#beyaz kan hücreleri
Explore tagged Tumblr posts
rayhaber · 1 month ago
Text
Hücre Yenilenmesi ve Gerçekleri
Hücre Yenilenmesinin Gerçekleri Vücudumuzun her 7 yılda bir tamamen yenilendiği yönündeki iddia, sıkça karşılaştığımız bir söylemdir. Ancak bu bilgi, bilimsel gerçeklerle tam olarak örtüşmemektedir. Vücudumuz sürekli bir hücre yenilenme süreci içindedir, fakat bu yenilenme süresi vücudun farklı parçalarında değişiklik göstermektedir. Hücreler, vücudun sağlıklı işleyişini sürdürebilmesi için…
0 notes
ekipsaglik · 2 months ago
Text
Bağışıklık Sistemi ve Uyku: Sağlıklı Uykunun Önemi
Tumblr media
Sağlıklı bir yaşamın temel taşlarından biri olan uyku, bağışıklık sistemimizin düzgün çalışması için hayati önem taşır. Vücudun dinlenme ve yenilenme süreci olan uyku, bağışıklık sisteminin güçlenmesine ve vücudu hastalıklara karşı daha dirençli hale getirmesine yardımcı olur. Bu yazıda, bağışıklık sistemi ve uyku: sağlıklı uykunun önemi konusunu inceleyerek, sağlıklı uykunun bağışıklık sistemimiz üzerindeki etkilerini ve daha iyi bir uyku için dikkat edilmesi gereken noktaları ele alacağız.
Bağışıklık Sistemi ve Uykunun Önemi
Tumblr media
Bağışıklık Sistemi ve Uykunun Önemi Bağışıklık sistemi, vücudun hastalıklarla savaşmasını sağlayan en kritik savunma mekanizmalarından biridir. Akut ve kronik hastalıkların önlenmesinde, yaraların iyileşmesinde ve genel sağlığın korunmasında önemli bir role sahiptir. Uyku ve bağışıklık sistemi arasında ise güçlü bir ilişki vardır. Vücutta meydana gelen enfeksiyonlar ve hastalıklar uyku düzenini olumsuz etkileyebilirken, düzensiz veya yetersiz uyku da bağışıklık sistemini zayıflatabilir. Bu da vücudu hastalıklara daha duyarlı hale getirir. Özellikle 2019 yılında başlayan COVID-19 pandemisiyle birlikte, güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmanın önemi daha fazla anlaşılmıştır. Bağışıklık sistemi zayıf olan bireylerde, COVID-19 enfeksiyonu çok daha ağır geçer, iyileşme süreci uzar ve zatürre gibi ciddi komplikasyonların gelişme riski artar. Bu nedenle, pandemi sürecinde uyku düzenini koruyarak bağışıklığı güçlendirmek, hastalıklardan korunmada hayati bir rol oynar. İlginizi Çekebilir; Bağışıklık Sistemi İçin En İyi Protein Kaynakları
Bağışıklık Sistemi Nasıl Çalışır?
Bağışıklık sistemi, vücudun iç ve dış tehditlere karşı geliştirdiği çok yönlü bir savunma mekanizmasıdır. Doğal ve kazanılmış bağışıklık olarak iki ana bölüme ayrılan bu sistem, patojenlere karşı etkin bir koruma sağlar. Doğal bağışıklık, doğuştan gelen savunma hücreleriyle hızlı bir yanıt verirken; kazanılmış bağışıklık, zaman içinde vücudun karşılaştığı patojenlere karşı daha spesifik yanıtlar oluşturur. Bağışıklık sistemi, vücuda giren virüsler, bakteriler veya diğer zararlı mikroorganizmaları tanır ve beyaz kan hücrelerini harekete geçirir. Bu hücreler, patojenlere saldırmak ve yok etmek için sitokin adı verilen haberci moleküller salgılar. Sitokinler, bağışıklık hücreleri arasında iletişimi sağlar ve enfeksiyonun olduğu bölgede iltihaplanma, kızarıklık ve şişlik gibi reaksiyonların ortaya çıkmasına neden olur. İltihaplanma, vücudun hastalıklarla mücadele etmek için geliştirdiği doğal bir süreçtir. Ancak bu mekanizmanın etkin çalışması, bağışıklık sistemi sağlığının korunması ve vücudun hastalıklara karşı zamanında yanıt verebilmesi için uyku gibi temel faktörlere bağlıdır.
Uyku Düzeni ve Bağışıklık Sistemi Üzerindeki Etkisi
Yeterli ve düzenli uyku, bağışıklık sisteminin işlevlerini yerine getirmesi için kritik bir öneme sahiptir. Uyku, bağışıklık yanıtlarının hızını artırır ve vücudun hastalık etkenlerine karşı daha etkili bir şekilde savaşmasına yardımcı olur. Ayrıca, bağışıklık hücrelerinin ve sitokinlerin üretimi için kaliteli uyku şarttır. Yetersiz uyku, bağışıklık sistemini zayıflatarak vücudu çeşitli enfeksiyonlara daha yatkın hale getirir. Uykusuzluk, düzensiz uyku, uyku apnesi gibi problemler, bağışıklık sistemini olumsuz etkiler ve hastalıklarla mücadele kapasitesini azaltır. Bu durum COVID-19 gibi bulaşıcı hastalıklara karşı daha savunmasız hale gelmeyi beraberinde getirir. Sağlıklı bir uyku düzenine sahip bireyler, enfeksiyonları daha hafif atlatırken, uyku sorunları yaşayan bireyler hastalıkları daha ağır geçirebilir. Uykunun bağışıklık sistemi üzerindeki bu güçlü etkisi, vücudun dinlenme sürecinde yenilenmesine olanak tanımasından kaynaklanır. Gece uykusu sırasında bağışıklık sistemi, sitokin üretimini artırarak enfeksiyonlarla daha etkili bir şekilde savaşır. Aynı zamanda melatonin hormonu, iltihaplanmayı ve strese bağlı hasarı azaltır, böylece bağışıklık sistemi güçlenir. İlginizi Çekebilir; Bağışıklık Güçlendirici Vitamin Kombinasyonları
Uykusuzluk ve Bağışıklık İlişkisi
Yetersiz uyku uyumak, hem bağışıklık sistemi üzerinde hem de genel sağlık üzerinde ciddi olumsuz etkiler yaratır. Uyku bozukluğu yaşayan bireylerde, enfeksiyon hastalıklarına yakalanma riski çok daha yüksektir. Yapılan çalışmalar, 6 saatten az uyuyan kişilerin grip gibi enfeksiyonlara karşı daha savunmasız olduğunu göstermiştir. Uyku yoksunluğu, bağışıklık sistemi yanıtlarını zayıflatarak, vücudun hastalıklara verdiği tepkilerin yetersiz kalmasına neden olur. Bu durum, sadece enfeksiyon riskini artırmakla kalmaz, aynı zamanda kronik hastalıkların gelişmesine de zemin hazırlar. Uzun süreli uyku eksikliği, iltihaplanma süreçlerinin kontrolsüz bir şekilde devam etmesine yol açar ve düşük dereceli sürekli bir iltihaplanma hali ortaya çıkar. Bu durum, diyabet, kalp hastalıkları ve depresyon gibi kronik sağlık sorunlarının gelişimine katkıda bulunur.
Bağışıklığı Güçlendirmek İçin Uyku Düzenine Dikkat Edin
Bağışıklık sisteminin güçlü kalması için düzenli ve yeterli uyku uyumak hayati bir öneme sahiptir. Gece uykusunun kaliteli olması, vücudun savunma mekanizmalarının etkin bir şekilde çalışmasına katkı sağlar. Özellikle 7-9 saatlik bir gece uykusu, vücudun toparlanması ve bağışıklık hücrelerinin üretimi için ideal bir süredir. Sonuç olarak, bağışıklık sisteminin sağlıklı bir şekilde işlev görmesi ve hastalıklara karşı koruma sağlaması için uyku, en temel gereksinimlerden biridir. Hem fiziksel hem de zihinsel sağlığınızı korumak, hastalıklardan korunmak ve vücudunuzu güçlendirmek için düzenli bir uyku rutini benimsemek önemlidir. Unutmayın ki güçlü bir bağışıklık sistemi, sağlıklı bir uyku ile desteklenir. Uyku ve bağışıklık sistemi, sağlıklı bir yaşamın vazgeçilmez iki bileşenidir. Yeterli ve kaliteli uyku alarak, bağışıklık sisteminizi güçlendirebilir ve vücudunuzu hastalıklara karşı koruyabilirsiniz. Uyku düzeninize dikkat ederek, sadece bağışıklık sisteminizi değil, genel sağlığınızı da olumlu yönde etkileyebilirsiniz. Sağlıklı bir uyku için doğru adımları atmak, bağışıklık sisteminizin en büyük destekçilerinden biri olacaktır. İlginizi Çekebilir; Bağışıklık Sistemi Destekleyici Şifalı Bitkiler Bağışıklık Sistemi İçin Günlük Beslenme Planı Sarımsak ve Bağışıklık Sistemi Üzerindeki Faydaları Read the full article
0 notes
manisadasunnet · 8 months ago
Text
Multipl Miyelom
Tumblr media
Multipl Miyelom Multipl miyelom, plazma hücresi adı verilen bir tür beyaz kan hücresinde oluşan bir kanserdir. Sağlıklı plazma hücreleri, antikor adı verilen proteinleri üreterek enfeksiyonlarla savaşmaya yardımcı Read the full article
0 notes
psikologline · 1 year ago
Text
Bağışıklık Güçlendirici Vitaminler
Tumblr media
Bağışıklık güçlendirici, vücudu hastalıklara karşı koruyan karmaşık bir ağdan oluşur ve doğru beslenme bu sistemin güçlü kalmasında önemli bir rol oynar. Özellikle bazı vitaminler, bağışıklık sisteminin düzgün çalışmasını destekleyerek, hastalıklara karşı koruma sağlar. C vitamini bu vitaminlerin başında gelir; antioksidan özellikleri sayesinde hücreleri zararlı moleküllerden korur ve bağışıklık sisteminin birincil savunma hattını güçlendirir. E vitamini de güçlü bir antioksidandır ve özellikle T-hücreleri denilen bağışıklık hücrelerinin işlevini artırarak vücudu enfeksiyonlara karşı korur. Diğer yandan, D vitamini hem doğal bağışıklık yanıtını düzenleyici hem de adaptif bağışıklık yanıtını destekleyici roller oynar. Yeterli D vitamini alımı, özellikle solunum yolu enfeksiyonlarına karşı koruyucu etki gösterebilir. B6 vitamini ve folat gibi B grubu vitaminler de bağışıklık sistemi hücrelerinin büyümesi ve farklılaşması için gereklidir; bu vitaminlerin eksikliği bağışıklık yanıtını zayıflatabilir. Bu vitaminleri doğal yollarla almak en iyisidir; bu nedenle, beslenme düzeninize turunçgiller, yeşil yapraklı sebzeler, tam tahıllar, balık ve et gibi çeşitli gıdaları dahil etmek sağlıklı bir bağışıklık sistemi için önemlidir.
Temel Bağışıklık Güçlendirici Vitaminler
Bağışıklık sistemimiz, vücudumuzu mikroplardan, virüslerden ve diğer zararlı organizmalardan koruyan karmaşık bir savunma mekanizmasıdır. Sağlam bir bağışıklık sistemi için gerekli olan birçok vitamin vardır, bunlar arasında C, E, D vitaminleri ile B6 ve folat özellikle önem taşır. C Vitamini: Doğal Savunma Mekanizmalarını Destekleme C vitamini, bağışıklık sisteminin temel taşlarından biridir. Beyaz kan hücrelerinin, özellikle lenfositlerin ve fagositlerin, hastalık etkenleriyle savaşırken ihtiyaç duyduğu besinlerden biridir. Bu vitamin aynı zamanda cildimizdeki bariyer fonksiyonlarının korunmasına ve iyileşme süreçlerine yardımcı olur. C vitamini ayrıca, serbest radikallere karşı koruma sağlayarak hücresel hasarı önler ve antioksidan bir görev üstlenir. Bu fonksiyonlarla C vitamini, vücudun doğal savunma mekanizmalarını destekleyerek genel bağışıklık sağlığını iyileştirmeye katkıda bulunur. E Vitamini: Hücresel Savunmayı Optimize Etme E vitamini, güçlü antioksidan özellikleri ile bilinir ve hücre zarlarını oksidatif hasardan korur. Bağışıklık sisteminin düzgün çalışması için gerekli olan T-hücrelerinin üretimi ve fonksiyonu üzerinde etkilidir. Özellikle yaşlanma sürecinde, E vitamininin yeterli alımı, bağışıklık fonksiyonlarının korunmasına yardımcı olabilir ve enfeksiyonlara karşı direnci artırabilir. Bitkisel yağlar, fındık, tohumlar ve yeşil yapraklı sebzeler E vitamini açısından zengin kaynaklardır. D Vitamini: Bağışıklık Sistemi ve Enfeksiyonlarla Mücadele D vitamini, bağışıklık sistemi üzerinde çift yönlü bir etkiye sahiptir; hem doğal bağışıklığı destekler hem de adaptif bağışıklık yanıtını düzenler. Yeterli D vitamini seviyeleri, özellikle solunum yolu enfeksiyonlarına karşı koruyucu olabilir. Güneş ışığının direkt etkisiyle cildimizde sentezlenen bu vitamin, kış aylarında veya güneş ışığına daha az maruz kaldığımız durumlarda yeterli alınamayabilir, bu nedenle besin takviyeleri veya D vitamini açısından zengin gıdalarla alımı önem kazanır. B6 ve Folat: Bağışıklık Hücrelerinin Gelişiminde Rolü B6 vitamini ve folat, özellikle bağışıklık hücrelerinin gelişimi ve fonksiyonları için kritik öneme sahip B vitaminleri arasındadır. B6 vitamini, amino asit metabolizması ve nörotransmitter sentezi gibi önemli işlevlerin yanı sıra, beyaz kan hücrelerinin olgunlaşmasını ve işlevini de destekler. Folat ise hücre bölünmesi ve DNA sentezi için gereklidir ve bu özellikleriyle bağışıklık hücrelerinin üretiminde ve onarımında önemli bir rol oynar. B6 vitamini bakımından zengin gıdalar arasında tavuk, balık, patates ve bazı meyve ve sebzeler bulunurken, folat bakımından zengin gıdalar ise yeşil yapraklı sebzeler, meyve ve meyve suları, fındık ve baklagillerdir. Çeşitli Diyet ve Vitamin Alımının Önemi Sağlıklı bir bağışıklık sistemi için çeşitli ve dengeli bir diyet hayati önem taşır. Vitaminlerin yanı sıra, mineraller ve diğer besin öğeleri de bağışıklık sisteminin sağlığı için gereklidir. Yeterli ve dengeli bir beslenme, yukarıda bahsedilen vitaminlerin alımını doğal yollarla sağlayarak bağışıklık sisteminin güçlenmesine katkıda bulunur. Bu, işlenmiş gıdalardan ziyade tam gıdalara, taze meyve ve sebzelere, tam tahıllara ve kaliteli protein kaynaklarına yönelmek anlamına gelir. Yapılan araştırmalar, sağlıklı bir diyetin, enfeksiyonlara karşı korunmada ve hastalık süreçlerinin hafif atlatılmasında önemli bir faktör olduğunu göstermektedir.
Tumblr media
Bağışıklık Sisteminin Güçlendirilmesinde Vitaminlerin Rolü
Bağışıklık sistemimiz, çok sayıda savunma mekanizmasını içeren karmaşık bir yapıdır ve bu yapıyı desteklemek için çeşitli vitaminlere ihtiyaç duyar. Vitaminler, bağışıklık hücrelerinin gelişimi, diferansiyasyonu ve fonksiyonlarını düzenleyerek hastalıklara karşı koruma sağlar. Yeterli vitamin alımı, özellikle enfeksiyonlara karşı dirençli bir bağışıklık sistemi için kritiktir. C Vitamini: Antioksidan Savunma ve Bağışıklık Fonksiyonları C vitamini, bağışıklık sisteminin en önemli destekçilerinden biridir. Beyaz kan hücrelerinin enfeksiyonla mücadele etme yeteneğini artırır ve hücreleri oksidatif stresten koruyarak hasarı azaltır. Serbest radikallerle savaşarak hücresel hasarı onarır ve bağışıklık sistemini güçlendirir. C vitamini aynı zamanda cilt bariyerinin sağlığını koruyarak, patojenlerin vücuda girişini zorlaştırır. E Vitamini: T-Hücreleri ve Bağışıklık Savunması E vitamini, özellikle hücresel bağışıklıkta rol oynar. T-hücrelerinin diferansiyasyonu ve proliferasyonu üzerinde etkili olan bu vitamin, yaşlanmayla ilişkili bağışıklık fonksiyonlarının azalmasını yavaşlatmaya yardımcı olabilir. Ayrıca, E vitamini inflamasyonu azaltır ve antikor üreten B hücrelerinin işlevini iyileştirir. D Vitamini: Bağışıklık Sistemi Düzenleyicisi D vitamini, bağışıklık sisteminin hem doğal hem de edinilmiş (adaptif) kısmını düzenler. Bu vitaminin yetersizliği, otomatik hastalıklardan enfeksiyonlara kadar çeşitli sağlık sorunlarıyla ilişkilendirilmiştir. D vitamini, makrofajlar ve dendritik hücreler gibi bağışıklık hücrelerinin aktivitesini modüle ederek, anti-mikrobiyal peptidlerin üretimini artırır ve enfeksiyonlarla mücadeleyi destekler. B Vitamini Kompleksi: Bağışıklık Hücrelerinin Yaşamsal Destekçisi B vitaminleri, özellikle B6, B12 ve folat, bağışıklık sistemi için gerekli olan enerji üretimi, hücre bölünmesi ve DNA onarımı gibi süreçlerde önemli roller oynar. Bu vitaminlerin eksikliği, bağışıklık hücrelerinin fonksiyonlarını ciddi şekilde etkileyebilir ve enfeksiyonlara karşı savunmasız bırakabilir.
Tumblr media
Vitamin Kaynakları ve Bağışıklık Sağlığı
Sağlıklı bir bağışıklık sistemi için vitaminlerin dengeli bir şekilde alınması gereklidir. Bu vitaminlerin birçoğu doğal gıda kaynaklarından elde edilebilir. Beslenmede C Vitamini: Zengin Kaynaklar ve Yararları C vitamini açısından zengin gıdalar arasında turunçgiller, çilek, kiwi, kırmızı ve yeşil biberler, brokoli ve Brüksel lahanası bulunur. Bu besinler, bağışıklık sistemini destekleyen antioksidanlar sağlar ve düzenli tüketim enfeksiyon riskini azaltabilir. E Vitamini: Gıdalar ve Bağışıklık Sistemi Üzerindeki Etkileri E vitamini bakımından zengin kaynaklar arasında badem, fındık, ayçiçeği tohumları ve yeşil yapraklı sebzeler yer alır. Bu vitamin, hücre zarlarını koruyarak ve bağışıklık hücrelerinin işlevselliğini artırarak sağlığın korunmasına katkıda bulunur. D Vitamini Kaynakları: Güneş Işığı ve Diyet D vitamini esas olarak güneş ışığına maruz kaldığımızda ciltte üretilir, ancak bazı gıdalar da bu vitamini sağlar. Bunlar arasında yağlı balıklar, karaciğer, yumurta sarısı ve D vitamini ile zenginleştirilmiş süt ürünleri bulunur. B6 ve Folat: Sağlıklı Bir Bağışıklık Sistemi İçin Gıda Seçenekleri B6 vitamini bakımından zengin gıdalar arasında avokado, muz, ceviz ve et ürünleri sayılabilir. Folat ise özellikle yeşil yapraklı sebzelerde, baklagillerde, tahıllarda ve turunçgillerde bulunur. Bu vitaminler, bağışıklık sistemi hücrelerinin sağlığı ve fonksiyonları için kritik öneme sahiptir.
Tumblr media
Vitaminlerin Bağışıklık Sistemi Üzerindeki Etkisi
Vitaminlerin bağışıklık sistemi üzerinde çok yönlü ve kritik etkileri bulunur. Yeterli vitamin alımı, patojenlere karşı etkili bir savunma sistemi geliştirmek ve hastalıkların önlenmesi ya da hafif atlatılması için temel bir gerekliliktir. C Vitamini: Soğuk Algınlığına Karşı Bir Kalkan C vitamini, soğuk algınlığı ve diğer üst solunum yolu enfeksiyonlarına karşı koruyucu bir etki sağlar. İmmün sistemin birincil savunma hattı olan epitelyal bariyer fonksiyonlarını destekleyerek ve beyaz kan hücrelerinin etkinliğini artırarak bağışıklık sistemini güçlendirir. Antioksidan özellikleri ile serbest radikalleri nötralize eder ve inflamasyonu azaltır, bu sayede hastalıkların şiddetini ve süresini azaltabilir. E Vitamini: Yaşlanma ve Bağışıklık Üzerindeki Etkisi E vitamini, özellikle yaşlı bireylerde bağışıklık sistemini güçlendirme konusunda önemli bir role sahiptir. Yaşlanma ile birlikte azalan T-hücre fonksiyonlarını destekler ve antioksidan kapasiteyi artırarak oksidatif stresten kaynaklanan hasarı azaltır. Bu, yaşlı popülasyonda sıkça gözlenen enfeksiyon riskinin azaltılmasına yardımcı olabilir. D Vitamini: Kemik Sağlığından Öteye Bağışıklıkla İlişkisi D vitamini sıklıkla kemik sağlığı ile ilişkilendirilse de, bağışıklık sistemi üzerinde de derin etkilere sahiptir. Makrofaj ve dendritik hücreler gibi immün hücrelerin aktivitesini düzenleyerek, antibakteriyel peptidlerin üretimini arttırır ve vücudun enfeksiyonlara karşı yanıt verme kapasitesini geliştirir. B12 Vitamini: Enerji Metabolizması ve Bağışıklık Sistemi B12 vitamini, enerji üretimi ve nörolojik fonksiyonların yanı sıra, immün sistemin düzgün çalışması için de gereklidir. Bu vitamin, DNA sentezi ve kırmızı kan hücrelerinin oluşumu gibi temel işlevlere katkıda bulunarak immün sistem hücrelerinin gelişimini ve işlevini destekler.
Optimal Bağışıklık İçin Vitamin Desteği
C Vitamini Zengini Meyve ve Sebzeler C vitamini açısından zengin meyve ve sebzeler, bağışıklık sistemini destekleyen besin maddeleri sağlar. Örneğin, portakal, kivi, çilek, kırmızı biber ve brokoli, günlük C vitamini ihtiyacının karşılanmasına yardımcı olabilir. E Vitamini Açısından Zengin Yağlar ve Tohumlar E vitamini, özellikle bitkisel yağlar, fındık, tohumlar ve tam tahıllarda bulunur. Bu besinler, hücre zarlarını koruyarak immün fonksiyonları güçlendirir ve oksidatif hasara karşı koruma sağlar. D Vitamini ve Güneş Etkileşimi Güneş ışığı, vücutta D vitamininin sentezlenmesi için en önemli faktördür. Kış aylarında güneş ışığına daha az maruz kalındığında, D vitamini açısından zengin besinler ve takviyeler önem kazanır. B Kompleksi ve Bağışıklık Sistemine Etkileri B vitamini kompleksi, enerji metabolizması, hücre bölünmesi ve DNA onarımı gibi süreçlerde rol alır. Bu vitaminlerin yeterli alımı, immün sistem hücrelerinin sağlıklı gelişimi için kritik önem taşır.
Tumblr media
Vitamin Alımı ve Bağışıklık Sağlığı Stratejileri
Günlük C Vitamini Alımının Önemi Günlük C vitamini alımı, immün sistemin düzenli olarak desteklenmesi ve potansiyel enfeksiyonlara karşı direncin artırılması için önemlidir. E Vitamini ve Antioksidan Savunma Mekanizmaları E vitamini, hücrelerin oksidatif hasara karşı korunmasında önemli bir rol oynar ve bu da immün sistemin güçlendirilmesine yardımcı olur. D Vitamini Eksikliği ve Bağışıklık Sistemi Zafiyeti D vitamini eksikliği, bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve enfeksiyonlara karşı savunmasızlığa yol açabilir. Bu nedenle, yeterli D vitamini alımı özellikle önemlidir. B Vitamini Takviyeleri ve Bağışıklık Fonksiyonları Özellikle beslenmede eksiklikler varsa, B vitamini takviyeleri, immün fonksiyonların sağlıklı bir şekilde sürdürülmesine destek olabilir.
Vitaminler ve Bağışıklık Sistemi Arasındaki Sinergi
C ve E Vitaminlerinin Kombinasyonunun Gücü C ve E vitaminleri birlikte alındığında, antioksidan savunma mekanizmalarını daha da güçlendirerek immün sistem üzerinde sinerjik bir etki yaratabilir. D Vitamini ve Bağışıklık Sistemi Üzerindeki Geniş Etki Alanı D vitamini, sadece kemik sağlığını değil, aynı zamanda bağışıklık sisteminin geniş bir yelpazede etkili olmasını sağlayarak, çeşitli immünolojik işlevleri destekler. B Vitamini Kompleksinin Bağışıklık Sistemi İle İlişkisi B vitaminleri kompleksi, immün sistem hücrelerinin enerji ihtiyacını karşılayarak ve hücresel bölünme süreçlerini destekleyerek immün sistem sağlığını destekler.
Sıkça Sorulan Sorular
Bağışıklık sistemi için hangi vitamin?Bağışıklık sistemi için özellikle C, D ve E vitaminleri hayati önem taşır. Bu vitaminler, immün sistem hücrelerinin işlevini artırır ve vücudu enfeksiyonlara karşı korur.Bağışıklık sistemini en hızlı ne güçlendirir?Sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz, bağışıklık sistemini en hızlı güçlendiren faktörler arasındadır. Ayrıca, yeterli uyku ve stresten uzak bir yaşam tarzı da immün sistem sağlığını destekler.Vücut direnci için hangi vitamin?Vücut direnci için en önemli vitaminler C, D ve B6 vitaminleridir. Bu vitaminler, vücudun hastalıklara karşı direncini artırmada kritik roller oynar.En güçlü bağışıklık güçlendiriciEn güçlü bağışıklık güçlendiriciler arasında C vitamini, D vitamini ve çinko bulunur. Bu bileşenler, vücudun savunma sistemini güçlendirerek hastalıklara karşı daha dirençli hale getirir.Bağışıklık güçlendirici takviyelerBağışıklık güçlendirici takviyeler arasında multivitaminler, probiyotikler ve omega-3 yağ asitleri sayılabilir. Bu takviyeler, genel bağışıklık sağlığını desteklemek için kullanılabilir.Doğal bağışıklık güçlendiricilerDoğal bağışıklık güçlendiriciler arasında sarımsak, zencefil, turunçgiller ve yeşil çay bulunur. Bu gıdalar, antioksidanlar ve diğer besin maddeleri içererek immün sistemini güçlendirir.Bağışıklığı güçlendiren gıdalarBağışıklığı güçlendiren gıdalar arasında C vitamini açısından zengin meyveler, omega-3 yağ asitleri içeren balıklar ve çinko bakımından zengin kabuklu deniz ürünleri yer alır. Bu gıdalar, vücut savunmasını destekleyerek hastalıklara karşı koruma sağlar. Read the full article
0 notes
backlinkmezbilisim · 1 year ago
Text
Lökosit
Lökositler, beyaz kan hücreleri olarak da bilinir ve bağışıklık sisteminin önemli bir bileşenidir. Vücudu enfeksiyonlara karşı korur, mikropları ve yabancı maddeleri yok eder. Lökosit seviyeleri kan testleri ile ölçülür ve enfeksiyonlar, iltihaplar veya diğer sağlık sorunlarına işaret edebilir.
0 notes
karayoluhaber · 1 year ago
Text
Lökositlerin Önemi ve Yapıları
Beyaz kan hücreleri olarak da bilinen lökositler, hemoglobin içermeyen, çekirdekleri olan ve hareket edebilen kan hücreleridir. Yabancı cisimleri ve hücre artıklarını yutarak, bulaşıcı ajanları ortadan kaldırarak, kanser hücrelerini öldürerek veya antikor üreterek vücudu hastalık ve enfeksiyondan korurlar. Kemik iliği beyaz kan hücrelerini üretir ve dalak, karaciğer ve böbrekler gibi organlar…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
saglikvehastalik · 1 year ago
Text
AIDS Nasıl Bulaşır? (Belirtileri Nelerdir?)
Tumblr media
AIDS, yüzyılımızın en ölümcül hastalıklarından biridir. AIDS, HIV (İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü) adlı virüsün neden olduğu bir enfeksiyondur. HIV, vücudun bağışıklık sistemini zayıflatır ve vücudu çeşitli enfeksiyonlara ve kanserlere karşı savunmasız bırakır. AIDS ise, HIV enfeksiyonunun son aşamasıdır. AIDS’li kişilerde ciddi ve ölümcül hastalıklar görülür. AIDS’in bulaşma yolları nelerdir? AIDS nasıl bulaşır? AIDS’in tedavisi var mı? Bu soruların cevaplarını bu makalede bulacaksınız. AIDS’in Bulaşma Yolları: AIDS, HIV virüsünün bulaştığı kişilerin vücut sıvılarının, virüs ile temas etmemiş kişilerin vücuduna girmesi ile yayılır. Virüsün yayılmasında etkili olan vücut sıvıları kan, sperm, vajina salgısı ve anne sütü şeklinde sıralanabilir. Bu sıvılar aracılığıyla AIDS nasıl bulaşır? Şöyle ki: - Kan yoluyla: HIV pozitif kişinin kanının, virüs negatif kişiye nakledilmesi ile bulaşma olur. Bu durum kan transfüzyonu, organ nakli, doku nakli gibi işlemler sırasında veya ortak iğne kullanımı gibi durumlarda görülebilir. - Cinsel ilişki ile: HIV pozitif kişiyle korunmasız cinsel ilişki yaşayan kişiye bulaşma olur. Bu durum hem heteroseksüel hem de homoseksüel ilişkilerde geçerlidir. Cinsel ilişki sırasında kullanılan prezervatif veya diğer koruyucu yöntemler bulaşma riskini azaltabilir. - Anne-çocuk arasında: Hamilelik, doğum veya emzirme sırasında HIV pozitif anneden çocuğuna bulaşma olur. Bu durum annenin tedavi alması veya emzirmeyi bırakması ile önlenebilir. AIDS’in bulaşma yollarını öğrendikten sonra, AIDS’in nasıl bulaşmadığını da bilmek önemlidir. Çünkü bazen yanlış bilgiler veya ön yargılar nedeniyle AIDS’li kişilere karşı ayrımcılık yapılabilir. Oysa AIDS’in şu yollarla bulaştığı kesinlikle doğru değildir: - Tokalaşmak, sarılmak, öpüşmek gibi temaslarla - Öksürmek, hapşırmak gibi solunum yoluyla - Sinek veya böcek ısırmasıyla - Ortak kullanım eşyalarıyla (bardak, tabak, çatal, kaşık vb.) - Ortak tuvalet veya havuz kullanımıyla - Terlemeyle Bu yollarla AIDS’in bulaşmadığını bilerek, AIDS’li kişilere karşı daha anlayışlı ve saygılı olmalıyız. AIDS’in Belirtileri: AIDS, HIV virüsünün vücutta çoğalması ve bağışıklık sistemini baskılaması sonucunda ortaya çıkan bir hastalık durumudur. AIDS’in belirtileri, kişiden kişiye değişebilir. Bazı kişilerde belirtiler çok erken görülebilirken, bazılarında yıllar sonra ortaya çıkabilir. AIDS’in belirtileri şunlardır: - Ateş, terleme, halsizlik, kilo kaybı gibi genel belirtiler - Lenf bezlerinde şişme ve ağrı - Deride döküntü, kaşıntı, yara veya leke - Ağızda pamukçuk veya yara - Öksürük, nefes darlığı, göğüs ağrısı gibi solunum sistemi belirtileri - İshal, bulantı, kusma, karın ağrısı gibi sindirim sistemi belirtileri - Baş ağrısı, nöbetler, felç, unutkanlık gibi sinir sistemi belirtileri - Kansızlık, kanama eğilimi, morarma gibi kan hastalığı belirtileri - Bazı kanser türleri (Kaposi sarkomu, lenfoma vb.) AIDS’in belirtilerini fark ettiğinizde vakit kaybetmeden bir doktora başvurmalısınız. Erken tanı ve tedavi ile yaşam kalitenizi ve sürenizi artırabilirsiniz. AIDS’in Tanısı: AIDS’in tanısı için HIV testi yapılması gerekir. HIV testi, kan veya tükürük örneğinde HIV antikorlarının veya antijenlerinin varlığını araştırır. HIV testi yapılması için kişinin rızası alınmalıdır. HIV testi sonucu pozitif çıkarsa, bu kişiye HIV pozitif denir. Bu durumda kişi AIDS hastası değildir, ancak virüsü taşıdığı için başkalarına bulaştırabilir. HIV pozitif kişilerin AIDS olup olmadığını anlamak için ise CD4 hücre sayısı ve viral yük ölçümü yapılır. CD4 hücreleri bağışıklık sistemini oluşturan beyaz kan hücreleridir. Viral yük ise kanda bulunan HIV virüsünün miktarıdır. CD4 hücre sayısı azaldıkça ve viral yük arttıkça AIDS riski artar. AIDS tanısı için şu kriterler aranır: - CD4 hücre sayısının 200/mm3’ün altında olması - Viral yükün 100.000 kopya/ml’nin üzerinde olması - Fırsatçı enfeksiyon veya kanserlerden birinin varlığı Bu kriterlerden herhangi birine sahip olan kişiye AIDS tanısı konur. AIDS’in Tedavisi AIDS’in kesin bir tedavisi yoktur. Ancak günümüzde geliştirilen antiretroviral ilaçlar sayesinde HIV virüsünün çoğalması engellenebilir ve bağışıklık sistemi korunabilir. Antiretroviral ilaçlar farklı sınıflara ayrılır ve genellikle birlikte kullanılır. Bu ilaçların etkili olabilmesi için düzenli olarak alınması gerekir. Antiretroviral ilaçların yanında AIDS’li kişilerin fırsatçı enfeksiyon veya kanserlere karşı da tedavi alması gerekir. Bu tedaviler enfeksiyonun veya kanserin türüne göre değişebilir. Antibiyotikler, antifungal ilaçlar, antiviral ilaçlar, kemoterapi gibi yöntemler kullanılabilir. - Yaşam tarzı değişiklikleri hakkında bilgi vereceğim. AIDS’li kişilerin sağlıklı beslenme, egzersiz, sigara ve alkol bırakma, stres yönetimi gibi yaşam tarzı değişiklikleri yapması gerektiğini anlatacağım. - AIDS’in önlenmesi hakkında bilgi vereceğim. AIDS’in bulaşma yollarını tekrar hatırlatacağım ve bulaşma riskini azaltmak için alınması gereken önlemleri sıralayacağım. Örneğin, korunmalı cinsel ilişki, ortak iğne kullanmama, kan ürünlerinin test edilmesi, hamilelik öncesi ve sonrası test yaptırma gibi önlemlerden bahsedeceğim. Bu makalede, AIDS nasıl bulaşır sorusunun cevabını aradık. AIDS’in, HIV virüsünün neden olduğu bir enfeksiyon olduğunu, virüsün vücut sıvıları aracılığıyla bulaştığını, cinsel ilişki, kan yolu ve anne-çocuk arasında yayıldığını öğrendik. AIDS’in bulaşma yollarını önlemek için korunmalı cinsel ilişki, ortak iğne kullanmama, kan ürünlerinin test edilmesi, hamilelik öncesi ve sonrası test yaptırma gibi önlemler alınması gerektiğini vurguladık. AIDS’in belirtilerini, tanısını ve tedavisini de anlattık. AIDS’in belirtilerinin kişiden kişiye değişebildiğini, ateş, terleme, kilo kaybı, lenf bezlerinde şişme, deride döküntü, ağızda pamukçuk gibi genel belirtiler olduğunu söyledik. AIDS’in tanısının HIV testi ile konulduğunu, CD4 hücre sayısı ve viral yük ölçümü ile takip edildiğini belirttik. AIDS’in kesin bir tedavisi olmadığını, ancak antiretroviral ilaçlar ile HIV virüsünün çoğalmasının engellenebildiğini ve bağışıklık sisteminin korunabildiğini ifade ettik. AIDS hakkında bilgi sahibi olmak, hem kendimizi hem de başkalarını korumak için önemlidir. AIDS’li kişilere karşı ayrımcılık yapmamalı, onlara destek olmalıyız. AIDS ile mücadele etmek için bilinçli ve sorumlu davranmalıyız. - HIV, İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü’nün kısaltmasıdır. HIV, kan, sperm, vajina salgısı ve anne sütü gibi vücut sıvıları aracılığıyla bulaşan ve bağışıklık sistemini zayıflatan bir virüstür. HIV enfeksiyonu olan kişiye HIV pozitif denir. HIV pozitif olan kişi AIDS hastası değildir, ancak virüsü taşıdığı için başkalarına bulaştırabilir. - AIDS, Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu’nun kısaltmasıdır. AIDS, HIV virüsünün neden olduğu enfeksiyonun son aşamasıdır. AIDS’li kişilerde bağışıklık sistemi çok zayıflar ve vücut çeşitli enfeksiyonlara ve kanserlere karşı savunmasız kalır. AIDS tanısı için kişinin CD4 hücre sayısının 200/mm3’ün altında olması, viral yükün 100.000 kopya/ml’nin üzerinde olması veya fırsatçı enfeksiyon veya kanserlerden birinin varlığı gereklidir. Read the full article
0 notes
mercimeksi · 2 years ago
Text
Diyabete neden olan besin hangisidir?
Diyabete doğrudan neden olan tek bir besin yoktur. Bununla birlikte, bazı besinler ve yeme alışkanlıkları, diyabet riskini artırabilir. Genellikle, şu tür besinler ve alışkanlıklar diyabet riskini yükseltir:
Aşırı şekerli yiyecekler ve içecekler: Yüksek şeker içeren gıdalar ve içecekler, kan şekeri seviyelerinde ani yükselmelere neden olabilir ve zamanla insülin direncine yol açabilir.
Yüksek glisemik indeksli gıdalar: Beyaz ekmek, beyaz pirinç ve patates gibi yüksek glisemik indeksli gıdalar, kan şekeri seviyelerini hızlı bir şekilde yükseltir ve insülin direncini artırabilir.
Trans yağlar ve doymuş yağlar: Kötü kalitedeki yağlar, diyabet riskini artırabilir. Fast food ve paketli atıştırmalıklar gibi gıdalarda bulunan trans yağlar ve doymuş yağlar, insülin direncini artırarak diyabet riskine katkıda bulunur.
Fazla kilo ve obezite: Fazla kilolu veya obez olmak, diyabet riskini önemli ölçüde artırır. Vücuttaki yağ hücreleri, insülin direncini artırarak kan şekeri seviyelerinin kontrolünü zorlaştırır.
Diyabet riskini azaltmak için, sağlıklı ve dengeli bir diyet benimseyin, işlenmiş gıdalardan kaçının, bol sebze ve meyve tüketin ve düzenli egzersiz yapın. Eğer şüpheleriniz varsa veya daha fazla bilgi almak istiyorsanız, bir doktor veya diyetisyenle konuşun.
Tumblr media
 ABD’de yapılan bir araştırmaya göre, diyabete yol açan en tehlikeli besinler şunlardır 1 2:
İşlenmiş et
Patates
Kırmızı et
Pirinç
Buğday
Meyve suyu
Bu besinleri çok fazla tüketmek, tip-2 diyabet riskini artırır. Bunun yerine, tam tahıllı gıdalar, sebze, fındık ve çekirdek gibi gıdaları tercih etmek daha sağlıklıdır 1 2. Ayrıca kuru baklagiller de kan şekerini yavaş yükselten ve düşüren karbonhidrat kaynağıdır 3. Umarım bu bilgiler işinize yarar. 😊
İleti alındı. Merhaba, bu Bing. Diyabete neden olan besinler konusunda size yardımcı olabilirim. ABD'de yapılan bir araştırmaya göre, diyabete yol açan en tehlikeli besinler şunlardır : - İşlenmiş et - Patates - Kırmızı et - Pirinç - Buğday - Meyve suyu Bu besinleri çok fazla tüketmek, tip-2 diyabet riskini artırır. Bunun yerine, tam tahıllı gıdalar, sebze, fındık ve çekirdek gibi gıdaları tercih etmek daha sağlıklıdır . Ayrıca kuru baklagiller de kan şekerini yavaş yükselten ve düşüren karbonhidrat kaynağıdır. Umarım bu bilgiler işinize yarar. 😊
Daha fazla bilgi:
1. yenicaggazetesi.com.tr
2. posta.com.tr
3. acibadem.com.tr
4. msn.com
5. hurriyet.com.tr
0 notes
bunedycom · 2 years ago
Text
Vücudumuzun Görünmez Askerleri Olan Lökosit Nedir?
Vücudumuzun Görünmez Askerleri Olan Lökosit Nedir?
İnsan vücudu gerçek bir mucizedir. Görmediğimiz ya da önemsiz olarak düşündüğümüz bir hücre veya organ bile hayat kurtarıcı olabilir. Bunlardan biri lökosit ya da halk arasında bilinen adıyla beyaz kan hücreleri veya alyuvarlardır. Lökosit, vücudumuzun savunma duvarının en önemli askerleridir. Bu nedenle hücre sayısında yaşanan artış ya da azalma kritik öneme sahiptir. Lökosit ile ilgili…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
hamilelikte · 2 years ago
Text
Kadınlarda yumurtlama döneminde beyaz kremsi kokusuz akıntı miktarının arttığı bir gerçektir. Peki kadınların sürekli kafasını karıştıran bu akıntılar ne anlama geliyor? Belki de en çok kafa karışıklığına yol açan beyaz kremsi kokusuz akıntının gebelik belirtisi olup olmadığıdır. Gerçekten de beyaz kremsi akıntı hamilelik belirtisi midir? Beyaz akıntı adet belirtisi midir? Beyaz akıntı neden olur? İşte tüm bu soruların cevabını bu yazımızda bulacaksınız. Vajinal akıntı neden olur? Vajinal salgılar, kadın üreme sisteminde önemli bir temizleme işlevi görür. Vajina ve serviks bezleri tarafından üretilen sıvı, ölü hücreleri ve bakterileri vücuttan uzaklaştırır. Çoğu durumda akıntı tamamen normaldir. Fiziki şartlara göre miktarı, kokusu ve rengi değişebilir. Örneğin, yumurtlama veya cinsel uyarılma sırasında daha fazla akıntınız olabilir veya hamilelik sırasında akıntınız farklı kokabilir. Kadınlarda değişikliğe uğrayan akıntılar renk, koku veya doku normalden önemli ölçüde farklıysa, özellikle vajinal bölge kaşınıyorsa veya yanıyorsa, bir enfeksiyon veya başka bir durumla karşı karşıya olabilirsiniz. Vajinal akıntı doğaldır Üreme çağındaki kadınlarda vajinal akıntı fizyolojik ve doğal bir durumdur. Adet döngünüze bağlı olarak, akıntı miktarı ve tutarlılığı değişebilir. Özellikle yumurtlama döneminde salgı miktarı artar, şeffaflık artar, elastikiyet artar ve şeffaf hale gelir. Bu akımlar kişiye rahatsızlık vermez. Renksiz, kokusuz bir akıntı genellikle sağlıklı kabul edilir ve tehlikeli değildir. Kadınlarda akıntı sayısında bireysel farklılıklar vardır ve hatta aynı kadında akıntı miktarı ve miktarı aydan aya değişmekle birlikte genel olarak aynı kadında bile belli bir düzen vardır. Vajinal akıntının miktarını ve özelliklerini etkileyen, şeklini değiştiren birçok doğal neden olabilir. Vajinal akıntı tehlikeli midir? Hayır, tüm akımlar zararlı değildir. Çoğu fizyolojik veya kendiliğinden oluşan akımlardır. Ancak bazı akıntılar patolojiktir. Başka bir deyişle, normal değil. Patolojik akıntı değerlendirilirken akıntının rengine, kokusuna, miktarına ve beraberindeki ağrıya dikkat edilir. Koku, kaşıntı ve ağrı gibi belirtilerle birlikte sarı veya yeşil akıntı, bir dizi tıbbi durumun habercisi olabilir. Bir jinekoloğa danışın ve kapsamlı bir muayeneden geçin. Beyaz kremsi kokusuz akıntı hamilelik belirtisi midir? Beyaz kremsi kokusuz akıntı hamilelik belirtisi Beyaz kremsi kokusuz akıntı hamilelik belirtisi midir? bu soruyu şu şekilde yanıtlamak yerinde olacaktır. Beyaz akıntı hamilelik belirtisi olabilir. Bu tür akıntılar kadınların hormonal değişimler yaşadığı dönemlerde fazlasıyla oluşur. Hamilelik de hormon değişikliklerinin en yoğun yaşandığı dönem olduğu için beyazımsı veya kremsi akıntı gebeliğin ilk işareti olabilir. Erken evrelerde ortaya çıkan daha önemli hamilelik belirtileri vardır. Bunlardan en önemlisi adet gecikmesidir. Hamileliğin erken evrelerinde baş dönmesi, mide bulantısı, halsizlik, kokulara karşı hassasiyet ve sık idrara çıkma ve beyaz kremsi kokusuz akıntı da görülebilir. Ancak bunların hiçbirine bakarak kesin teşhis koyamazsınız. Bunun nedeni, bu tür semptomların sadece hamilelikten değil, birçok nedenden kaynaklanabilmesidir. Bu nedenle geç adet gören ya da gebelik belirtilerinin çoğuna sahip olan, özellikle korunmasız cinsel ilişkiye giren kadınlara test yaptırılmalıdır. Çoğu vajinal akıntı hamilelikle ilgili değildir. Bununla birlikte, çoğu hamile kadın, ilk üç aylık dönemde ve hamilelik boyunca kalın, beyaz veya soluk sarı akıntı geçirir. Bu salgılara artan hormon seviyeleri ve vajinal kan akışı neden olur. Hamilelik sırasında serviks ve vajinal duvarlar yumuşadığından, enfeksiyonu önlemek için vajinal akıntı artar. Vajinal akıntıdaki artış, hamilelik sırasında vajinadaki en belirgin değişikliklerden biridir ve yüksek östrojen ve progesteron seviyelerine bağlıdır. Kan hacmindeki ve kan akışındaki artış da vajinal akıntının artmasına katkıda bulunabilir. Hamilelik sırasında akıntı sıvı, beyaz ve sütsü olmalıdır.
Beyaz kremsi kokusuz akıntı ne belirtisi olabilir? Yumurtlama döneminde vücutta meydana gelen değişiklikler nedeniyle akıntının şekli, rengi ve miktarı değişir. Beyaz adet öncesi akıntı görmenizin nedeni budur. Ancak beyaz akıntı size adetinizin yaklaştığını da söyleyebilir. Özellikle beyaz kremsi, kokusuz ve çok koyulaşan akıntı adetinizin yakın olduğunun önemli bir belirtisidir. Olağandışı akıntı, koku, kaşıntı, kasıkta ağrı veya idrar yaparken yanma bir enfeksiyona işaret edebilir. Bu gibi durumlarda en doğru sonuca varmak için bir doktora başvurmanızda fayda var. Vajinal akıntının miktarı ve şekli kadından kadına değişir. Genel olarak vajinanın doğal florasına, hormonal durumuna, cinsel aktiviteye ve su dengesine bağlı olarak salgıların özellikleri değişir. Adet öncesi görülen akıntı genellikle beyaz ve normalden daha koyu bir hal alır. Bu akıntı kıvamı kişiden kişiye değişebilir. Ayrıca adet öncesi ve sonrasında kalın akıntı görebilirsiniz. Kokulu, kaşıntılı ve çok renkli akıntı genellikle normal kabul edilmez. Sarı-yeşil akıntı, genital bir enfeksiyonun belirtisidir. Beyaz kremsi kokusuz akıntıya ne sebep olur? Normal akıntı genellikle renksiz ve kokusuzdur. Adet öncesi ve sonrası beyaz kremsi kokusuz akıntı oldukça normaldir. Ancak akıntının beyaz süzme peynir gibi görünmesi normal değildir. Yine akıntı kötü kokulu, köpüklü veya sarı-yeşil ise normal akıntı değildir. Bu renkte kokulu akıntı genellikle mantar enfeksiyonu nedeniyle oluyor. Mantar enfeksiyonlarının tedavisi genellikle kolaydır. Elbette gerçeği öğrenmek ve tedavi olmak için bir doktora görünmeniz gerekir. Hamileyken vajinal akıntı ne zaman ortaya çıkar? Beyaz Kremsi Kokusuz Akıntı Hamilelik Gebeliğin erken belirtilerinden biri, gebelik boyunca devam eden vajinal akıntıdaki artıştır. Lökore olarak bilinen normal vajinal akıntı ince, berrak veya süt rengindedir ve hafif bir kokusu vardır. Vajinal akıntıdaki değişiklikler gebe kaldıktan bir veya iki hafta sonra, hatta adetin başlamasından önce başlayabilir. Hamilelik ilerledikçe, bu akıntılar genellikle daha belirgin hale gelir ve çoğunlukla hamileliğin sonunda ortaya çıkar. Hamilelik sırasında akıntıyı önlemek için tampon kullanmaktan kaçının. Adet gecikmesinden önce yaşayabileceğiniz erken gebelik belirtileri Pozitif bir gebelik testi yapana kadar hamile olup olmadığınızı bilmenin bir yolu yoktur. Ancak adetiniz gecikmeden ve test yaptırmadan önce aşağıdaki erken gebelik belirtilerini izleyerek hamileliğiniz hakkında fikir edinebilirsiniz. Hassas göğüsler: Göğüsler genellikle gebelik bildirimlerini ilk alan organdır. Bazı kadınların göğüsleri gebe kaldıktan sonraki ilk birkaç gün içinde yüksek östrojen seviyeleri yaşamaya başlar, bu da onları ağrılı, dolgun ve dokunulduğunda ağrılı hale getirebilir. Areolanın koyulaşması: Gebe kaldıktan birkaç hafta sonra, areolanızın (meme ucunun etrafındaki daire) karardığını, çapının arttığını ve üzerinde küçük kabarcıkların ortaya çıktığını fark edebilirsiniz. Yorgunluk: Hamilelik hormonlarının yüksek seviyeleri, hamileliğin ilk dört ayında uyuşukluğa ve uyuşukluğa neden olabilir. Mide bulantısı: Sabah bulantısı ve kusma, yeni gebelik hormonlarının hızla yükselmesi nedeniyle gebe kaldıktan sonraki günlerde başlayabilir. Koku Hassasiyeti: Bazı hamile kadınlar, yüksek östrojen seviyeleri nedeniyle hamileliğin erken döneminde çevresel kokulara karşı hassas hale gelir. Sık idrara çıkma: Aniden sık idrara çıkma ihtiyacı hissetmeye başlarsanız, bu hamileliğin erken bir belirtisi olabilir. Hipertermi: Yüksek progesteron seviyeleri vücut ısısını arttırır. Servikal mukus: Yumurtlamadan sonra değişmeyen kremsi bir vajinal akıntı erken gebelik belirtisi olabilir. Sonuç olarak, hamilelikte görülen belirtiler her anne adayı için farklıdır. Bazı kadınlar için kanama hamilelik belirtisidir bazı kadınlar için ise beyaz kremsi kokusuz akıntı. Hamileliğin ilk birkaç haftasında vajinadan beyaz bir akıntı gelir. Bu hamilelik belirtileri arasında görülebilir.
Bu süreçte kasıkta ani ağrıların yanı sıra beklenmedik bir kanama meydana gelir. Beyaz vajinal akıntınız varsa, bunu hamilelik belirtisi olarak algılamayın. Diğer belirtiler ile birlikte ele alın. Çünkü hamilelik belirtileri tekrar tekrar ortaya çıkar. Beyaz akıntı, hamileliğin yaygın bir belirtisidir ve adet gecikmesiyle birlikte başka semptomlarınız varsa, başarılı bir hamilelik geçirdiğinizi varsayabilirsiniz.
0 notes
omerdogru · 2 years ago
Photo
Tumblr media
ALLAH'IN YARATTIĞI İNSANIN BEDENİ 1: Kemik sayısı: 206 2: Kas sayısı: 639 3: Böbrek sayısı: 2 4: Süt dişi sayısı: 20 5: Kaburga sayısı: 24 (12 çift) 6: Kalp kamera numarası: 4 7: En büyük arter: Aort 8: Normal tansiyon: 120/80 Mmhg 9: Ph kan: 7.4 10: Omurga sayısı: 33 11: Boynundaki omurga sayısı: 7 12: Orta kulaktaki kemik sayısı: 6 13: Yüzdeki kemik sayısı: 14 14: Kafatasındaki kemik sayısı: 22 15: Göğüs kemik sayısı: 25 16: Kollardaki kemik sayısı: 6 17: İnsan kolundaki kas sayısı: 72 18: Kalpte bomba sayısı: 2 19: En büyük organ: Deri 20: En büyük bez: Karaciğer 21: En büyük hücre: Kadın yumurtası 22: En küçük hücre: Sperm 23: En küçük kemik: Orta kulak istilası 24: İlk organ nakli: Böbrek 25: Ortalama ince bağırsak uzunluğu: 7 m 26: Ortalama kalın bağırsak uzunluğu: 1.5 m 27: Ortalama yeni doğan bebek ağırlığı: 3 kg 28: Bir dakikada nabız oranı: 72 kez 29: Normal vücut ısısı: 37 C° (98.4 f°) 30: Ortalama kan hacmi: 4 ila 5 LİTRE 31: YAŞAM LAPSOSU Kırmızı Kan hücreleri: 120 gün 32: YAŞAM LAPSO: 10 ila 15 gün 33: Hamilelik dönemi: 280 gün (40 hafta) 34: İnsan ayaklarındaki kemik sayısı: 33 35: Her bileğindeki kemik sayısı: 8 36: Elindeki kemik sayısı: 27 37: En büyük endokrin bezi: Tiroidler 38: En büyük lenf organı: Dalak 40: En büyük ve güçlü kemik: Uyluk kemiği 41: En küçük kas: Stapedius (orta kulak) 41: Kromozom Sayısı: 46 (23 çift) 42: Yeni doğan bebek kemik sayısı: 306 43: Kan viskosu: 4.5 ' e 5.5 44: Evrensel bağışçı kan grubu: O 45: Evrensel alıcı kan grubu: AB 46: En büyük akyuvar: Monocito 47: Daha küçük beyaz kan hücresi: Lenfocito 48: Alyuvar sayımının artmasına: Policitemia denir 49: Vücuttaki kan bankası: Dalak 50: Yaşam Nehri adı: Kan 51: Normal kan kolesterol seviyesi: 100 mg / dl 52: Kanın akıcı kısmı: Plazma Yaşam denilen bu maceranın tadını çıkarmanızı sağlayan mükemmel tasarlanmış bir makine. Ona iyi bak. Bilgisizlik ve aşırılıklarla zarar verme. https://www.instagram.com/p/ClskZIuIRCO/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
maho0326 · 4 years ago
Text
Tumblr media
Hücreleri yenileyen, cildi gençleştiren süper besinler
1 - Brasika sebzeleri: Brüksel lahanası, brokoli, turp, karnabahar, hardal otu, pazı, tere, marul, şalgam, kırmızı, beyaz ve karalahana vücudun toksik maddelerden arınması için çalışan detoksifikasyon enzimlerini aktive eder. Akne tedavisinde ve cildin elastikiyetini korumasında etkilidir.
2 - Alyum sebzeleri: Frenk soğanı, arpacık soğanı, taze soğan, kırmızı soğan, kuru soğan, pırasa, kuru ve taze sarımsakta bulunan sülfid bileşenleri detoksifikasyon enzimlerinin aktivitelerini artırmaktadırlar. Bu sebzeler antioksidan özellikler de sergilerler. Cildi de korurlar.
3 - Zeytinyağı: Bileşimindeki tekli doymamış yağ asitleri kuru ciltlere karşı oldukça faydalıdır. Aynı zamanda antioksidan etkisi de vardır. Yüzeysel olarak uygulandığında içerdiği E vitamini sayesinde cildin nemlenmesine yardımcı olur. Yumuşaklık ve pürüzlük sağlar. Ancak ışık almayan, serin bir yerde ve hava almadan saklanması önerilmektedir.
4 - Yağlı tohumlar (ceviz, badem, yerfıstığı, fındık): İçerdikleri çoklu doymamış yağ asitleri, E vitamini, B6 vitamini ve magnezyum sayesinde kuvvetli birer antioksidan ve detoksifikandır. Yüksek enerji içerikleri nedeniyle aşırıya kaçmadan tüketilmesi tavsiye edilir.
5 - Maden suyu: Tam bir mineral deposudur. Cildi besler, parlaklık ve tazelik verir. Günde 1 - 2 bardak içilebildiği gibi buz kalıplarına dondurularak veya pamukla cilde yedirilebilir.Doğal bir tonik olarak görülebilir. Ancak piyasada satılan meyveli alternatifleri yerine sade olanları tercih etmek gerekmektedir.
6 - Balık: Kan dolaşımını düzenleyerek hücrelere daha fazla oksijen taşınmasına ve cildin gençleşmesine yardımcı olmaktadır.
Somon, uskumru ve ton balığı gibi yağlı balıklar omega 3 yağ asitlerinden daha da zengin olduğu için tercih edilmelidir. Ancak balığı kızartmak yerine; ızgara, buğulama veya fırında pişirme yöntemleri ile hazırlamak gerekir.
7 - Havuç: Sarı ve turuncu renkli sebzeler güneşten koruyucudur. Nemlendirici özelliktedir, cilt kurumasını önlemeye yardımcıdır. Aynı zamanda ciltteki elastikiyeti korur. Özellikle beta karoten içerikleri ile kollajen hasarını en aza indirir, yaşlanmayı geciktirici etkiler gösterirler.
8 - Maydanoz: Ödem denilince ilk akla gelen besinlerden biridir. Cilt sıkılaşmasına da yardımcıdır. Ispanak, roka, marul gibi koyu yeşil yapraklı sebzeler gibi maydanoz da göz çevresindeki mor halkalar ve sivilceler için faydalı etkiler göstermektedir.
9 - Kivi: Toksinlerle mücadele konusunda antioksidan kapasitesi oldukça yüksek olan C vitamini açısından 2 adet portakal veya 3 adet mandalinaya eşdeğer özelliktedir. Tıpkı çilek, biber, kuşburnu ve turunçgiller gibi kollajen dokunun sağlamlığında etkilidir.
10 - Yumurta: Anne sütü ve yumurta tüm besinler içerisinde en kaliteli proteine sahiptir. Yumurtada insan vücudunda sentezlenemeyen ve kesinlikle besinlerle dışarıdan alınması gerekli olan elzem amino asitler yeterli ve dengeli miktarlarda bulunmaktadır. Sindirilebilirliği yüksek, tamamına yakını vücut tarafından kullanılmakta ve vücut proteinlerine dönüşebilmektedir. Bu nedenle örnek protein olarak tanımlanmakta olan yumurta vitamin ve mineral deposu olarak da görülebilir. Hücrelerin, dokuların ve organların yenilenmesi ve onarılması açısından son derece faydalı bir besindir. Toplam yağ miktarının ve doymuş yağ oranının düşük olması sebebiyle sağlıklı bireyler kolesterol içeriğinden dolayı korkmadan günde 1 - 2 adet haşlama, omlet veya menemen şeklinde tüketebilirler.
Kaynak: Uzman Diyetisyen M. Tugay Köse
5 notes · View notes
ekipsaglik · 2 months ago
Text
Sağlıklı Beslenme ve Bağışıklık Sistemi Güçlendirme
Tumblr media
Bağışıklık sistemi, vücudumuzu hastalıklara karşı koruyan en önemli savunma mekanizmalarından biridir. Güçlü bir bağışıklık sistemi, enfeksiyonlara karşı daha dirençli olmanızı sağlar ve genel sağlığınızı korur. Sağlıklı beslenme, bağışıklık sistemini güçlendirmek için vazgeçilmez bir unsurdur. Dengeli bir diyet, vücudun ihtiyaç duyduğu vitaminler, mineraller ve antioksidanlar gibi besin maddelerini sağlayarak bağışıklık hücrelerinin düzgün çalışmasını destekler. Ben Gizem, bu yazıda, sağlıklı beslenme ve bağışıklık sistemi güçlendirme hakkında bilgiler vereceğim.
Bağışıklık Sisteminizi Güçlendirmek İçin Neler Yapabilirsiniz?
Tumblr media
Bağışıklık Sisteminizi Güçlendirmek İçin Neler Yapabilirsiniz Bağışıklığınızı güçlendirmek, pek çok kişi için çekici bir fikir olabilir. Ancak bunu gerçekleştirmek biraz karmaşık olabilir, çünkü bağışıklık sistemi tek bir organ ya da hücreden ibaret değildir; bu, bütün bir sistemdir. Dolayısıyla, güçlenmesi ve düzgün çalışabilmesi için denge ve uyum içinde olması gerekir. Ayrıca, bilim insanları bağışıklık sisteminin tepkileri ve birbirine bağlı yapısı hakkında hâlâ keşfetmeleri gereken çok şey olduğunu belirtiyor. Günümüzde yaşam tarzı ile bağışıklık fonksiyonları arasındaki ilişkiye dair doğrudan bilimsel kanıtlar sınırlı olsa da, düzenli fiziksel aktivitenin bağışıklık sistemi üzerinde olumlu etkileri olabileceği yönünde birçok bulgu mevcuttur. Araştırmalar; diyet, egzersiz, yaş, stres ve diğer faktörlerin bağışıklık sistemi üzerindeki etkilerini hem insanlarda hem de hayvanlar üzerinde incelemeye devam ediyor.
Bağışıklık Sistemini Nasıl Güçlendirebilirsiniz?
Bağışıklık sisteminiz genellikle vücudunuzu hastalığa yol açabilecek mikroorganizmalara karşı başarılı bir şekilde korur. Ancak bazen bazı mikroplar bu savunmayı aşabilir ve sizi hasta edebilir. Peki, bu durumu önlemek ve bağışıklık sistemini güçlendirmek mümkün mü? Bu sürece müdahale edebileceğimiz çeşitli yollar var mı? Sağlıklı bir beslenme düzeni izlemek, belirli vitamin ve bitkisel takviyeler kullanmak, ya da düzenli egzersiz yapmak bağışıklık sistemimizi olumlu yönde etkileyebilir mi? Bağışıklık sisteminizi güçlendirmek için atabileceğiniz ilk ve en önemli adım, sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemektir. Genel sağlık kurallarına uymak, bağışıklık sisteminizi doğal yollarla desteklemenin en etkili yoludur. İlginizi Çekebilir; Multivitaminlerin Bağışıklık Üzerindeki Uzun Vadeli Etkileri 1. Bağışıklık Sistemini Güçlendiren Temel Besin Grupları Bağışıklık sistemini destekleyen en önemli besin grupları arasında vitaminler, mineraller, proteinler ve sağlıklı yağlar bulunur. Bu besinler, bağışıklık fonksiyonlarını artırarak enfeksiyonlara karşı vücut direncini yükseltir. Aşağıda, bağışıklık sistemi üzerinde doğrudan etkisi olan bazı temel besin maddelerine değinelim: - C Vitamini: C vitamini, bağışıklık sistemini güçlendiren en önemli vitaminlerden biridir. Limon, portakal, çilek, biber ve brokoli gibi yiyeceklerde bol miktarda bulunur. C vitamini, vücuttaki serbest radikallerle savaşarak hücreleri korur ve beyaz kan hücrelerinin üretimini artırır. Günlük olarak yeterli miktarda C vitamini almak, bağışıklık sisteminizi güçlendirecektir. - D Vitamini: D vitamini, bağışıklık sistemi fonksiyonlarını düzenleyen önemli bir vitamindir. Güneş ışığına maruz kalmak, vücudun D vitamini üretmesine yardımcı olur. Ayrıca somon, ton balığı, yumurta sarısı ve süt gibi besinlerden de D vitamini alabilirsiniz. D vitamini eksikliği, bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve enfeksiyonlara karşı savunmasız hale gelmenize neden olur. Bağışıklık sisteminizi güçlendirmek için düzenli olarak D vitamini içeren besinler tüketmelisiniz. - Çinko: Çinko, bağışıklık hücrelerinin gelişimi ve işlevi için hayati bir mineraldir. Eksikliği, bağışıklık fonksiyonlarının zayıflamasına yol açar. Et, deniz ürünleri, kabak çekirdeği ve tam tahıllar çinko açısından zengin kaynaklardır. Çinko takviyesi, soğuk algınlığı ve diğer solunum yolu enfeksiyonlarıyla savaşma yeteneğinizi artırır. 2. Antioksidanların Rolü Antioksidanlar, bağışıklık sistemini güçlendirmede kritik bir rol oynar. Serbest radikallerin neden olduğu hücre hasarını önler ve böylece bağışıklık hücrelerinin verimli çalışmasını sağlarlar. A, C ve E vitaminleri gibi antioksidanlar, vücuda zarar veren toksinleri nötralize ederek genel sağlığın korunmasına katkı sağlar. - A Vitamini: Bağışıklık sisteminin normal işleyişi için gereklidir. Havuç, tatlı patates ve ıspanak gibi turuncu ve yeşil sebzelerde bulunur. A vitamini eksikliği, enfeksiyon riskini artırabilir. - E Vitamini: E vitamini, bağışıklık hücrelerinin üretimini ve aktivitesini artırır. Badem, fındık ve ıspanak gibi besinler E vitamini kaynağıdır. E vitamini açısından zengin bir diyet, bağışıklık hücrelerinin serbest radikallerden korunmasına yardımcı olur. 3. Probiyotiklerin Önemi Probiyotikler, bağışıklık sistemini güçlendiren sağlıklı bağırsak bakterileridir. Bağırsak sağlığı, genel bağışıklık fonksiyonlarıyla yakından ilişkilidir. Yoğurt, kefir, lahana turşusu gibi fermente gıdalar probiyotikler açısından zengindir. Sağlıklı bir bağırsak florası, patojenlerle savaşan antikor üretimini destekler ve bağışıklık yanıtını geliştirir. Bağışıklık sisteminizi güçlendirmek için düzenli olarak probiyotik içeren gıdalar tüketmelisiniz. 4. Su Tüketiminin Bağışıklık Sistemine Etkisi Yeterli miktarda su tüketimi, bağışıklık sisteminin etkin bir şekilde çalışması için hayati öneme sahiptir. Su, vücutta besin maddelerinin taşınmasını sağlar ve toksinlerin atılmasına yardımcı olur. Dehidrasyon, bağışıklık hücrelerinin işleyişini olumsuz etkileyebilir. Günde en az 8 bardak su içmek, bağışıklık sisteminizi güçlendirecek ve vücudunuzun toksinlerden arınmasına yardımcı olacaktır. 5. Proteinlerin Rolü Proteinler, bağışıklık hücrelerinin yapı taşlarını oluşturan amino asitleri sağlar. Yeterli miktarda protein almak, bağışıklık sisteminin optimum düzeyde çalışmasını destekler. Tavuk, balık, yumurta, baklagiller ve soya ürünleri gibi yüksek kaliteli protein kaynakları tüketmek, bağışıklık sisteminizi güçlendirecektir. Ayrıca, proteinler vücut dokularının onarılmasına yardımcı olur, böylece enfeksiyon sonrası iyileşme süreci hızlanır. İlginizi Çekebilir; Bağışıklık Sistemini Desteklemek İçin Dioksijenil ve Asterocoll Kullanımı 6. Bağışıklık İçin Sağlıklı Yağlar Omega-3 yağ asitleri gibi sağlıklı yağlar, bağışıklık sistemi üzerindeki olumlu etkileriyle bilinir. Bu yağlar, iltihaplanmayı azaltarak bağışıklık yanıtını iyileştirir. Somon, ceviz ve keten tohumu gibi besinlerde bol miktarda bulunur. Ayrıca, zeytinyağı da bağışıklık hücrelerinin işlevlerini artırmaya yardımcı olan sağlıklı yağlar içerir. Sağlıklı yağların düzenli tüketimi, bağışıklık sisteminizi güçlendirecektir. 7. Dengeli Bir Diyet ile Bağışıklık Sistemini Güçlendirme Dengeli bir diyet, bağışıklık sistemini güçlendirmek için tüm besin gruplarını içermelidir. Sadece tek bir besin grubuna odaklanmak yerine, vücudun ihtiyaç duyduğu tüm vitaminleri, mineralleri, proteinleri ve sağlıklı yağları içeren çeşitli gıdalar tüketmelisiniz. Dengeli bir diyet, bağışıklık hücrelerinin verimli çalışmasını sağlayarak hastalıklara karşı daha dirençli olmanıza yardımcı olur. 8. Bağışıklık Sistemini Güçlendirmek İçin Takviyeler Sağlıklı beslenme, bağışıklık sistemini güçlendirmenin en iyi yoludur. Ancak, bazen yeterli miktarda vitamin ve mineral almak zor olabilir. Bu durumlarda multivitamin ve mineral takviyeleri devreye girer. Özellikle D vitamini, çinko ve C vitamini gibi bağışıklık sistemi için kritik öneme sahip vitaminlerin takviye olarak alınması, bağışıklık fonksiyonlarını destekleyebilir. Ancak, takviye alırken doktorunuza danışmanız önemlidir. Sağlıklı beslenme, bağışıklık sistemini güçlendirmek ve hastalıklara karşı dirençli olmak için temel bir unsurdur. Vitaminler, mineraller, antioksidanlar ve probiyotikler açısından zengin bir diyet, bağışıklık hücrelerinin verimli çalışmasını sağlar. Dengeli bir diyetle birlikte yeterli su tüketimi ve protein alımı, vücudun enfeksiyonlarla daha etkili bir şekilde savaşmasına yardımcı olur. Bağışıklık sisteminizi güçlendirmek ve sağlıklı kalmak için bu beslenme ilkelerine mutlaka uyun. İlginizi Çekebilir; Dioksijenil’in Enerji ve Performans İçin Önemi: Asterocoll’un Gücü Çinko ve Selenyumun Sağlığa Faydaları Fermente Gıdaların Sağlığımıza Faydaları Read the full article
0 notes
omrfrkmzlm · 4 years ago
Text
Tumblr media
VÜCUT ANOTOMİ BİLGİLERİ
1: Kemik sayısı: 206
2: Kas sayısı: 639
3: Böbrek sayısı: 2
4: Bebek diş sayısı: 20
5: Kaburga sayısı: 24 (12 çift)
6: Kalbin oda sayısı: 4
7: En büyük arter: Aorta
8: Normal kan basıncı: 120/80 mmHg
9: Kan Ph: 7.4
10: Omurgadaki omur sayısı: 33
11: Boyundaki omur sayısı: 7
12: Orta kulaktaki kemik sayısı: 6
13: Yüzdeki kemik sayısı: 14
14: Kafatasındaki kemik sayısı: 22
15: Göğüsteki kemik sayısı: 25
16: Kollardaki kemik sayısı: 6
17: İnsan kolundaki kas sayısı: 72
18: Kalp pompası sayısı: 2
19: En Büyük Organ: Cilt
20: En büyük bez: Karaciğer
21: En büyük hücre: Dişi oosit
22: En küçük hücre: Erkek sperm
23: En küçük kemik: Üzengi (Lentiküler)
24: İlk nakledilen organ: Böbrek
25: Ortalama ince bağırsak uzunluğu: 7m
26: Kalın bağırsağın ortalama uzunluğu: 1,5 m
27: Yeni doğan bebeğin ortalama ağırlığı: 3 kg
28: Bir dakikadaki nabız sayısı: 72 kez
29: Normal vücut sıcaklığı: 37 C ° (98,4 f °)
30: Ortalama kan hacmi: 4 ila 5 LİTRE
31: Kırmızı kan hücresinin ömrü: 120 gün
32: Beyaz kan hücresi ömrü: saatlerden yıllara
33: Gebelik süresi: 280 gün (40 hafta)
34: İnsan ayağındaki kemik sayısı: 26
35: Her bilekte kemik sayısı: 8
36: Eldeki kemik sayısı: 27
37: En büyük endokrin bezi: Tiroid
38: En Büyük Lenfatik Organ: Dalak
39: Beynin en büyük kısmı: beyin
40: Daha büyük ve daha güçlü kemik: Femur
41: En küçük kas: Stapedius (orta kulak)
41: Kromozom sayısı: 46 (23 çift)
42: Yeni doğan bebekte kemik sayısı: 306
43: Kan viskozitesi: 4.5 ila 5.5
44: Evrensel verici kan grubu: O
45: Evrensel hedef kan grubu: AB
46: En büyük beyaz kan hücresi: Monosit
47: En küçük beyaz kan hücresi: Lenfositler
48: Artan Kırmızı Kan Hücreleri: Polisitemi
49: Vücuttaki kan bankası: Dalak
50: Çekirdeksiz Kan Hücresi: Kırmızı Kan Hücresi
51: Kan üretim yeri: Kırmızı kemik iliği
52: Hayat Nehri: Kan
53: Normal kan kolesterol seviyesi: 100 mg / dL
54: Kanın sıvı kısmı: Kan Plazması
3 notes · View notes
kayip-yillar · 6 years ago
Text
Tumblr media
ARTIK KANSER DEĞİLİM...🤗
Kötü başlayıp güzel biten bir hikaye bu ..
X hanım beni aradigin da sesi oldukça kötüydü.
Göğüs kanseri olduğunu , 3 çocuğu olduğunu ve çok genç olduğunu anlattı önce..
Sesinde ki üzüntü beni etkiledi ..üzüldüm..
Konuşmamız bittikten sonra takibini yapacağımı , bana güvenmesini, dediklerimi aynen yapması gerektiğini söyledim, X hanım aynen kabul etti ve tedaviye başladık
Hasta ısrarla sülügun göğsüne iyi geleceğini söylüyordu,, bunun ileriki safhada olacağını şimdilik sadece sarımsak kurunu yapmasını söyledim.
Hasta önce hakiki köylü sarımsağı aldı ve gün de 3 baş (diş değil) sarımsağı 1 su bardağı klorsuz su ile kabuklu 10 dk haşladı.
bir hafta boyunca sabahları aç karnına kabuklarını soyup , biraz tuz ekleyerek 7 gün yedi.
Bu süreçte , ishal , bulantı, istifra , kötü kokulu farklı bir dışkı, halsizlik ,üşüme, ateş, moral bozukluğu, güçsüzlük olacağını bunların normal iyileşme belirtisi olduğunu anlattım.
Kür öncesi hastayı bilgilendirmek çok önemlidir , hasta ne ile karşılaşacağını bilsin ...
Bir haftalık uygulamada hasta bahsettiğim şikayetleri yaşadı ve.... gerisini hastanın kendi kaleminden dinleyelim...
Allah'ın selamı ve bereketi üzerinize olsun.
Ben 35 yaşındayım ismim xxxxx 3 sene önce göğsümde kitle olduğuna teşhis kondu . Gittigim doktor, kitlenin temiz olduğunu, hiç bir zararının olmadığını dedi.
Bir süre sonra ağrılarım çoğaldı, koltuk altımdan başlayan bir ağrı ,sağ taraf da göğsümün uçunda bitiyordu.
Tekrar doktora gittim bütün tahlillerimi yaptırdım ve doktor patoloji yaptırmam gerektiğini söyledi .
Patoloji sonuçuna göre, kitlenin kötü veya iyi olduguna karar vermemiz gerek dedi.
Ve 20 gün sonra tahliller geldi göğsümün hemen alınacağını söylediler, göğüs içini boşaltırız , yerine silikon yaparız dediler.
Biz tabiki izin vermedik başka doktorun da görmesini istedim . Uzman doçent doktor bulduk ve gittik o da yeni tanı olduğumu ve beklememiz gerektiğini söyledi.
1 sene oldu ben bu arada korkudan doktora gitmedim.
Göğüs kanseri olduğumu ve 1. aşamada olduğumu söylediler.
Araştırdım, hacamat ve sülüğün iyi geleceğini söylediler
Allah razı olsun Güler hocam da çok tevazulu biri ... ben ona başımdan ne geçti ise yazdım, bana kısa bir aradan sonra dönüş yaptı..biraz konuştuktan sonra Sarımsak kürünü tavsiye etti sonra hacamat ve sülük olmam gerektiğini söyledi.
Benim bu kürü 1 hafta yapacağımı söyledi.
Sarımsak kürünü yaptım ve 4. gün de her yerimden sivilceler çıktı ve o akşam midem çok bulandı ve istifra ettim . lavoboya gittim bir türlü istifra edemedim... sonra bir sıkışma geldi lavoboya tekrar gittim inanılmaz bir , büyük abdest (dışkı) yaptım ki , gördüklerime ben de inanamadım. Kendimi 1 senedir tuvalete gitmemiş gibi hissediyordum. Dışkım da siyah zeytin çekirdeği gibi siyah parçacıklar vardı.
Tekrar midem bulandı, parmağımı boğazıma soktum , boğazımdan kan geldi.
Çok Korktum....
Çok afedersiniz , ayıplamayın, kınamayın
ne olur
Bunları yazıyorum ki bir hayat daha kurtulsun... insan hayat-ı çok önemli.
Çok bitkin bir haldeydim... çok yorulmuş gibi esneme geldi gözümden yaşlar aktı, olduğum yerde uyumuşum, sanki ameliyat olmuş gibiydim.
Sabah kalktım,
Güler hocamıza yazdım, hocam mesajımı yoğunluktan okuyamadı.
Ve sarımsak kürünün son gününe geldim.
Yine bir iç bulantısı oldu.. bu kez daha tecrübeli idim ve daha az korkuyordum.
Boğazıma parmağımı sokarak tekrar kustum.
Midemden , ufak beyaz parçacıklar çıktı. Çok miniklerdi .
Elhamdülillah, o pislik ağırlık benden gitmişti. Güler hocamı aradım ve bana müjdeli haberi verdi.
O dışkı ile bazı pisliklerin benden gittigini söyledi.
ELHAMDÜLİLLAH RABBİME ÇOK ŞÜKÜR DEDİM 😭😭😭
Allah razı olsun her aradığımda, telefonuma cevap aldım.
Kitlenin elime değip değmediğini sordu.
3 büyük kitle vardı göğsümde.
Yoğun ağrılarım ve kitleler yoktu, inanamadım, çok minnacık birşey vardı...
Ağladım ağladım....
büyük bir mutluluktu benim için, ve daha da sıkı sarıldım artık inancım daha da büyüktü.
Bir hafta ara verip tekrar küre başlamam gerektiğini söyledi..
Yine başlıyacağım.
3 baş sarımsakdi , ben 4 baş yedim
Ve bugün günlerden 6 mart 2019 ben sabah gene istifa ettim her içimin bulanmasinda kusmam da bir dağ kadar yük kalkıyordu üzerimden.
Eskiden uyurken parmak uçlarım uyuşuyordu
Bitti artık , uyuşmalar olmuyor ...
Sarımsak kuru bitince sırt ve bel bölgesine hacamat yaptırdım . Sarımsak sayesinde , kanser hücreleri sağlıklı hücrelerden ayrıldı ve biz bu hasta hücreleri hacamat ile dışarıya attık... hacamat sonrası daha da iyi oldum ..gücüm, neşem yerine gelmişti..
Ben iyileştikce evimizde bayram havası yaşanıyordu... eşim çocuklarım çok mutlu oluyorlardı, mutluluktan ağladığımız anlar oldu ...
Hakkinizi helal edin çok uzun oldu benim mutluluğumu hiç birşey tarif edemez ..
Bu kuru tüm kanser hastaları uygulasın,
Benim tansiyonum var şekerim var demesin hiç bir yan etkisi yok.
Kendim denedim uyguladım, içtenlikle inanarak dua ederek yaptım, ve bu ameliyata girmeyeceğim diye karar aldim.
Ben bu kürle ve hacamatla iyi olacağımı biliyordum.
Eski ağrılarımdan eser yok, 😊🤲
Önce Rabbimin izniyle şifa buldum .
Güler hocamdan Allah razı olsun...
Bakın şunu düşünün bize ,o kadar kimyasal ilaç verip dahada zehirliyorlar .
Neden atalarımızın sofrasından eksik etmediği, sarımsağı yemeyelim.
o kadar masum sanıyoruz ki hapları.
Aslında hiçte göründüğü gibi masum değiller.
Birde şunu yazmadan edemeyeceğim ben bu hastalığa hemsirenin bana vurdugu bir iğne sonucu yakalandım( aylık gebelik için korunma iğnesi)
😔😔😔
ALLAHIM IKI CİHANDA AZİZ EYLESİN HOCALARIMIZI Allah bize öyle büyük güzellikler vermiş ki kıymetini bilelim hiç bir çıkarı , olmayan hocamız benden yardımını hiç esirgemedi her saat benimle irtibata geçti elhamdülillah.
Son olarak ultrason çektirdim ve ultrasonu çeken doktor çok şaşırdı, bir ay önce var olan kitleler şimdi yoktu .
Benim başka bir hastanede ameliyat olduğumu zannetti..
Sarımsak kuru ve hacamat ile şifa bulduğuma inanmadı, sonuçlarda bir yanlışlık olmalı veya tahliller karışmış olmalı vs dedi ....
Sonuç olarak artık göğüs kanseri değilim...
Uyguladığımız sarımsak kuru aşağıda yazılıdır.
✅ kanser hastalarının ve adaylarının uygulaması gereken sarımsak kürü ✅
📌Bir hafta boyunca kabukları ile 3 baş (3 diş degil) sarımsağı kabukları ile birlikte haşla ve kabuklarını soyarak kaya tuzuyla , çatalla ezerek püre haline getirin ve sabah aç karnına yiyin .
Öğlen yemeğine kadar başka bir şey yemeyin .
Sarımsak kanser hücrelerini yok eder.
Hastalıklı hücreleri sağlıklı hücrelerden ayırır.
Vücudda ne kadar lezyon , nodül, kist , miyon, kanser hücresi varsa temizler .
Vücud bu hastalıklı hücreleri
📌Basur kanaması
📌Adet kanaması
📌ishal
📌kusma
📌çıban olarak dışarıya atar.
Bunu kanser hastaları ayda bir hafta uygular ise vücudu yepyeni olur .
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz bir hadisi şerif de şöyle buyurmuştur.
Sarımsak yiyin, onunla tedavi olun , zira o 70 derde devadır.
Eğer bana melek gelmemiş olsaydı, ben de muhakkak onu yerdim
Ravi : Hz Ali kerrremallahu veche hz.
Şifa olsun İnşaAllah 😊
🌹 Bayan Hacamat Güler Sedefçi 🌹
44 notes · View notes
backlinkmezbilisim · 2 years ago
Text
TİMİK KARSİNOM | PROF. DR. ADALET DEMİR
Timik karsinom, thymus (timüs) adı verilen bezde meydana gelen nadir bir kanser türüdür. Timüs bezleri, lenfatik sistemde önemli bir rol oynayan beyaz kan hücreleri olan T hücrelerinin geliştiği bir organdır. Timik karsinom belirtileri, göğüs ağrısı, öksürük, yutma güçlüğü, hırıltılı solunum ve yorgunluk gibi solunum yolu semptomlarını içerebilir. Tedavi, genellikle cerrahi müdahale, radyasyon terapisi ve kemoterapi gibi tedavilerin bir kombinasyonunu içerir ve tedavinin başarısı hastalığın evresine, hastanın yaşına ve genel sağlık durumuna bağlıdır.
0 notes