Tumgik
#biz yanındayız Reis
deliklicinar · 2 years
Text
Toplumsal cinsiyet eşitliği komisyonu için eleştirilen Başkan Doğan’a kadınlardan tam destek!
Tumblr media
Denizli Kadın Platformu, Toplumsal cinsiyet eşitliği komisyonu kurmak istediği için hedef alınan Merkezefendi Belediye Başkanı Şeniz Doğan’a destek için meydanlardaydı. Platform adına konuşan Dönem Sözcüsü Ayşegül Odabaşıoğlu, “Merkezefendi Belediye Başkanımız Şeniz Doğan’ın ve kurulmasını istenen Toplumsal Cinsiyet Biriminin sonuna kadar yanındayız” dedi. Denizli Kadın Platformu bileşenleri, Cumhur İttifakı üyeleri tarafından Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu kurmak istediği için hedef gösterilen Merkezefendi Belediye Başkanı Şeniz Doğan’a destek için Candoğan Parkı’nda basın açıklaması yaptı. Platformun Dönem Sözcüsü Ayşegül Odabaşıoğlu, “Buraya basın açıklaması yapmaya değil ders vermeye geldik. Toplumsal cinsiyet eşitliğini diline dolayanlara ders vermeye geldik” diyerek şunları söyledi: “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği: Tüm cinsiyetleri her koşulda eşit davranmayı kapsar. Bireyler, cinsiyetlerinden dolayı ayrıma uğramadan eşit hak ve özgürlüğe sahip olmalı, kamusal ve özel yaşamın her alanında yer alabilmelidir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği: Toplumların kadın ve erkek için farklı olarak ürettiği normlardan meydan gelir. Her toplumda kadın ve erkek için farklı kalıplar vardır. Bu kalıplar aşıldığında bireyler, toplum tarafından dışlanırlar. Kadınlar güçsüz görülürken, erkekler daha güçlü olarak konumlandırılır. Kadınların sosyal hayatta yer alması istenmezken, erkeklerden daha atılgan olmaları beklenir. Bu durum hem kadın hem erkeğin üstüne yük bindirmekte ve kadını değersizleştirmektedir. Özgürlüklerin kullanılmasını ve toplumsal haklardan yararlanılmasını engelleyen ya da yok eden, cinsiyete dayalı yapılan ayırımlara izin verilmesi toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortaya çıkartır. Kadın ve erkek arasındaki biyolojik farklılığın, derin ve boyutlu bir toplumsal farklılığa dönüşmesi her anlamda kadın hayatını tehdit etmekte ve ikincilliğe zorlamaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin fazla olduğu ülkeler zor kalkınırlar. İlerleme ve refah düzeyleri düşüktür. Toplumlar bu eşitsizlik durumundan politik, ekonomik, sosyal ve kültürel olarak etkilenmektedirler. Toplumun devamının sağlanabilmesi ve dünyadan geri kalmaması, gelişmeye devam etmesi için toplumsal eşitsizlik durumu düzeltilmelidir. Ders 1 aile aile diye meydanlara çıkanlara da sözümüz var hele ki adında cumhuriyet varsa cumhuriyetin ilkelerini çok iyi bilmeli o adın hakkını vermelidir. Yüce Atamız Ey Türk Kadını, sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın derken 1900’lü yıllarda kadınların eşitliği ile dünya liderleri arasına girmiştir. Toplumsal cinsiyet eşitliği ailesiz toplum demek değildir ayrıca biz bu ülkede ne aileler de gördük. Babanın aile reisi, kadının kocaya itaatle yükümlü sayıldığı, hiyerarşik, eşitsiz, kadın emeğinin sömürüldüğü, değersizleştirildiği, hani şu “kadının karnından sıpanın, sırtından sopanın eksik edilmediği” aile. “Kocadır, babadır; sever de döver de.” diyen aile. “Kol kırılır yen içinde kalır” diye şiddetle yaşamanın telkin edildiği aile. Yaptığı yemeği beğenmeyince karısını döve döve komalık eden kocanın olduğu aile. Kanser olan eşinin hastalığından bıkıp onu öldüresiye dövüp hastane kapısına bırakıp kaçan kocanın reis olduğu aile. 10 yıl boyunca karısına ve çocuklarına her tür şiddeti uygulayan, onları hortumla döven babanın reis olduğu aile. Kendisiyle cinsel ilişkiye girmek istemeyen karısına tecavüz eden kocanın ailesi. 12 yıllık evliliği boyunca karısına ve çocuklarına şiddet uygulayan, boşanmak isteyince de karısına ve çocuklarına işkenceyle şiddet uygulayan babanın olduğu aile. Sayısız örnekle aynı kaderi paylaşan, defalarca şikâyetçi olduğu halde en yakınındaki erkekler tarafından, sırf şiddetsiz, korkusuz, özgür yaşamak istediği, mülk gibi görülmeye, şiddete uğramaya “hayır”, “yeter” dediği için öldürülen yüzlerce, binlerce kadının hikâyeleriyle her gün bizim de bir parçamız ölürken erkeğe sınırsız yetki ve ayrıcalık veren, kadını insan dışılaştıran, emeğini sömüren ataerki aileyi savunmak için sözleşmenin feshiyle övünen, hele ki bir KADIN DERNEĞİ için akıl almaz bir durumdur”.
"Toplumsal cinsiyet eşitliği herkese saygı duymaktır"
Odabaşıoğlu’nun açıklamasının devamı şöyle: DERS 2; Toplumsal Cinsiyet Eşitliği LGBTLİ olmak demek değildir. Toplumsal cinsiyet eşitliği saygı duymaktır ötekileştirmemektir. Kendinden olmayanı dışlamamaktır. Terörize etmemektir. Trans bir kadın öldürülmeyi hak mı etmiş olacak, ya da hedef haline getirildikten hemen sonra yüzüne kezzap atılan, öldürülen trans kadınların yaşama hakkı yok mu? Dine, gelenek, göreneğe aykırı buldukları yaşam tarzına sahip kadınların öldürülmesiyle, şiddete, tacize, tecavüze uğramasını haklı mı buluyorsunuz? Sırf cinsiyet  normlara uymadığı, cinsel yönelimi farklı olduğu için haklara sahip özne olarak görmedikleri, insan dışılaştırıp hukuk dışına attıkları, yok edilmesi gereken sapkınlık, hastalık olarak baktıkları LBGTİ+lara yönelik şiddeti haklı mı bulacaksınız? Sayın Kanun yürütücüleri. Toplumsal cinsiyet eşitliği toplumu LBGT yapmak değil her kesime saygı duymak demektir. Ders 3; her seferinde dini kullananlar islam dini sevgi, barış ve hoşgörü dinidir. Birlikteliğin, ötekileştirmemenin, güçsüzü koruma ve eşitleme dinidir.
"Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini savunanlar barıştan yanadır"
Bizim bu provokasyonlara karnımız tok Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini savunanlar barıştan yanadır. Ötekileştirmemeden yanadır. Hoşgörüden yanadır. Haktan ve eşitlikten yanadır. DERS 4: Belediyeler sadece yol yapmaz. Belediyeler ve demokratik kitle örgütleri varlıkları gereği üyelerinin ve tüm çalışanlarının kazanılmış haklarını korumak ve bu haklarını geliştirmek için mücadele etmekle yükümlüdür. Toplumsal cinsiyet eşitliği, kadınların eşit haklara sahip olması, bedeni, kimliği üzerindeki baskının yok edilmesi için mücadele eden kurumlardır. Kadınların hiç kimseye bağımlı/bağlı kılınmadan bağımsız, özgür ve eşit bireyler olarak varoluşu, şiddetsiz, korkusuz bir yaşam için mücadele etmek belediyelerin, demokratik kitle örgütlerinin varlık sebeplerinden biridir. Bizler, cinsiyeti, cinsel yönelimi nedeniyle hiç kimsenin ayrımcı, eşitsiz uygulamalara maruz kalmadığı, her nasıl kurulursa kurulsun eşitliğin, özgürlüğün, karşılıklı saygı ve sevginin esas olduğu hanelerde eşit ve özgür bir yaşamı savunuyoruz. Bu yaşamı sağlamak için İstanbul Sözleşmesi’ni savunmaktan, sözleşmenin ve 6284 sayılı yasanın etkin uygulanması ve kadının özgürleşmesi mücadelesinden asla vazgeçmeyeceğiz. Bu nedenle Merkezefendi Belediye Başkanımız Şeniz Doğan’ın ve kurulmasını istenen Toplumsal Cinsiyet Biriminin sonuna kadar yanındayız. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği eğitimle çözülecek kolay bir durumken kendi menfaatleri için zorlaştırılan SÖZDE KADIN DERNEKLERİ, SÖZDE SİAYSETÇİLER, SÖZDE BASININ oyuncağı haline gelmiştir.
“Toplumun temel taşı eşitliktir”
Odabaşıoğlu, “Son olarak diyoruz ki; Toplumun temel taşı eşitliktir. Toplumsal cinsiyet eşitliği temel bir insan hakkıdır. Cinsiyet temelli ayrımcılık önemli bir hak ihlalidir. Kendinden olmayanı ötekileştiren, ayrıştıran, terörize eden bir dil kullanmış, hatta daha ileri gidip kişilerin cinsel yönelimleri üzerinden nefret suçu işlemiş olanlara yeter bırakın bu boş lafları diyoruz. Ve  kınıyoruz!!!” ifadelerini kullandı. DENİZLİ KADIN PLATFORMU bileşenleri: 29 Ekim Kadınları Derneği Atatürkçü Düşünce Derneği Baro Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Çınar Lions Kulübü Denizli İş ve Meslek Sahibi Kadınlar Derneği Denizli Otizm Derneği Denizli Sporlu Kadınlar Derneği Denok Onkoloji Kadınlar Down Sendromlu Çocuklar Derneği Eğitim İş Girişimci İş Kadınları Derneği Kadın Hakları Koruma Derneği Koruyucu Aile Merkezefendi Kadın Kooperatifi Mimarlar odası Peyzaj Mimarları Odası Soroptimist Kulübü Derneği Tabipler Odası Türk Kadınlar Birliği Türk Kadınlar Konseyi Türkiye Emekli Öğretmenler Derneği Uluslararası Kadınlar Dayanışma Derneği Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Denizli Temsilciliği Yıldız Kadın Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Read the full article
0 notes
munzevi-gonul · 5 years
Text
Tumblr media
Çok yorulduğunu biliyoruz uzun adam ama bizim ve bu ülkenin sana ihtiyacı var... Sen dik dur tüm Türkiye senin yanına Allah'ın izniyle yıllardır yıkılmayan Türkiye hep dik ve huzur dolu olacak sayende...🇹🇷🇹🇷🇹🇷
17 notes · View notes
barkoturktv · 5 years
Text
Gül:
Tumblr media
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, "Maraş konusunda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) hükümetinin almış olduğu karar çok yerindedir, bizler de destekliyoruz." dedi. KKTC'ye günübirlik ziyaret gerçekleştiren Gül, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Cumhuriyet Meclisi Başkanı Teberrüken Uluçay ve Başbakan Ersin Tatar ile görüştü. Gül'e ziyaretlerinde Türkiye'nin Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri, Adalet Bakan Yardımcısı Uğurhan Kuş ve Bakanlıktan heyet eşlik etti. Cumhurbaşkanı Akıncı tarafından kabul edilen Gül ardından Cumhuriyet Meclis Başkanı Uluçay'ı makamında ziyaret etti. Meclis Şeref Salonu'nda konuşan Gül, KKTC'yi ziyaret etmekten duyduğu memnuniyeti ifade ederek, iki ülke arasındaki iş birliğini arttırmak üzere KKTC'de bulunduklarını söyledi. KKTC'nin ve demokrasisinin güçlenmesi için çaba gösteren parlamento, siyasi partiler ve bu konuda uğraş veren herkese başarılar dileyen Gül, Türkiye'nin her zaman Kıbrıs Türk halkının yanında olduğunu vurguladı. Cumhuriyet Meclis Başkanı Uluçay da ziyaret nedeniyle Gül'e teşekkürlerini bildirerek, bu ziyaretin kendileri için çok anlamlı ve gurur verici olduğunu kaydetti. Ülke demokrasisinin en iyi şekilde gösterildiği Cumhuriyet Meclisinde Türkiye'den gelen yetkililerin bulunmasının mutluluk verici olduğunun altını çizen Uluçay, ülkenin gelişmesindeki en büyük unsurun KKTC ile Türkiye arasında devam eden iş birliği olduğuna dikkati çekti. "Türkiye'nin son yıllardaki atılımları bizleri gururlandırmaktadır" Bakan Gül, sonrasında Başbakan Tatar tarafından kabul edildi. Tatar, 1974'ten bu yana Kuzey Kıbrıs'ta kendi devletlerinin çatısı altında ekonomik, sosyal ve siyasi gelişimlerini Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkilerle giderek derinleştirdiklerini ifade etti. Hukuk dahil çok sayıda alanda iki ülke arasında iş birliğini artırmak istediklerini dile getiren Tatar, yasal düzenlemelerle problemlerin aşılması için ortak çaba sarf edeceklerini vurguladı. Tatar, Türkiye ve KKTC arasında karşılıklı tecrübe ve birikim paylaşımının önemine işaret ederek, "Türkiye Cumhuriyeti'nin son yıllardaki atılımları bizleri gururlandırmaktadır. Dün Sayın Cumhurbaşkanımızın (Recep Tayyip Erdoğan) Rusya ziyaretini izledik. Önemli gelişmeler olduğunu görüyoruz." dedi. Doğu Akdeniz'deki durumun giderek daha fazla önem arz etmeye başladığına dikkati çeken Tatar, Türkiye'nin sondaj faaliyetlerinin uluslararası hukuk temelinde sürdürüldüğünü ve KKTC'nin de bu çalışmalarda rolü olduğunu bildirdi. Tatar, "Kıbrıs'ta iki eşit halk vardır. Hukuk denildiğinde Kıbrıs Türklerinin haklarını kimse göz ardı edemez. KKTC'nin Türkiye Cumhuriyeti ile yaptığı sondaj ve ruhsatlandırma faaliyetleri uluslararası hukuk temelindedir." ifadesini kullandı. KKTC'nin uluslararası hukuktan doğan haklarına değinen Tatar, gerek Doğu Akdeniz ve gerek diğer anlaşmalarda Kıbrıs Türklerinin hak, çıkar ve menfaatlerini Türkiye'nin desteğiyle koruyacaklarını belirtti. Tatar, Kapalı Maraş konusunda da Maraş'ın Gazimağusa'nın bir uzantısı olarak KKTC sınırları içinde Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı tarafından korunan bir bölge olduğunu anımsatarak, şöyle devam etti: "Uluslararası hukuk temelinde bakıldığında 45 yıl sonra arada bir anlaşma yokken buranın kapalı kalmasında hiçbir hayır yoktur. Orada mülk sahipleri vardır. Bütün belgeler, arşivler 1571'e kadar taranmıştır. Bu saatten sonra buranın açılması ve Vakıflar İdaresi başta olmak üzere eski hak sahiplerinin başvurmaları, bölgenin yerleşime açılması ve oranın tekrar kazandırılmasını düşünüyoruz. Bu büyük bir projedir. Hem turizme hem ekonomiye büyük katkısı olacaktır. Doğu Akdeniz'de de proaktif siyasete büyük katkısı olacak bir adım olarak görmekteyiz. Rum tarafı bize hiç sormadan tek taraflı anlaşmalar yaparken biz de oturup seyretmek durumunda değiliz." "Maraş KKTC toprağıdır" Adalet Bakanı Gül, özellikle adli iş birliği noktasında diyaloglarını geliştirmek için KKTC'yi ziyaret ettiğini belirterek, kabulü için KKTC Başbakanı Ersin Tatar'a teşekkürlerini iletti. Güçlü bir Türkiye'nin güçlü KKTC anlamına geldiğini ifade eden Gül, Türkiye'nin hem sahada hem de masada pozisyonunu daha güçlü şekilde aldığını dile getirdi. Bakan Gül, özellikle Doğu Akdeniz'de uluslararası hukuktan kaynaklanan hakları koruduklarını vurgulayarak, şunları kaydetti: "Bu bizim egemenlik hakkımızdan kaynaklanmaktadır. Uluslararası hukuk herkesi bağlamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti de sondaj çalışmalarını bu hukuk çerçevesinde yerine getirmektedir. Fatih, Yavuz, Barbaros Hayreddin ve Oruç Reis ile birlikte sismik aramalar ve sondaj çalışmaları devam edecektir. Bu egemen bir devletin uluslararası hukuktan kaynaklanan bir hakkıdır. Maraş konusunda KKTC hükümetinin almış olduğu karar çok yerindedir, bizler de destekliyoruz çünkü Maraş KKTC toprağıdır. Bu konudaki her türlü uluslararası hukuktan hakların korunması, Kıbrıs Türk halkının lehine olan her türlü girişimin yanındayız." Read the full article
0 notes
seslimeram · 3 years
Text
Kesif Koku
Tumblr media
Ortalık kesif bir kokunun rehini kılınmış durumda. Erkan-ı muktedirin göstere göstere bir biçimde güncelleye durduğu yeni ülke titrinin her nasıl bir çürümeye mahal verdiği artık kesin, kati ve dolambaçsız karşımıza çıkıyor, ortalık leş kokuyor. Kurucu irade denilmiş o akımın üstüne eklenmiş, yeni ve yepyeni diye tanımlanmış olan devlet aklının günbegün, anbean var ettiği her atak bir yıkımı beraberinde getirmiş. Bir cürümler sahası, yok ettiği hayatlar üstünden yüksele gelmiş bir menzilin sirayet ettiği suret, gündelik, doğrudan ve kesintisiz bir mahvın her nasıl yapılandırıldığını da işaret eder. Ortalık basbayağı afaki bir biçimde çürümeye kesiyor.
Bir kesit değil, bir lafza değil artık devletin her neyden mülhem olduğu, ‘muhteviyatının’ nasıl hacimli suç şebekeleriyle kurgudan hakikate taşındığı artık anlık olarak güncellenen bir meseledir. Bin dokuz yüz on beşten, memleket olarak temellendirilen 1923 tarihli baş hamlenin ta kendisinden bu yana bu cerahat hali nüktedan değil, devamlılığı her dem tüm bu sahada var edilmiş bir cürümler birlikteliğini var eder. Topal Osman’lardan başlamış o geleneğin her neye mahal verdiği Sedat Peker’in ifşaatları arasından çıkagelen tüm derin, artık gizlisi saklısı kalmamış devletli temsillerinin kırımları ve yan faaliyetlerinden açıkça çıkagelir. Bir kesit, bir zaman aralığına değil toptan her yeri kuşatan, her yeri kuşattığı gibi yerle bir eden, yıkan, boğan ve zulmeden bunu da devlet için / adına var etmiş olan o tavrın fecaati dizi dizi paylaşılır.
Her video, her sızıntı biraz daha boka batmış olan ülkeyi göstere gelir. Geri dönüş bileti olarak görülen temsilden, doksanların karanlığında içte / dışta var edilmiş hep birlikte ve berabarce kurumsallaştırılmış memleket tahayyülünün her nasıl bir toplamdan mülhem olduğu arasız / fasılasız var edilir. Bir mafya liderinin, bütün ülkede var edilmiş tüm bu cerahat sarmalına dair tespitleri, eyleme geçmiş temsillerin aslında neyi ortaya çıkarttığı meselini de özetleyen bir sunum olur. Bütün çürüme, birlikte var edilmiş kötülüğün ülke sathında oluşturulmuş nefret şablonlarının hayatı nasıl tarumar ettiği, onca yaranın her ne şekilde hakikate evrildiği artık saklanamayan bir çerçevede paylaşılır. Mafya-leaks, ismi ile müsemma o dahiliye nazırı zatın dediği her cümlede biraz da kesifleşen pislik sızıntısı bu ülke denilen yerdeki katran karanlığını göstere gelir.
Bianet’ten aktaralım: ““Organize suç örgütü liderliği” ile suçlanan Sedat Peker’in kardeşi Atilla Peker, Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı’nın öldürülmesine ilişkin bildiklerini anlatmak amacıyla İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmek üzere Fethiye Cumhuriyet Başsavcılığı’na dilekçe verdi.
Atilla Peker, eski Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubu Korkut Eken ile Kıbrıs'a gittiklerini söylediği 25 Mayıs tarihli iki sayfalık dilekçesinde şunları anlattı:
“Kardeşim Reis Sedat Peker beni 1996 yılı Mart ya da Nisan ayında aradı. Ankara Sheraton Otel’e gelmemi istedi. Ben de isteğine uyarak bulunduğu yere gittim. Orada Korkut Eken ile kendisinin bulunduğu ortamda Kıbrıs’a Korkut Eken ile birlikte gitmem gerektiğini, polis ve askerlerimizi şehit eden terörist kişilerin bulunduğunu ve bu kişilerin öldürülmesi gerektiğini söylediler.
“Ertesi gün ben Korkut Eken ile THY’nin tarifeli uçağı Kıbrıs’a gitmek üzere kontrol yapılmadan uçağı doğru geçerken önce memurlara cebinden çıkardığı birkaç kimlik arasından seçerek Mustafa kimliğini gösterdi ve kendini kaydettirdi. Korkut Eken bana Jeriko bir silah verdi ve ben belimde silah olmak suretiyle uçağı bindik.
“Kıbrıs’a indik, ismini hatırlamadığım bir otele yerleştik. Sonra aynı gün Kıbrıs’ta Sivil Savunma Daire Başkanlığı’na gittik. Orada Kurmay Albay Galip Mendi ile tanıştım. Yardımcısı Enver Tosun Yarbay ile tanıştım.
“Sonrasında yan odada Korkut Eken Uzi marka silahı bana verdi, bu silahın nasıl kullanılacağını ve susturucunun nasıl sökülüp takılacağını bana öğretti.
“Bir sonraki gün Beyaz Reno Toros marka araçla Kutlu Adalı isimli şahsın akşam hava karardıktan sonra evinin çevresinde keşif yaptık. Hatırladığım kadarıyla evi yola yakın bahçeli bir evdi. Önünde ufak bir bahçesi vardı. Şahsın evinde kalabalık dört beş kişilik bir kalabalık olduğunu fark ettik. Bu nedenle içeri girmedik. O esnada benim belimde Jeriko silah ve elimde susturuculu bir UZİ marka silah vardı.
“Ertesi gün tekrar geldik. Gündüzleri de evin etrafında birkaç sefer keşifte bulunduk, yine evden çok sesler geliyordu. Bunun üzerine Korkut Komutan bana dede ki üç kişi de olsa bunların hepsi PKK’lıdır. PKK’lı ile dost olan da PKK’lıdır. Hepsini öldürmende bir mahsur olmaz dedi.
“Üçüncü gün bir piyade alay komutanının makamına gittik. İsmini hatırlamadığım alay komutanından Korkut Eken’in talebi Kutlu Adalı isimli şahsın aracının güvendiği iki rütbeli tarafından durdurularak şahsın bize teslim edilmesinin sağlanmasını istedi. Bir iki saat sonra şahsın durdurulduğu haberi geldiğinde biz de hızlı adımlarla Alay Komutanlığı binasından çıktık. Şahsın yanında 15 yaşlarında bir çocuk vardı. Kişi alayın içine sokulmuş olduğunu etrafının da askerlerce sarılmış olduğunu görünce tekrar Alay Komutanının makamına geri döndük.
“Orada Alay Komutanını azarladı. Ben sana böyle mi söyledim dedi. Sivil Savunma Daire Başkanlığı’na geri döndük ve ertesi günde tekrar Türkiye’ye geri döndük. Ancak Korkut Komutan bana ‘Atilla buraya geleceğiz’ dedi.
“Sonrasında ben bir yaralama nedeniyle Paşakapısı Cezaevi’nde bulunduğum sırada beni cezaevinde yanımda bulunan cep telefonumdan arayarak kendisinin Klasis Otel’de kaldığını, ziyarete geleceğini söyledi. Ben de abi cumartesi Pazar ziyaret yok, ben hastaneye çıkacam, sizi Klasis’e otele ziyaretinize geleceğim dedim.
“O tarihte cezaevinin hastane için ring aracı yoktu. Bu şekilde taksiyle gardiyan ve askerler eşliğinde hastaneye gittim. Hastane çıkışında iki sicil araçla gelmesini sağladım ve bulunduğu Silivri Klasis Otel’e bu araçla bir gardiyan ve askerlerle gittik. Erlere ve gardiyana lobide oturmalarını söyledim.
“Korkut Komutan’ın olduğu odaya çıktım, odada Reis Sedat Peker ve birkaç kişinin olduğunu gördüm. Korkut Eken, astsubay ve uzman çavuşun alnından öperek ‘’ dedi. Bana hitaben gülerek ‘Atilla biz Kıbrıs işini hallettik biliyor musun’ dedi.
“Sonra sabaha doğru cezaevi sayımından önce cezaevine döndüm. Adı geçen şahıslarla her platformda yüzleşmeye de hazırım. Videoda anlatılanlarla ilgim gördüm bundan ibarettir.”
Dehşet dolu bir itirafname karşımıza çıkartılır. Daha önceki kayıtlarda adı anılanlar gibi Eken isimli derin devlet mensubunun gözler önünde bir gazeteciyi, hedef kılmasının ve ölümünü var etmesinin şeceresi karşımıza çıkartılır. Katliamcı zihniyetin kurduğu hepten ve son kertede açık bir biçimde var ettiği cürüm isteminin her nasıl biçimlendirildiği hiç ama ve fakatsız doğrudan güncelliğini bulur bir kere daha. Doksanların karanlığında var edilmiş, hedef kılınmış insanların canına her nasıl kast edildiğine de doğrudan bir örnek, apaçık bir yıkım da karşımızdadır. Cürüm işlenmiş, buna dair tanıklıklar zaman geçmiş denilse de ortaya çıkartılmıştır. Gel gelelim karanlık dehlizlerde terk edilmeyecektir diye kısadan kestirilen hangi yıkım / kırım ve şüphe dolu cinayet ve dahası kötülük varsa bu ve benzerlerinin de nasılsa hesap verilmeyecek olması öne sürülerek güncellenmesi söz konusu edilendir. Ortaya yayılmış olan kesif kokunun, kanla, irinle, dehşet dolu bir nefret ve fazlasıyla var edildiği tescillenir, doğrudan.
Vatan, millet, sakarya nidaları atılırken, cerahatin yolu cinayetlerden, beka ise çökülmüş o kamu kaynakları, müştereklerimizden söz konusu edildiği bir kere daha ifşa olur. Suç, cürüm ve cerahat devlet denilenin ellerinde, emir erleri olanlarda, tetikçi isimlerde ve bu bahisleri onca zaman saklayıp, ancak birbirlerinin ayaklarına basacakları vakit ifşasına düşülmesi gayretiyle ortaya saçılanlarda görmek mümkündür. Ki memleket eskisi ya da yenisinin her nasıl benzeş olduğu her defasında daha keskin bir biçimde kanıtlanmaktadır. Partisinin grup meclis toplantısında daha önce açık hükumet ortağı olan baş faşist benzeri bir mivalde sözlerle baş amir sahne alır. Durağan değil, nefret saçarak, bir kadın siyasetçi için en akla gelmeyecek benzetmeyi kullanarak, sicili kötülükle hemhal olan bir dahiliye nazırının sırtını ovalayarak bir menzile ulaştığımız gerçeğini paylaşır. Her anlamda bariz bir çürümenin istikametinde esas dümenin başında olan temsilin ettiği demeçleri BirGün Gazetesi’nden aktaralım:
“Geçmişte siyaseti yönlendirecek derecede etki sahibi olan suç örgütlerini, 19 yıl boyunca ellerindeki tüm imkanlarını alarak birer birer çökerttik. Sözde babaların racon kestiği Türkiye’yi hukuktan başka bir şeyin geçerli olmadığı bir seviyeye getirdik. Uyuşturucu suçları ile mücadele ederken kimsenin gözünün yaşına bakmadık.
Organize suç örgütlerine karşı son 5 yılda 1700 operasyon yapılmış, 21 bin kişi gözaltına alınmış, 8 bin kişi tutuklanmıştır. Organize suç örgütleri kuranlara verilen cezayı 4 yıldan 8 yıla çıkardık.
Terörle, çetelerle, suç örgütleriyle mücadelede elde edilen bu başarılar birilerini rahatsız etmiştir. Gelin hanım (Akşener) Netanyahu’nun yanına koyuyor uzonun ardından da Rize’ye gidiyor. Gelin hanıma gayet güzel ders veriliyor. Yine dua et ki gelin hanıma çok ileriye gitmeden ders verdiler. İkizdere yetmedi, Çayeli'ne gittin. Orada da gerekeni yaptılar. Daha neler olacak neler... Eğer ahde vefa olmazsa bu millet affetmez. Bizler hep bu ülkede gerçekten saygıya dayalı bir siyasetin yanında olduk, bunun çalışmasını yaptık.
İçişleri Bakanı Soylu'yu hedef alan saldırıların gerisinde ülkemizde sağlanan huzur ve güven ikliminden duyulan rahatsızlık var. Terör örgütleri gibi, suç örgütleriyle mücadelesinde de İçişleri Bakanımızın yanında olduk, yanındayız ve yanında olacağız. Hedefin İçişleri Bakanımız değil büyük ve güçlü Türkiye’nin inşası gayretleri olduğunu anlamak için kullanılan araçlara ve onları kullananların siluetlerine bakmak yeterlidir.
Ülkemizde yıllarca bakanlık, başbakanlık ve Meclis Başkanlığı yapmış, partimizin genel başkanlığını yürütmüş Binali Yıldırım arkadaşımızın da oğlu üzerinden hedefe alınması, asıl niyeti gösteren bir başka işarettir. Şimdiye kadar nasıl şahsımız, partimiz ve çalışma arkadaşlarımız üzerinden ülkemize yönelik hiçbir saldırıya eyvallah etmediysek, bu tezgahı da bozacağız.
Suç çetelerinin mensuplarını, dünyanın neresine kaçarlarsa kaçsınlar takip ediyoruz. Tıpkı FETÖ’cüler gibi, tıpkı PKK’lılar gibi, bu suçluları da ülkemize getirip yargıya teslim edene kadar takibi bırakmayacağız.
Esasen, suç örgütü mensuplarının yalanlarına ve iftiralarına karşı gereken cevaplar muhatapları tarafından zaten verilmiştir. Bununla kalınmamış, tarafların başvuruları üzerine Ankara ve İstanbul Anadolu Yakası Başsavcılıkları da gereken tahkikatlara başlamıştır. Geçmişten bugüne hiçbir iddia, hiçbir itham ortada bırakılmayacak, her şey yargı tarafından araştırılıp, tüm yalanlar, iftiralar ortaya dökülecektir. Türkiye’nin demokratik bir hukuk devleti olduğundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Suç örgütleri mensuplarını kullanarak, yalanları ve iftiralarıyla ülkemiz kamuoyunu esir olmaya, yönlendirmeye, devleti ve siyaseti dizayn etmeye heveslenenlere aradıkları fırsatı bugüne kadar vermedik, bugün de vermeyeceğiz.
Ülkemiz, tarihinin her döneminde uluslararası operasyonlara maruz kalmıştı, bugün de aynı durumun devam ettiğini anlamak için öyle çok derin analizlere ihtiyaç yoktur. Bu defa da ülkemizi, suç örgütleri üzerinden hem içeride, hem uluslararası alanda kıskaca almak ve bundan siyasi sonuçlar üretmek peşindeler. Türkiye’de sosyal kaos denemeleriyle, terör örgütleriyle, darbe girişimleriyle, ekonomik tuzaklarla başarılamayan değişimin, siyasete müdahaleyle yapılacağını söyleyenler olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Ortada makul, mantıklı, sahici hiçbir sebep olmadığı halde, seçimin 2023’te yapılacağını defalarca tekrarlamış olmamıza rağmen, erken seçim teranesi tutturanların sufleyi nereden aldıkları açıktır. Tabii, dışarıdan ve içeriden kendilerine verilen gazı fazla kaçırıp 'seçimle veya seçimsiz iktidar' sözü edenleri de unutmamak gerekiyor.
Cemaziyel evveli belli, cemaziyel ahiri de ortada bulunan AK Parti olarak dün; vesayete karşı nasıl mücadele ettiysek… Siyaset ve toplum mühendislerine nasıl meydanı bırakmadıysak… Uluslararası alanda ülkemizin başını nasıl dik tuttuysak… Türkiye’nin 81 vilayetinin her karışını nasıl eserlerimizle ve hizmetlerimizle donattıysak… Terör örgütlerinin tamamının başını nasıl ezdiysek… Demokrasiyi ve özgürlükleri nasıl gözümüz gibi koruyup geliştirdiysek… Milletimizin her bir ferdinin hakkını, hukukunu, geleceğini nasıl gözettiysek… İnşallah yarın da aynı şekilde halkımızın emrinde çalışmayı, mücadele etmeyi, yeni başarılara imza atmayı sürdüreceğiz.”
Ortalığı kesif bir koku kaplıyor. Baş amirin savunması şu yukarıdaki cümlelerle şeklini tamamlarken, cerahatte ismi olan Külünk, Ağar, Eken gibi ifşaatlar, Yıldırım gibi ticari kaygılarını devletlinin korunaklılığı ardında muhafaza edip hırsızlığa devam edenler ve tüm o sistemin var ettiği kötülük temsillerinin ardında saf tutulması o kokuyu hazin bir biçimde her yana sarar. Daha doksanların karanlığından bir temsil, bir zamanlar erkan-ı muktedirin yedek kolu, baş faşistin onayladığı bir insana en olmadık hakaretler sıralanır. Aynılar aynı yerde buluşurken aslında kopan fırtına da geçici değildir, kalıcıdır bir kez daha. Cürümler, iddia makamından çıkagelen her şey, yepyeni ülke diye gidilen istikamet ve ötesinde o baş amirin aksettirdiği, işine geldiği kısımlardaki kesitler değil koca bir saha ve devlet olgusunun çeteleşme öyküsü vardır.
Kimi temsillerin atfettiği gibi henüz yüzde 10’u açıklanmış bir hakikat / devlet ve ona ait bütünün ortaya serdiği bir karanlık varken kesif koku dört bir yanı kuşatır. Bir hal, bir yol bir istikamet bırakılmasın diye eldeki tüm imkanlar seferber olunur. Her ikisi de aynı yola ve düzleme çıkan klikler arasındaki mücadele içerisinde, siz benim kim olduğumu biliyor musunuz bahsinden, geline verilen derse şükredinlere, bu daha başlangıç yollu gözdağı, açık ve yalın tehditler, beni kimse alaşağı edemez bahislerine tutunan bürokratlar, görevli ve memurlar ve nicesiyle bir çürüme hali var edilir.
2023 hedefleri denilip durulurken iş bu sahada ortaya serilen, her defasında biraz daha yıkım, az biraz daha ümidin çürümeye rehin edilmesidir. Bir mafyanın kaleme aldığı, bildirdiği, en azından kayıtlarda bahsini sıkça dile getirdiği, uluslararası hukuk normlarının nasıl alaşağı edildiği ortadadır. Bu hal ve şu raddede olabildiğince açık bir biçimde kesif bir kokunun müsebbibi olanların her kim veya kimler olduğu açıktır.
Onca zamandır var edilmiş, al takke ver külah, üzümünü ye bağını sorma, devletin malı deniz yemeyen keriz, düşmanlarımız korksun bizden türküz biz gibi nice tahayyül ve deyimin hakikatteki karşılıkları çürümeye eş anlamlıdır. Bu coğrafyada bir kader gibi aksettirilen şey yıkımın süreğen halidir. Cerahatin bitimsiz kılınmasıdır. İtirazları birleştirmeyi, birlikte bu kara düzenden hesap sormayı bir türlü, ama bir türlü var edemezsek geleceğin çürümeye rehin olduğu kesindir, afakidir. Her şey gözler önünde...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2021
Görsel: J. CARSTENSEN – Picture Alliance – DPA
0 notes
denizlihaberim · 7 years
Link
İYİ Parti Lideri Meral Akşener, partisinin Bolu İl Başkanlığı binasının açılışı için kente geldi. Meral Akşener, ilk olarak merhum meslek adamı İzzet Baysal’ın mezarını ziyaret etti. Akşener daha sonra parti binası önünde toplanan vatandaşlara hitap etti. Akşener, konuşmasında, Afrin harekâtını ardına kadar desteklediğini belirterek, “Ordumuz bir müdahale için Afrin’de. Biz Mehmetçiğimizin, şanlı ordumuzun elbette ama şüphesiz yanındayız, desteğiyiz. Cenab-ı Yargı şehitlerimizi, Peygamberimize komşu kılsın. Allah, şehitlerimizin anne ve babalarına dayanma versin. Kınalı kuzularımıza hiçbir zayiat vermeden, tırnaklarının ucu kırılmadan başarıyla, zaferle ülkemize geri dönmelerini nasip etsin” ifadelerini kullandı.
Bölgeye müdahalede geç kalındığını ileri süren Akşener, “Geç kalınmış bir müdahaleyi şanlı ordumuz yerine getiriyor. Biz muhakkak bu harekâtın başarılı olması için ne gerekiyorsa yerine getirmek durumundayız. Tüm siyasi farklılıklara rağmen milletimizin ordusuna yanında olduğumuzu göstermeliyiz. 15 Temmuz sonrasında ulusal beraberliğin sağlandığını, milletimizin her güç zamandaki gibi ferasetini koruyarak beraber olduğunu gördüğümüze tarafından, bizi yönetenlerin görevi, ergenler gibi, ergen tripleri gibi çemkirmek yerine bu ulusal birliktelik ruhunu yaşatmaktır. Dolayısı ile ordumuzun muzaffer olması için biz iktidara ne yapması gerektiğini söylemekle yükümlüyüz. Çünkü devleti yönetmek için ağırbaşlılık, sürücü belgesi ve samimiyet gerekiyor” diye konuştu.
‘YAKIN ZAMANDA TRUMP DA ALDATACAK’
Konuşmasında hükümeti eleştiren Meral Akşener, “Oraya bugün bu harekâtı gerçekleştirmek zorunda kalmamızın sebebi sizsiniz. Bu dek tongaya basmak olur mu? İnsan birazcık utanır. Cumhurbaşkanısın, Ak Parti Genel Başkanısın, her şey oldun. Kanun Hükmünde Kararnameler ile kar lastiğine bile karar veriyorsun lakin sürekli aldatılıyorsun. Apo aldattı, FETÖ aldattı, PKK aldattı, Obama da şu anda aldatmış. Putin bir ara aldattı. Merkel de aldattı. Aldatmayan adam değil. Aldatmayan birey yok. Sonuç itibarı ile muhtarlarla yapılan konuşmada gördük ancak, Obama da aldatmış. Hemen Trump geldi. Trump’a ‘reis’ dediler. Yakın zamanda Trump da aldatacak. Siz nasıl bir ciddiyetsiz devlet yönetimine sahipsiniz” dedi.
‘MÜDAHALEYİ SİYASİ ARAÇ GEREÇ HALİNE GETİRMEYECEKSİNİZ’
Akşener, Afrin’de TSK personeline bütün imkânların sağlanması gerektiğini belirterek, şöyle konuştu:
“Şimdi Türkiye bir askeri müdahale yapıyor. Birincisi; fazla konuşmayacaksınız. İkincisi; askeri müdahaleyi siyasi malzeme haline getirmeyeceksiniz. Üçüncüsü; her türlü desteği vereceksiniz. Beli çökertilmiş denilen bu ordu, Türk ordusu, Peygamber Ocağı hem seni hem Türkiye’yi kurtarıyor. Askerlerimiz, Allah’ın izni ile muzaffer olacak. Onlara her türlü imkânlar sağlanmalı. El Bab’da aç kaldı çocuklarımız; burada her türlü imkânı seferber edeceksin. Eksik konuşacaksın. Diplomasinin her türlü imkânını kullanacaksın. ‘Parantez kapattım’ dediğin Cumhuriyet tarihine bakıp, neler üretilmiş misal alacaksın ve diplomaside uygulayacaksın.”
‘GAZİLİĞİ HALK MÜZIĞI VERİR’
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ‘Gazilik’ unvanı verilmesiyle ilgili meydana çıkan haberlerle ilgili ise şunları kaydetti:
“Gazilik er meydanlarında yapılır. 1’inci Mahmut, Tebriz’i aldı onun için gazi oldu. Dürüst diyor. Peki Sayın Erdoğan nereyi aldı? Sayın Erdoğan, Süleyman Şah Türbesi’nin yerini değiştirdi. Toprak kaybettik, toprak. Yunanistan 18 daha fazla adaya el koydu. Dışişleri Bakanı çıktı, ‘İşgal var ama bizim dönemimizde değil’ dedi. ‘İşgal meşrudur’ dedi. Eğer buna rıza gösteriyorsanız toprak kaybettiniz. Nereye gazi? Sonradan Meclis’e getirmene lüzum değil ancak. Meclis’in kıymeti mi kaldı? Kar lastiğini bile kanun hükmünde karar ile getiriyorsunuz. Bunu da derhal getirsinler, Sayın Erdoğan imzalayıp kendi kendine versin ama gaziliği millet verir. Korkum, endişem şudur: Eskiden parayla seyitlik satarlardı, acilen kanun hükmünde karar ile şehitliği yerine getirecekler diye aklım çıkıyor. Sayın Erdoğan’a gazilik devretmek yerine, gazi sayılmamış çocuklarımız var. Kardeşim onların hakkını ver hakkını. Bizim aramızda terör gazimiz parti üyemiz var. Hüseyin gibi o kadar fazla kardeşimiz var. Hüseyin kardeşim gazi sayılıyor lakin gazi sayılmayan böylece çok kardeşim var. Önce onların derdini çöz. Bu nasıl bir kibirdir, bu nasıl bir nefistir? Doymuyor ya doymuyor. Gazilikten daha sonra ne gelecek ilgiyle bekliyoruz.”
Meral Akşener, konuşmasının arkasında İYİ Parti Bolu İl Başkanlığı’nın açılışını yaptı.
The post Meral Akşener’den flaş Afrin sözleri! appeared first on Denizli Haberim.
0 notes