bozukluğu olan bir abimiz var. Bu abinin 23 farklı kişiliği var. Bir gün 3 kızı kaçırıp yer altında bir yere hapseder, kızlarımız da oradan kurtulmaya çalışırlar.
Arınma Gecesi(the purge)1-2-3: Amerika suç oranını kontrol altında tutmak için arınma bayramı çıkarmıştır. Herkes o gün 12 saat boyunca istediğini yapabilir ve ceza almaz(çikolata çalmak da dahil). 
 *V for vendetta: Anlatmaya gerek yok
*Sihirbaz(the illusionist):Anlatamıyorum
* Prestij(The Prestige): :/ anlattım say
 Lanetli çocuk(the boy): Ablamız bebek bakıcılığı yapmak için kuş uçmaz kervan geçmez atasözünün ortaya çıktığı yere gider. Ama bebek oyuncaktır. İlk oh bedava para diye yatarken bebeğin canlı olduğunu fark eder.(Filmde çok fazla boşluk buldum. Germek yerine eğlendirdi beni. Ama sonunu güzel yapmışlar:)
Ölüm Günün Kutlu Olsun(happy death day):Maskeli bir psikopat bizim kıza musallat olur ve hayattan bezdirir. :d (maskeye bayıldım)
*Sınav(exam): Güçlü bir şirket eleman alacaktır bunun için de adayları bir sınava tabi tutar. Öyle yani.
*Sihirbazlar Çetesi(now you see me)1-2: Bir grup hokus pokusçu. Ama var ya çok iyiler be.
*Kapan(get out):Sevgili yapmanın zararlarının baya derin işlendiği yapım.
AKSİYON FİLMLERİ:
*John Wick 1-2: Nam-ı diğer köpeği için katliam yapan amca.
*Misafir(the guest): Kendi halinde yaşayan ailenin yanına biri gelir ve kendisini savaşta ölen oğullarını arkadaşı olarak tanıtır. Manyak manyak cinayetler olmaya başlar....(misafirleri sevmeme sebebim)
*Yarının sınırında(edge of tomorrow): Güzeldi.
*Dünyalar savaşı(war of the worlds): Fark ettiyseniz dünyaLAR. Anladınız siz ;)
* Hardcore Henry: İzlediğim ilk fps(birinci kişi gözünden) filmdi, baya da güzeldi.
*Oyun(nerve): Arkadaş seçiminin önemi işlenmiş
DRAM:
*Guguk kuşu( One Flew Over the Cuckoo's Nest): Mahkum vs hemşire
* Forrest Gump: İzleyin işte
*Can Dostum( Intouchables):Paraşüt kazasından sonra sakatlanan amca kendisine bir yardımcı tutar ve zamanla yardımcısıyla kanka olurlar.
 *Dövüş kulübü(fight club): Kimseyle dövüş kulübü hakkında konuşma.
*Schindler'in Listesi(Schindler’s list): Yahudi soykırımını anlatıyor. Buradan hitlere bazı çirkin şeyler söylüyorum.
 *Esaretin Bedeli(The Shawshank Redemption): Korku Sizi Tutsak Eder, Umut İse Özgür Bırakır.
*Akıl oyunları( A Beautiful Mind): Manyak bir matematikçinin hayatı (iyi anlamda manyak).
*Bay Hiçkimse(Mr. Nobody):Mindf*ck olacaksınız. 
*Kader( Predestination):Mindf*ck olacaksınız.
*Koku: Bir Katilin Hikayesi( Perfume: The Story of a Murderer):Parfüm satışlarını düşmesinde etkili yapım (şaka şaka ben uydurdum).
 *12 Kızgın Adam(12 Angry Men): Daha fazla yapılması gereken filmlerden.
BİLİM KURGU FİLMLERİ:
*Başlangıç( Inception):Mindf*ck olabilirsiniz.
*Geliş(arrival): Uzaylılar konuşur mu? cevabı bu filmde
*Yaşam şifresi( Source Code): Abi yaşamın şifresini çözer. Peki nerede? Tabi ki tuvalette.
*Bulut Atlası( Cloud Atlas): Sadece izlerken gördüğünüz her kişiyi dikkatli inceleyin.
* Ex Machina: Vay be robot neler yaptı.
*Yerçekimi( Gravity): Uzay boşluğunda çay saati.
NOT: Fark ettiğiniz üzere açıklamalarını büyük bir ciddiyetle yaptım (acaba :dd). İyi seyirler.
NOT2: Her şey de editörün seçtiği olmuş. Neyse yapacak bir şey yok.
566 notes · View notes
akilfikirgezegeni · 3 years ago
Photo
Tumblr media
#ölmedenönce 1001 kitap listesinden #Okuduklarım 1.       Bir Otostopçunun Galaksi Rehberi/Douglas Adams 2.       Süper İyi Günler/Mark Haddon 3.       Middlesex/Jeffrey Eugenides 4.       Veronika Ölmek İstiyor/Paul Coelho 5.       Buda'nın Serçe parmağı/Viktor Pelevin 6.       Yüzbaşı Corelli'nin Mandolini/Louis De Berniers 7.       Aşk Üzerine/Alin De Botton 8.       Amerikan Sapığı/Bret Easton Ellis 9.       Koku/Patrick Süskind 10.   Damızlık Kızın Öyküsü/Margaret Atwood 11.   Beyaz Gürültü/Don Delillo 12.   Barbarları Beklerken/ J.M.Coetzee 13.   Alıklar Birliği/John Kennedy Toole 14.   Mezbaha No 5/Kurt Vonnegut 15.   Şeyler/George Perec 16.   Sıkı Kontrol Edilen Trenler/Bohumil Hrabal 17.   Stiller/Max Fricsh 18.   Sineklerin Tanrısı/William Golding 19.   Çavdar Tarlasında Çocuklar/ J.D.Salinger 20.   1984/George Orwell 21.   Hayvan Çiftliği/George Orwell 22.   Küçük Prens/Antoine De Saint Exupery 23.   Satranç/Stefan Zweig 24.   Tatar Çölü/Dino Buzatti 25.   Alamut/Vladimir Bartol 26.   Fareler Ve İnsanlar/John Steinbeck 27.   Kör Baykuş/Sadık Hidayet 28.   Aspidistra/George Orwell 29.   Cesur Yeni Dünya/ Aldous Huxley 30.   Bozkıkurdu/Herman Hesse 31.   Aslan Asker Şvayk/Jaraslov Hasek 32.   Dava/Franz Kafka 33.   Biz/Yevgeni Zamyatin 34.   Amok Koşucusu/Stefan Zweig 35.   Siddartha/Herman Hesse 36.   Raşomon/Ryunosuke Akutagava 37.   Ana/Maxim/Gorki 38.   Dünyalar Savaşı/H.G.Wells 39.   Dr. Moreou'nun Adası/H.G.Wells 40.   Zaman Makinesi/H.G.Wells 41.   Dorian Gray’in Portresi/Oscar Wilde 42.   Açlık/Knut Hamsun 43.   Dr. Jeykill ve Bay Hyde/Robert Stevenson 44.   İvan İlyiç’in Ölümü/Lev Tolstoy 45.   Yeraltından Notlar/Fyodor Dostoyevski 46.   Ölü Canlar/Nikolay Gogol 47.   Burun/Nikolay Gogol 48.   Gargantua/François Rabelais 49.   Pantagruel/François Rabelais 50. Tormesli Lazerillo/Anonim 51. Banana Yoshimoto/Mutfak 52. Max Fricsh/Homo Faber 53. Jean Paul Sartre/Bulantı 54. Albert Camus/Yabancı 55. Muriel Spark/Sürücü Koltuğu 56. Albert Camus/ Veba #1001kitap #ölmedenönceokunacak1001kitap #kaldı945 https://www.instagram.com/p/CPRJio0jmoq/?utm_medium=tumblr
1 note · View note
agdkadinistuni · 4 years ago
Photo
Tumblr media
Kent Üniversitesi | @agdiku 🎬 Film Tahlili (Dünyalar Savaşı) . . . . . . . . . . . . . #film #filmtahlili #dünyalarsavaşı #savaş #aksiyon #onlinefilmtahlili #popcorn #sinema #tomcruise #agd #zoom #kentuniversitesi https://www.instagram.com/p/COYrMGFHBUn/?igshid=ap2lasblnahk
0 notes
abiskitap · 4 years ago
Photo
Tumblr media
Yeni kitap çıktı DÜNYLAR SAVAŞI H.G.Wells Göktaşı benzeri bir nesne İngiltere'nin kalbine indiğinde ge­zegendeki tüm canlılar kendilerini bir saldırı altında bulmuş­lardı. Merhametsiz bir tür olan Marslılar Isı Işını ve zehirli du­manla silahlanmışlardı ve yollarına çıkan her şeyi yok etmek amacındaydılar. İsimsiz kahramanımız hayatta kalmak için mücadele ederken gezegenin kaderi de belirsizdi. Çağdaş bilimkurgunun öncüsü olan H. G. Wells uzay yolculu­ğu ve başka gezegenlerde yaşayan canlıların saldırısı gibi ya­zında ve sinemada çok işlenen konularda da ilkleri ortaya koy­muştur. 1897'de Birleşik Krallık'ta tefrika edilen Dünyalar Savaşı dünya dışı bir ırkla savaşı tasvir eden ilk öykülerden biridir ve çok sayıda uyarlaması ile tekrarı olan bir eserdir. "Parası olanların çoğunun Fransa 'ya gittiğinden zerre kadar şüphem yok, " dedi. Özür dilesin mi, dilemesin mi, kararsız kalmış gibiydi. Benimle göz göze gelince devam etti: "Bura­larda yiyecek bol. Dükkânlar konserve, şarap, içki ve maden sularıyla dolu; çeşmelerle suyollarında kimse yok. Bunu bir yana bırakalım şimdi, ne düşündüğümü anlatıyordum sana. Kendi kendime dedim ki: 'Bunlar akıllı yaratıklar ve belli ki bizi kendileri için yemek olarak görüyorlar. Önce bizi yerle bir edecekler - gemileri, makineleri, topları, şehirleri, bütün bir düzenimizi ve örgütlenmemizi yerle bir edecekler. Hepsi yok olacak. Eğer karınca boyunda olsaydık canımızı kurtara­bilirdik. Ama değiliz. Duramayacak kadar iriyiz. İlk kesin sonuç bu. 'Ne dersin? " #hgwells #yeni̇ki̇tap #bilimkurgu #bilimkurguromanı #abisyayınları https://www.instagram.com/p/CDMU3h-pKGR/?igshid=m2bp5vd4fw6d
0 notes
filmgoldnet · 5 years ago
Text
Dünyalar Savaşı 2 - War Of The Worlds 2
Tumblr media
Read the full article
0 notes