#Metin Sezer
Explore tagged Tumblr posts
Text
Bursa'da Muhtar ve Kick Boks Antrenörü: Metin Sezer'in Başarı Hikayesi
Bursa’da Kick Boksun ve Muhtarlığın İki Yüzü: Metin Sezer Bursa’nın Yıldırım ilçesinde, Millet Mahallesi’nde yaşayan Metin Sezer, gündüzleri muhtarlık görevini icra ederken, akşamları kendi spor kulübünde genç sporcuları eğitiyor. Ortaokul yıllarında kick boksa ilgi duymaya başlayan Sezer, 2000 yılında kendi adını taşıyan spor kulübünü kurarak, bu alandaki kariyerine adım attı. Metin Sezer (46),…
#"Antrenörlük#"Kick-boks#Avrupa şampiyonu#Bursa#genç sporcular#mahalle hizmetleri#Metin Sezer#Millet Mahallesi#Spor#Türkiye şampiyonu#yildirim#“Muhtarlık
0 notes
Text
Başkan Ora, veda ziyaretlerini sürdürüyor
Altınova Belediye Başkanı Dr. Metin Oral, il protokolüne veda ziyaretlerine devam ediyor. 20 yıldır belediye başkanlığı görevini sürdüren Dr. Metin Oral, kurum amirlerini ve personelini ziyaret ediyor. Yalova ziyaretleri Başkan Oral veda ziyaretleri çerçevesinde; , İl Jandarma Komutanı Ali Naci Binici, İl Emniyet Müdürü Salih Gözüm, Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürü…
View On WordPress
#Ali Naci Binici#Altınova#Ümit Yılmaz#Belediye Başkanı#Deniz Kaya#Emniyet Müdürü#Emrah Eray#Hasan Ergenç#Hilmi Sezer#Jandarma#Metin Oral#Musa Karabulut#Salih Gözüm#Yalova#Yılmaz Boz
0 notes
Text
İpsala Ticaret Borsası’nda YİK toplantısı
https://pazaryerigundem.com/haber/197419/ipsala-ticaret-borsasinda-yik-toplantisi/
İpsala Ticaret Borsası’nda YİK toplantısı
Edirne’de İpsala Ticaret Borsası’nın Yüksek İstişare Kurulu (YİK) toplantısında bölgesel kalkınma için önemli adımlar ele alındı.
Süleyman BEZBAŞ / EDİRNE (İGFA) – İpsala Ticaret Borsası’nın Yüksek İstişare Kurulu toplantısı, Yönetim Kurulu Başkanı Necmi Sezer’in başkanlığında yapıldı.
Toplantıya Meclis Başkan Yardımcısı Gamze Girgin Aras, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan Önalan, Yönetim Kurulu Üyeleri Tamer Şimşek, Serkan Dubacı, Meclis Üyesi Aykut Boz ve Yüksek İstişare Kurulu Üyeleri Salih İnce, Kadir Kale, Yusuf Yörük, Turgay Yetiş, Yusuf Polatcan ve İlhan Metin katıldı.
Toplantıda, Yönetim Kurulu Başkanı Necmi Sezer, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Kanunu ve ilgili yönetmelikler çerçevesinde kurulun çalışma usul ve esasları hakkında bilgi verdi. Ayrıca, Borsanın son dönemde gerçekleştirdiği faaliyetler ve bölgemize katkı sağlayacak projeler değerlendirildi.
Yüksek İstişare Kurulu üyeleri, bölgemizdeki ticari, sınai ve ekonomik gelişmeleri ele alarak, bölgesel kalkınmaya yönelik projeler üzerine fikir alışverişinde bulunulan toplantı, ekonomiye değer katacak somut adımların atılmasına yönelik umut verici bir platform oldu.
Toplantı sonunda, Yönetim Kurulu Başkanı Necmi Sezer, fikir ve tecrübelerini paylaşarak katkıda bulunan kurul üyelerine teşekkür etti.
0 notes
Text
heiner müller'in "hamlet makinası" | oyun incelemesi
Heiner Müller Hamlet Makinası’nda kendi deyimiyle “nasıl sahneleneceğini bile bilemediği” bir oyun yaratmıştır. Müller oyunu sadece kafasında oynatabildiğini söyler. Aynı şekilde metnin tavrı da sese ve görüntüye taşınma konusunda direnmekte, dil akışındaki kırılmalar ve burkulmalarla kendisini yazı sahasına tutundurmaktadır. Artaud’ya ve onun kıyıcı tiyatro düsturlarına göz kırpan bu metin, onun yakıcı şiirselliğiyle birlikte pratikte deneyimlediği sıkıntıları da bünyesinde taşımaktadır.
Bu oyunda Müller an’da patlayan ve oluş halinde görünüp yiten çoklu imgelerin sürerliğiyle şiirsel bir yoğunluk yakalamıştır. Patlayan anlar bir sonraki anı sakatlamakta, oyun git gide daha topal ve daha hastalıklı bir anlatım sancısıyla ilerlemektedir. Bir önceki kelime bir sonraki kelimeyi yakasından tutar ve yavaşlatır; sonraki kelime kendisini kendisinden azad eder ve havada imgesel boşlukların kokusu kalır. Bu takip ve sakatlamalar belleğe dair değildir; tam tersi şablonik tuzaklarla oyun, belleği tam anımsama eylemi üzerindeyken, varlığını en canlı ve yalın halinde sergiliyorken yıkımın içine atar. Hava boşlukları kendilerine yeni manaları çağırırlar; böylelikle oyunda okuyucu metne ustalıkla yabancılaştırılsa da, çiğ bir dürtüye kendisini bıraktığında kalıplardan soyulmuş bir yeniden var olma alanını da sezer. Ancak oyun bu yeniden var oluşu okuyucusuna umutla sunmaz, okuyucu yitip giden bir hisle sezdiği sade ve huzurlu dünyanın içinden birden tarihin, cinsiyetin, iktidarın ve savaşın kendisini kalıtsallaştırdığı çöplüğe düşer. Müller belki de bu sebeple oyununda şiirsel dili gereksinmiştir. Aynı şekilde bu dil, alımlayıcısını yapay ben idealinde hakikat ve hakimiyet sahneleri kurmaktan men eder.
Bu kısa oyun, beş ayrı bölümden oluşur. Bu bölümlerden her biri kendilerine özgü oluşlar içerir. Sezilebilecek ölçüde birbirlerinin içine girip çıkarlar ancak çizgisel bir zamanı hiçbir zaman işaret etmezler. İlerleme, bellek, akış yoktur. Müller bu oyunda üç evreli zaman kavramını siler. Geçmişin kalıntısını ve geleceğin tasarısını da şimdide kurgulanmakta olan benliğinde dışavuran insan, aslında zamanı eşzamanlı olarak deneyimlemektir. Bu eşzamanlılık kendisini us’ta değil ancak duygu köklerinde belli eder. Bu nedenle Müller’in klasik zamanı yok sayması, anda patlak veren görüntülerle seyircinin “aklını” kemirecek “veba”yı doğurma itkisini destekler. Zamanın ve belleğin göz ardı edildiği bu oyunda tarih ve iktidar da kendisine alan bulamayacaktır. Ancak Müller mitler aracılığıyla sık sık bu kavramlara gönderme yapar, sadece onlara kendilerini temsil etmeye ve yargıçlık oynamaya yarayacak yapay sahneyi kurmaz. Mitler, kendilerini döngülerle, yoğunlaşmalarla ve kurgularla var ederler. İnsanlar mitleri, hakikatin örtülmesinden doğan gerilimi içlerinden kopardıkları hayat parçalarına ekleyip parçaları dışarıdaki putlarla tanımlayıp yüceleştirerek oluştururlar. Müller de Brecht’ten aldığı epik mirası farklı bir yaklaşımla oyunlarına taşıyan biri olarak, özellikle bağ kurduğu komünizmin mitlerle yaşadığını görmekten çekince duyar. Hamlet Makinası taraflar ve kutuplar oluşturmadan, iktidarın geçmişini, geleceğini ve türevlerini sarsmakla ilgilenir ve çok yönlülüğe açılır.
Tragedyaların beş bölümünü anımsatır bir şekilde bölünmüş bu oyun, tragedyanın varlığına tamamen tezat bir parçalanmışlıkta ilerler. Seçilen karakterler ve çağrıştırdıkları anlamlar düşünüldüğünde, oyunun derdini yenilenme ve değişme talebi üzerine kurduğunu, bunu da kocaman ve irrasyonel bir çığlık sesiyle yaptığını söyleyebiliriz. Oyunun ilk bölümünde Hamlet’in derdi ödipal üçgenledir. “Herkesten her şeyi alan insan”ın yattığı tabutu durdurur, onu “kılıcıyla” açar, bu kesici ve sivri yapay uzuvla yaratıcısının etini parçalar. Onu yoksul insanlara dağıtır. Hamlet töreni dondurur, temsili dondurur, ağlaşmayı dondurur, ölü eti işleyişe sokar, onu canda tanımlar. Yoksul olana yoksul bırakanın etini sunar. Yapay bir törenle kıpırtısızlıktan coşkuyu, arzunun döngüsünü türetir. Bu döngü Hamlet’in kendisine gelene dek bütün sözde canlılığı, kurgulanmış sahneleri yakıp yıkacaktır. Bu, arzunun özünde barındırdığı istemeden istediğini alan kendiliğinden devrimci güçtür. Hamlet putları doğrar, arzunun alevini yakar. Yazar şiirsel bir terörizmle tüm kutupları imleyen ve sonra parçalayan bir yoğun göstergeler sistemi kurar. “Bu umut çağında çürümüş olan bir şeyler var”dır, kan dökene karşılık kan dökerek iktidara gelen amcasına karşı da aynı şiirsel yıkıcılığı takınır. Annesinin bacaklarını açar, amcasına yardım eder. Hamlet anasının delikten yoksun olmasını diler, onu yeniden bakireye dönüştürmeyi diler. Kutsanmış doğurganlığı kırar, yılan yuvası dediği rahmi örtmek ister; varlığından vazgeçmek bu uğurda seve seve ödeyeceği bir bedeldir. Kurulmuş ödipal üçgende barınmak istemez, erk istemez, ana istemez. Onun iktidar şehvetini replikleriyle onayacak anayı yahut onun duruşunu dikleştirecek bir Horatio’yu istemez. Onun gerçek dramında bu karakterlere yer yoktur.
İkinci bölümde Ophelia saatten yüreğini söküp atar, tarihten soyunur, ölüm yuvası olan evini terkeder, rahminden kurtulur, selamete ulaştıracak sefalet çığlıklarını kırık camlar arasından kucaklar. Kostümlerini, kaderini ve kimliğini yırtar. Üçüncü bölümde cinsiyetler soyulur. Tarihin diktatörlüğünü imleyen ölüler üniversitesinin önünde Hamlet fahişeliğe soyunur. Ölü kadınların parçaladığı giysilerin içinde Hamlet kadınsal olana öykünür, yaşamın kaosunu terörle sarmalar. Yazarın kullandığı fahişelik imgesi, hem toplumsal kimlik hem de anonim beden bağlamında Hamlet’in ödipal yazgıyla dalga geçmesidir. Madonna’nın göğüs kanserinin ışığı evrende parıldamaktadır; başka mesih olmayacaktır. Dördüncü bölümde yazar tüm bu anlatılanların ve düşünülenlerin kutsallığını bozar, oyununda maskesini düşürür. Hamlet makyajını siler. Önce ödipal üçgenden sonra da tarihten ve cinsiyetten çıkan Hamlet şimdi de oyundan ve bütünlükten çıkmaktadır. Bu bölümde Hamlet ayaklanmadan ve gerçek sorunlardan bahseder. Dramasının yalın özünü anlatır. Hamlet dekorun tarihi göstergeleyen bir anıt olduğunu söyler. Bu esnada arkasına yeni putlar, yeni dekorlar ve iktidar aygıtları gelir. Arzuyu reaktifleştirip boğmakla imlenen teknolojinin demirbaşları televizyon ve buzdolabı, Hamlet’in ayaklanma konuşması sırasında arkasında durur. Bu konuşmada az önce rolünden sıyrılmış olan Hamlet, yeni bir sahne ve yeni bir kutup kurar önce. İsyan duygusunun içinde gezinir, özgürlük talebinin koşul ve haklılıklarına değinir. Derken bu öyküleştirme birden iki kutbun şiddet ve iktidar bağlamında yer değiştirmesiyle birlikte tavan noktasına ulaşır; tam bu anda Hamlet iki kutbun da içinde dramını kurmak isteğini dile getirir. Ve çizgiler karışır, Hamlet aynadaki kendisine yumruk atmaktadır. Hamlet kendi hürcesinin gardiyanı olur. Hamlet tüm bu kutupların içini boşaltır, bezginliğini kusar. O bir daktilodur, işlem bankasıdır, onun hikayesi hiç olmamıştır. Anlatılan hikaye, iktidarın ve aygıtlarının kurguladığı sahnede oynanan, dövülenin dövdüğü kişide kendi eksik babasını gördüğü ve sakladığı hakikatin çirkin yüzünü onda inşa edip putuna saldırdığı sürekli bir mazoşist oyundur. Bu yüzden Hamlet kostümünü çıkarır; onun metni kayıptır, istifa eder, kin kusar. Tiksinti kendisini duyurur. Aşağılanmış kadın bedenlerinin, kuşakların dalga geçilen umutlarının, ayrıcalıklı insan mitinin, modern caddelerin gizlediklerinin, öldürme araçlarının, cinayetlerin ve örtük suçun, sinsiliğin tiksintisi. Hamlet artık nefes almak sevmek ve yemek istemez; yanılsama onların içine dahi sızmıştır. Tiksinti büyür. Müller Hamlet’in tiksintisini kendi içine, kendi dışkısına, kanına kapatma isteğinde boğar. Buzdolabından tiksintinin kanı sızar, dişil liderler aynı anda konuşur, rolüne yeniden giren Hamlet yazgısını hayırlı bir iş için kullanır, Marx Lenin ve Mao’nun başlarına balta vurur ve buzulçağı başlar. Orphelia Elektra’nın sesiyle görünür. Anaçlığa ve doğurganlığa karşı Elektra konuşur, Orphelia’nın belden aşağısı yoktur. Elektra memelerindeki sütle bütün nesli zehirleyecektir; saflık adına, üremesi emredilen rahmin iradesini kullanıp erki boğması adına, rahmin ve insanlığın teslimiyetinin mutluluğunu yıkmak adına. Tanımlarından azade olmuş kadın sahnede yalnız başına ve beyazlara sarınmış bir şekilde kalır. Erkekler çıkar. Eli bıçaklı kadın, kaosu geri çağıracaktır.
Bütün bu algılama çabalarını öznel, öznel olduğu ölçüde biricik; ama evrensel akıl ölçüsünde önemsiz kılan bu oyun, biçimiyle de içeriğiyle de kaosla barışıktır. Bu bir söylemi olmadığı anlamına gelmez, bariz bir şekilde büyük dertleri vardır. Ancak bu metin içeriğinde bahsettiği yaşamsal çığlığı destekler nitelikte biçiminde de ehlileştirilmekten ve noktalardan uzak durur. Oyun hiçbir zaman diyaloglaşmaz, ikiliği yada çokluğu hiddetle tükürülen monologlarının içinde bulur. Müller için esas dert ve esaslı bir derdi paylaşmanın yordamı budur.
#heiner müller#hamlet makinası#tiyatro#tiyatro yazıları#dramaturji#tiyatro eleştiri#postdramatik#absürd tiyatro#performans#sanat#sahne#sanat eleştirisi#tiyatro inceleme#çağdaş tiyatro
0 notes
Text
Dijital Sağlık Derneği kuruldu
Dijital sağlık sektörü temsilcileri güç birliği yaparak, bir sivil toplum örgütü kurdu. Dijital sağlık sektörü tüm dünyada hızla büyürken, Türkiye’de de bu alanı temsil eden paydaşlar ekosistemi geliştirmek için güç birliği yaptı. Sağlık hizmeti sunucuları, sağlık ürün sunucuları ve sigorta kuruluşları gibi sektörün önde gelen paydaşları; dijital sağlık ekosisteminin sağlıklı büyümesine katkı sağlamak ve ülkemizi global düzeyde rekabetçi konuma taşımak için Türkiye’de Dijital Sağlık Derneği (DİSADER) çatısı altında buluştu. Dijital sağlık sektörü temsilcileri, Dijital Sağlık Derneği (DİSADER) çatısı altında bir araya geldi. Dünyada her geçen gün yükselen bilgi teknolojileri, mobil uygulamalar ve giyilebilir sağlık teknolojileri aracılığıyla koruyucu ve tedavi edici bir fonksiyona sahip olan dijital sağlık sektörü, DİSADER ile dijital sağlık sektörü ekosisteminin geliştirilmesi, global arenada varlık göstererek rekabetçi olunabilmesi konularında aktif rol üstlenecek. Dernek ayrıca dijital sağlık uygulamalarının bilinirliğini artırmak ve farkındalık yaratmak adına çalışmalara da imza atacak.
Dijital Sağlık Uygulamalarının Gelişmesi ve Yaygınlaştırılması İçin Yola Çıkıyoruz
Üyeleri arasında hastanelerden sigorta şirketlerine ve girişimlere kadar birçok farklı sektör temsilcisi bulunan DİSADER’in Yönetim Kurulu Başkanı Emin Fadıllıoğlu, “Hastaların sağlık çözümlerine daha uygun ve hızlı erişebilmesinin her geçen gün daha önemli hale geldiği küresel sağlık teknolojileri ve dijital sağlık pazarının 2024 yılında 600 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Biz de Türkiye’de dijital sağlık alanındaki hizmet sunumu başta olmak üzere tüm dijital sağlık uygulamalarının geliştirilmesinde ve yaygınlaştırılmasında etkin rol alabilmek amacıyla yola çıkıyoruz. Bunun yanında dijital sağlık alanındaki gelişmelere katkı sağlarken, ulusal ve uluslararası kişi, kurum ve kuruluşlarla da ortak çalışmalar yürütmek adına alt yapı çalışmalarımızı sürdüreceğiz” diye konuştu. DİSADER Kurucu Üyeleri İsim Şirket Arzu Kaprol Arzu Kaprol Koleksiyonları Banu Küçükel Güven Sağlık Grubu Behiç Berk Kuğu Acıbadem Berrin Özselçuk Amazon Web Services (AWS) Danyal Arslan Farmazon Ebru Sezer Hacettepe Üniversitesi Emin Fadıllıoğlu Eczacıbaşı Erden Asena Doktor Sitesi Fatih Çiftçi Pusula Haluk Özsarı İstanbul Üniversitesi- Cerrahpaşa Huriye Özkan Tibet Vademecum Levent Yiğit Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Mehmet Erhan Bulutçu VKVSK (Koç Healthcare) Metin Bağcı Bilmed Nadya Güher Eczacıbaşı Okan Özdemir Allianz Sigorta Pelin Sancak Göçtürk Abbott Diabetics Care Salih Güreş TC Health Serdar Gemici Albert Simten Malhan Güven Sağlık Grubu Tahir Tolga Koca Monad YAZILIM Uğur Genç Memorial Sağlık Grubu Yusuf Güleç Bulut Klinik Zekai Mehmet Tuğtan Anadolu Sigorta Ziya Bolgönül Probel Yazılım DİSADER Yönetim Kurulu İsim Unvan Emin Fadıllıoğlu Yönetim Kurulu Başkanı Banu Küçükel Başkan Yardımcısı Mehmet Erhan Bulutçu Başkan Yardımcısı Uğur Genç Başkan Yardımcısı- Sayman Nadya Güher Genel Sekreter Zekai Mehmet Tuğtan Yönetim Kurulu Üyesi Okan Özdemir Yönetim Kurulu Üyesi Behiç Berk Kuğu Yönetim Kurulu Üyesi Berrin Özselçuk Yönetim Kurulu Üyesi Haluk Özsarı Yönetim Kurulu Üyesi Metin Bağcı Yönetim Kurulu Üyesi Pelin Sancak Göçtürk Yönetim Kurulu Üyesi Salih Güreş Yönetim Kurulu Üyesi Dijital Sağlık Derneği (DİSADER) Hakkında: Merkezi İstanbul’da bulunan Dijital Sağlık Derneği (DİSADER) 2023 yılında kuruldu. Üyeleri ile birlikte kaliteli, güvenilir ve global seviyede Türkiye’de geleceğin dijital ekosistemini geliştirmek amacıyla kurulan DİSADER’in; enformasyon teknolojileri, mobil uygulamalar ve giyilebilir sağlık teknolojileri aracılığıyla ölçülebilir ve erişilebilir, kişiye özel , akut ya da kronik sağlık sorunlarında koruyucu/tedavi edici/rehabilite edici bir fonksiyona sahip olan ve sürdürülebilir iyilik halini destekleyen uzaktan sağlık hizmeti sunumu için toplumu bilgilendirmek ve farkındalık yaratmak hedefleri arasında bulunuyor. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) Read the full article
0 notes
Text
Şoför Nebahat ilki 1960 yapımı başrolde babamın hayranı olduğu Sezer Sezin 1970 yapımında Fatma Girik vardı her 2 filmi de severim çocukluğumun İstanbulunu anlatır arka fonda 70'li yıllarda ben gibi uykusuzlara "Gececi Neşet"derlerdi Metin Serezlinin oynadığı karakter ismi,Behçet Naçar iyi adam rolünde ki o yıllar çocukları korkutmak için Erol Taş - Behçet Naçar geliyor derlerdi Erol Taş vurur-kırar-döverdi Behçet Naçar soft erotik filmlerde kızlara tecavüz ederdi her ikisini de yakından görme şansım oldu Erol Taş amcamın oturduğu semtte kahvehane işletirdi Behçet Naçar 1 Kuzenimin tanıdığıydı her iki isme ve 2 macerada yer alan isimlere Saygılar olsun💙🌼İnsanların kötülüğü bir yere kadardı mahallenin kızı söz konusu olunca en kavgalı komşu bile kızın yanında yer alırdı evlerimiz kışları bakımsızdı yazın badana yapılıp çamaşırlar yıkanırdı ben gine o geleneği devam ettiriyorum evimi bir görün ağlarsınız çöp ardiye depo hepsi 1 arada temmuz gelsin 1 badana kökten temizlik çekyatlara kılıf halılar yıkayıcıya tamamdır eee yoksul evi ben kimseden rant almıyorum zengin sevgilim yok heyyy tipimi de görün gözleriniz kamaşır yook yav şaka hem bodur hem şişko hem pasaklı-saçaklı ayrıca hastalıklı biraz kafadan hasarlı hem yaşlıyım😉Allah başka keder vermesin😴
instagram
0 notes
Text
CHP izmir’de kimler milletvekili Aday Adayı?
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), milletvekilliği aday adaylığı için belirlediği sürenin bugün dolmasıyla birlikte 210 kişinin başvurusunu kabul etti. Bu sayı, CHP tarihindeki en yüksek sayısı oldu. CHP, milletvekilliği aday adaylığı için erkeklerden 30 bin lira, kadınlar ve engellilerden ise 15 bin lira katkı ödeme istedi. CHP’li isimlerin arasında Atila Sertel, Tacettin Bayır, Murat Bakan, Ednan Arslan, Tuncay Özkan, Mahir Polat, Bedri Serter, Özcan Purçu, Kani Beko ve Kamil Okyay Sındır bir önceki dönem Meclis’te görev almışlardı.
CHP'nin aday adayları
Rıfat Turuntay Nalbantoğlu, Gülseli Saatci, Safiye Zengin, Fecri Fikret Çelik, Tahsin Albayrak, Sema Pekdaş, Serpil Aşar, Kazım Yevimli, Tacettin Bayır, Murat Bakan, Ednan Arslan, Yusuf Serkan Çağlar, Eren Can Çelikkol, Güldem Atabay, Fulya Alçay, Sefer İpekci, Yaşar Erdoğdu, Adil Aydın, Ali Hıdır Uludağ, Menderes Çevrim, Gürsel Köse, Mürteza Çiçek, Birgül Değirmenci, Özgün Utku, Ahu Tahmilci Kalaycıoğlu, Mahir Alp, Mehmet Türkbay, Gürsel Özgür, Erkut Tamay, Saniye Nazik Işık, Zekiye Seda Sönmez, Sibel Uyar, İlker Alkız, Muhsin Kurt, Tapdık Emre Ökçün, Şahbal Aras, Serpil Öztürk, Devrim Barış Çelik, Mehmet Şakir Başak, Evren Laçin, Tuncay Özkan, Abdullah Cıstır, Ezgi Deniz Uranga, Şehmus Kayapınar, Ayşenur Demir, Kadircan Aydar, Nahide Demir, Musa Çam, Aydın Özcan, Selim Serdar Çağlı, Mehmet Sabri Fırat, Muhammet Ali Taşdemir, Birsel Yanılmaz Kaya, Kadir Çelenk, Ayşe Tuzlacı, Yüksel Yalova, Ali Yılmaz, Gökhan Yıldız, Misket Dikmen, Onur Utkan İlgi, Şevket Keser, Tahir Naci Akın, Canan Güllü, Mustafa Baydar, Zübeyde Nisa Karabacak, Ferhat Özmen, Levent Yetkin, Derya Tüjen, Haşim Koyun, Semiha Aslan Fletcher, Bekir Çakmak, Leman Deveci, Mahir Polat, Alev İldeniz, Nurgül Uçar Aktuğ, Selahattin Balta, Aytekin Yaz, Ekin Arık Özer, Hasan Sani Güneş, Emine Elgün, Murat Serdar Koç, Ebru Okay, Şener Akdemir, Umut Güngör, Armağan Tokdemir, Mustafa Ali Fırtına, Arif Fatih İlkeremek, Esin Doğan Metin, Mehmet Gönenç, Mahmut Eskiyörük, Ali Talay, Elfin Tataroğlu, Tanju Çelik, İsmail Altunkalem, Dursun Türkekul, Bedri Serter, Deniz Hozan, Engin Avunç, Çiğdem Kayacan, Özcan Durmaz, Fecri Alparslan, Ali Timis, Recep Çevik, Ilknur Ağaçdiken, Mehmet Can, Melike Özdemir Ballı, Emine Helil İnay Kınay, Filiz Taçbaş, Zeynel Tekin Hüseyin Şengül, Fisun Şenuzun Aykar , Rahmi Aşkın Türeli, Nurşen Balçi, Ömer Mustafa Özal, Feyza Tiryaki, Melih Tiraş, Doğukan Demir, Taner Doğan, Sami Şen Kamil Okyay Sındır, Murtaza Çağlar, Hamdi Halis, Hakan Yazar, Öznur Kılıç, Alptuğ Sercan Gençtürk, Hüseyin Sabit Can, Bayram Ali Yukarı, Nehir Güler, Tanju Cenize, Alaz Tan, Çeto Çamlıbel, Özgür Ali Karaduman, Muhammet Ibrahim Timur, Zafer Doğan, Ali Ihsan Akyol, Zekeriya Mutlu, Esma Armağan Ergün, Atilla Sertel, Mualla Akgün, Mustafa Kemal Öcal, Zeynep Altın, Nüsret Doğan Albayrak, Ismail Aysal, Turabi Değerli, Hüseyin Sezer, Cafer Konca, Alaaddin Kurt, Selma Saka, Ali Geyik, Emine Dendiz Başkurt, Hamdi Cemal Yilman, Faruk Bulut, Ayten Ekmekçi, Semra Canpolat, Şadiman Şenbalkan, Şafak Sol, Mehmet Salih Kadioğlu, Banu Özdemir Burak Kotan, Mehmet Necati Çetiner, Özcan Purçu, Hasan Arslan, Ayten Gülsever, Haci Ramazan Işıldak, Yaprak Yalçın, Osman Gölcük, Ibrahim Vural, Sevda Erdan Kılıç, Turgay Bozoğlu, Zeki Korkutata, Zait Yanar, Turgay Kaya, Ahmet Ersagun Yücel, Menekşe Ercan Pekel, Işıl Şanal Akgül, Halit Ensarioğlu, Erdoğan Çeçen, Aslı Ceren Tekışık, Dursun Yılmazkaraosmanoğlu, Ali Ercan, Ali Paşa Tan, Birsen Bayar, Aykut Teker, Mehmet Yıldız, Baran Seyhan, Serkan Demirel, Süleyman Sabri Polat, Mehmet Emin Nehrozoğlu, Kürşad Yılmaz, Onur Akın, Şevket Atalay Hakkaömeroğlu, Çağdaş Arslan, Nurettin Kizilkan, Deniz Yücel, Erdal Duman, Gülden Aslı Değirmenci Nilüfer Çınarlı Mutlu, Hüseyin Mutlu Akpınar Haydar Öztoprak, Nilay Kökkılınç, Altan İnanç, Sebahattin Özdemir, Hüseyin Saygili, Zeki Gürtürk Diyarbakir, Kani Beko, Ibrahim Dönertaş, Yolcu Bilginç, Burak Akkol, Banu Gençkan, Orhan Selim Bayraktar. Read the full article
0 notes
Photo
Kutsal Damacana 4'ün Muhteşem Galası Katılanları Büyüledi Yapımcılığını Polat YAĞCI'nın üstlendiği yönetmen koltuğunda Kamil ÇETİN'in oturduğu başrollerinde Şafak SEZER, Onur BÜYÜKTOPÇU, Erhan YAZICIOĞLU, Ersin KORKUT, Müjde UZMAN, Deniz ORAL'ın rol aldığı kutsal damacana 4 filminin galası yapıldı. Galaya Ahmet Selçuk İLKAN, Cengiz KURTOĞLU, Ayhan AŞAN, Gökhan GÜNEY, Fatih - Şebnem KISAPARMAK çifti, Koray AVCI, Altay, Metin ÖZÜLKÜ, Dönerci Serkan USTA ( Serkan MUTLU) , Nagehan KARADERE, Selin SOHTORİKOĞLU , Aleyna KALAYCIOĞLU, Semih ÖZTÜRK, Aydemir AKBAŞ, Halil SÖYLETMEZ, Bilal KALYONCU, Özgür BAKAR, Meltem ACET, Altay, Bvs grubun yönetim kurulu başkanların'dan Bayram YILDIZ , İbrahim TATLISES,in eski eşi güzeller güzeli Ayşegül YILDIZ, Uğur ARSLAN , Esma SOYSAL, Mustafa TOPALOĞLU, Aydemir AKBAŞ, İstanbul mavi medya, nın ceosu- iş insanı Hakan Taner ÇAPIN , ünlülerin usta fotoğraf sanatçısı Cengiz AYDINER, dünya markalar derneği markalaşma direktörü - iş insanı Zuhal ADIGÜZEL ve tan medya haber, in , sahibi Ertan TAŞKIRAN onur konuğu olarak katılan isimler arasındaydı. Kutsal damacana 4 filminin konusu ise: Kutsal Damacana 4, yanlışlıkla papaz olan Fikret'in hikayesini konu ediyor. Fikret, yanlışlıkla girdiği papazlık yolunda kendisini tahmin edemeyeceği bir konumda bulur. Beklenmedik bir şekilde Vatikan'a kadar yükselen Fikret, artık yurduna geri dönmeye karar verir. https://www.fisiltihaberleri.com/haber/kutsal-damacana-4un-muhtesem-galasi-katilanlari-buyuledi-7781.html #kutsaldamacana #FısıltıHABERLERİ #arasbulutiynemli #şafaksezer #video #senanlatkaradeniz #replikler #kutsaldamacana #çukur #vartolu #sahne #replik #kolpaçino #ilkerayrık #hababamsınıfı #ganyotçu #dizi #çakallarladans #sinema #sabriabi #köftenecmi #ketenpere #hepyek #fılmreplikleri #şansımıseveyim #cemgelinoğlu #karakedi #gdo #fılm #filmreplikleri
0 notes
Text
arkadaşlar yeni açacağım retro estetik öğeleri barındıran text sayfam(neon sezer falan varya sike savura işler yapıyo onun güzeli) için metin önerilerinize ihtiyacım var. sıkça kullandığınız, kullanmaktan keyif aldığınız laf öbeği ya da sözleri(kesin yaşanmıştır, köyüne dön vs) benimle paylaşır mısınız
5 notes
·
View notes
Text
Son Yaz İncelemesi: Sahici Hikâyenin İnandırıcı Karakterleri
Son Yaz incelemesi sizlerle. Başrollerinde Ali Atay, Alperen Duymaz ve Funda Eryiğit’in yer aldığı Fox TV yapımı hakkındaki ilk yorumlar.
Sitare Kanşay Sarayönlü
Başrollerinde Alperen Duymaz, Ali Atay ve Funda Eryigit’in yer aldığı Fox TV dizisi Son Yaz incelemesi ile sizlerleyiz.
Pandemi döneminde evlerinde mahsur kalan seyirciyi ekran karşısına oturtmayı hedefleyen yapımlar arasında yerli diziler başı çekiyor. Hal böyle iken her gün yeni bir yerli dizi fragmanı yayınlanır hale geldi. Rekabetçi piyasa ortamında, yeni dizilerin pek azı uzun soluklu olabiliyorken, birçoğu da reyting kurbanı olup arşivlerin tozlu köşelerine yollanıyor. Yapım ekibi, set ekibi, oyuncular, figüranlar, kostüm ve makyaj ekibi gibi onlarca kişiden oluşan emekçilerin boşa giden emeği ve ekonomik yönü de işin diğer tarafı.
Reyting tablolarının en üst sıralarına yerleşen Son Yaz (Fox TV), özgün içeriğiyle ayrıksı bir yapım olarak dikkat çekiyor. Dizinin başarısının ardındaki faktörleri konu aldığımız Son Yaz dizisiyle ilgili inceleme yazımız karşınızda.
Son Yaz Dizisi: Sahici Hikâye ve Sahici Karakterler
Daha önce Vatanım Sensin dizisine imza atan Burak Arlıel’in yönettiği dizinin senaryosunu Deniz Dargı, Cem Görgeç, Cenk Boğatur üçlüsü ortaklaşa yazıyor. Dizinin başarısının altında yatan sağlam senaryo ve oyunculukların yanı sıra, oyuncuların kimyalarındaki uyum, yan karakterlerin derinliği, müzikalite ve verilmek istenen mesajların tutarlılığı da göz ardı edilmemeli. Tüm bunlar kurgusal bütünlükle birbirini tamamladığında, ağır tempoda ilerleyen diziyi akıcı ve keyifli bir seyir deneyimi haline getiriyor.İdealist, çabuk sinirlenen, dürüst ve adil bir Cumhuriyet Savcısı olan Selim Kara’nın (Ali Atay), eski mafya lideri / yeni itirafçısı Selçuk Taşkın’ın oğlu Akgün’ü (Alperen Duymaz) himayesine alarak Çeşme’ye gelmesi ile gelişiyor olaylar. Savcının Çeşme’deki eşi Canan (Funda Eryiğit) ile arası açık olsa birbirlerine olan duyguları henüz küllenmemiştir. Üstelik kızı Yağmur ve oğlu Altay ile ilişkilerini düzeltmesi ve ilerletmesi için de fırsattır savcının gelişi. Ancak Akgün ile Yağmur (Hafsanur Sancaktutan) arasındaki karşılıklı çekim, olayların daha karmaşık bir hale gelmesine sebep olacaktır.
Masum dizisinde komiser rolüyle izlediğimiz Ali Atay, tepkisel, duygusal ve adil savcı rolüyle gerçekçi bir performans sergiliyor. En son Bir Başkadır dizisinin depresif Ruhiye’sinde oldukça akılda kalıcı bir karakter çizen Funda Eryiğit, Canan rolünde Ali Atay ile karşılıklı, deyim yerindeyse, döktürüyor. Yaşamını çocuklarına adamış, avukat olduğu halde mesleğini yapmaya fırsat bulamamış, meraklı, doğrucu ve atarlı Canan oldukça inandırıcı bir karakter. Sadece Savcı ile Canan karakteri arasında değil; Akgün-Yağmur, Savcı-Akgün rolleri arasında, başka yapımlarda görmeye alışkın olmadığımız- inanılmaz bir kimyasal denge söz konusu. Oyuncu tercihi başarısı dikkat çekici boyutta.
Acı Aşk, Bodrum Masalı ve en son Çukur ile oyunculuk kariyerinde her geçen gün çıtasını yükselten genç oyuncu Alperen Duymaz, Akgün rolü ile artık iyice “olmuş” dedirtiyor. Acımasızlığın kural olduğu bir dünyada yetiştiği halde, özünde tertemiz bir kalp taşıyan, bundadır ki yaşadığı içsel çatışmalarla oradan oraya savrulan Akgün karakteri, Duymaz’ın oyunculuğuyla farklı bir boyut kazanıyor. Yüzündeki mimiklerle dönüştüğü karakterin haliyet’i ruhiyesini anında aktarma başarısının, Duymaz’ı ekranlarımızın ve sinemamızın uzun soluklu aktörlerinden biri yapacağına inanmamak için bir sebep var mı?
Yan Karakterlerin Derinliği
Dizinin başarısı sadece ana karakterlerin başarısı değil şüphesiz. Herkese kendini sevdirmeyi başarmış olduğu halde arka planda mafyanın avukatlığını yapan Fatih karakteriyle Emre Karayel, Canan’ın dominant yapıdaki ablası Emel rolünde Sezer Koç, Emel’in zayıf karakterli ama iyi niyetli kocası Metin rolünde Sinan Tuzcu, Akgün’ün babası ve eski mafya lideri rolünde Arif Pişkin oldukça akılda kalıcı performanslara imza atıyorlar.Burada genç oyuncu Halil Babür’ün, Soner Sancaktar karakterindeki özgün performansının ayrıca altı çizilmeli. Babasının kayırdığı, sevmediği, hep pis işlerinde kullandığı acımasız, sert ama içten içe yaralı Soner karakteri, Babür’ün performansıyla diğer oyunculardan rol çalıyor. Tiyatro kökenli Halil Babür’ün adını belli ki ileride çok duyacağız.
Güçlü Kadın, Güçlü Toplum, Güçlü Dizi
Dizinin kadın karakterleri, kendi kendilerine var olabilen, güçlü, baskın ve bağımsız karakterler. Canan, kızı Yağmur, ablası Emel, tek başına yaşayan kız arkadaşı Serap (Şebnem Dönmez) kendi hayatlarında söz sahibi olan kadınlar olarak karşımıza çıkıyor.Savcı Selim, eski kafalı, idealist ve baskın bir karakter olmasına rağmen kızı ve eski karısıyla tüm meseleleri karşılıklı tartışarak çözmeye çalışıyor. Sınırları belli. Erkek karakterlerin kadın üzerinde tahakkümü yok, kadına şiddet yok. Genç kızlar, geç saatte istedikleri gibi dışarı çıkma özgürlüğüne sahip. Yağmur erkek arkadaşına ayrılmak istediğini söylediğinde, karşı taraf üzülse de kabulleniyor. Kadını sahiplenme yok. Kadın kendi kararlarını veren, kararlarına saygı duyulan, bağımsız bir birey olarak ele alınıyor. Bu anlamda dizinin kadın erkek ilişkilerine, eşitlik çerçevesindeki bakışı oldukça net.
Altı Çizilen Adalet ve Etik Değerler
Dizinin belli başlı mesajları seyircinin gözüne sokmadan verebilmesine şapka çıkartmak lazım. İdealist ve işine bağlı Savcı Selim Kara’da vücut bulan adalet arayışının yansımasını diğer karakterlerde de görmek mümkün. Haksızlıkları kabul etmeyen, etik, sorgulayıcı karakterler dokundukları şeyleri düzeltmeye çabalıyorlar. Hiçbir suç meşrulaştırılmıyor. Hiçbir karakterin ayrıcalığı yok. Adam vuran hapse giriyor. Kabadayılık yapanı polis basıp, sorguluyor. Şiddet sahneleri seyircinin gözü önünde gerçekleşmiyor. Suç dünyası ve şiddet teması özendirilmiyor. Bu açıdan vurdulu kırdılı sahnelerle reyting yapan, gençleri mafyaya özendiren dizilere ciddi bir alternatif oluşturuyor yapım.Dizide güvenlik ve adalet kurumlarında canla, başla, fedakârca görevlerini yapan insanların hayatı ön planda. Arada işleyişle ilgili sorunlara da değiniliyor. Mafyaya yardım eden avukatlar, suça karışmış emniyetçiler, sistemin işleyişine engel olmaya çalışan “çürük elmalar” olarak ele alınmış. Hukuk fakültelerinin sayılarının artması ve gelecekte mezunları bekleyen işsizlik, gençlerin gelecek kaygısı, kadın istihdamı gibi konulara teğet geçiliyor.
Mütevazı Mekanlar
Yapım son model otomobiller, marka kıyafetler, görkemli mekanlar, şaşalı dekorlar olmadan samimi, küçük, orta halli mekanlarda da dizi çekilebileceğinin timsali. İstanbul’un in mekanları yerine Çeşme’nin k��ş tenhalığında çekilen dizinin sınırlı sayıda mekânı seyirciyi sıkmak şöyle dursun, sadece samimiyetin dozunu artırıyor o kadar.
Eski kafalı bir adam olan Savcının yetmişli yılların Retro anlayışıyla döşenmiş, az eşyalı, kiralık villası göçebe ruhunu yansıtıyor adeta. Diğer karakterlerin, mütevazi ama modern döşenmiş mekanları, trendleri yansıtmakla birlikte orta halli giyimlerine uygun; zevkli ama iddiasız.
Ailenin Önemi
Son Yaz ailenin öneminin altını oldukça kalın çizgilerle çizen bir yapım. Kuşak çatışması, karı-koca, baba-kız ilişkileri ince ince işlenmiş. Ailelerin dağılmasının çocuklar üzerindeki etkileri, aile ortamına hasret insanların sevgi ve aidiyet arayışı özellikle Akgün ve Babür karakterinde çok net. Sorunlu karakterlerin geçmişlerinde hep dağınık aile teması işlenmiş. Karşılıklı diyaloglarda samimiyet dozu yüksek. Abartılı söylemler, ağdalı konuşmalar, klişe mesajlardan büyük ölçüde kaçınılmış.
Tuna Hizmetli’nin jenerik müziğinden ve Redwolf Soundrocks’ın rock ağırlıklı müziklerinden bahsetmemek de olmaz. Kaliteli müzikalite seyir deneyimin keyfini artırıyor. Dizinin müziklerinin internette aldığı binlerce beğeni bunun en somut göstergesi.Son Yaz, televizyon kanallarında benzerlerine çokça rastladığımız klişelere teslim olmayarak zor yolu seçmiş, ayrıksı bir yapım olmasına rağmen izlenme oranlarında zirveye oynuyor. Şüphesiz, bunu sebebi tüm yazdıklarımızın yanı sıra zenginlikle, para pulla, zora koşmayla, şiddetle değil; sahip olduğumuz bir takım ortak değerlerle başarabileceklerimizi konu alması. Gençleri şiddete değil, okumaya, konuşmaya, tartışmaya özendirmesi. Adaleti, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu sorgulatması. Koronavirüs salgınının bir araya getirdiği aile ortamlarında izlemek için keyifli olduğu kadar, nitelikli bir yapım Son Yaz. Benzerlerine vesile olması dileğiyle.
https://kayiprihtim.com/inceleme/son-yaz-incelemesi/amp/?__twitter_impression=true
1 note
·
View note
Text
Zürih, 1 Kasım 1984
Sevgili Ferit,
Mektubunu bugün aldım. İki kez okudum. Şimdi, akşama doğru, hava kararırken, bir kez daha okumaya başladım. “Duygusallaşma, ihtiyarlığın başlangıcı değil mi?” tümcesine kadar geldim ve bunun altını çizdim.
Bir çocuğun ne denli duygusal olduğunu anımsıyor musun?
Mutlak anımsıyorsun. İhtiyarlık diye bir olguya inanmıyorum, çünkü gençliğe de inanmıyorum. Çocukken de, genç iken de ihtiyarı içinde taşıyorsun, yaşlanırken de çocuğu. Ancak yaşlandıkça duygusallaşma biçim değiştiriyor. Gençlik duygusallığı öfke, beklenti, başkaldırma, cesaret gibi duygularla iç içe, ama yaşlandıkça duygusallığa acımsı tatlar karışıyor, buruk. Sanıyorum, algıladığım kadarıyla sözünü ettiğin duygusallık, bu buruk, acılı duygusallık.
Özlemleri de, soru yönelttiğin gibi, gidermeye olanak yok. Sovyetlerin kullandığı anlamda, “nostalgia” öldürücü bir hastalık. Ancak şöyle özlediğin biri ile bir caddede yürümenin, bir kahvede oturmanın da, özlemden öte bir hazzı var, Berlin’de onları duyacağına eminim. Oraya gidebileceksen, bana yaz, belki bir-iki gün gelirim.
Paris’te gençlik yıllarım nasıl yaşadığını (yaşayamadığını) yazmıyorsun. Ama bazı şeyler algılayabiliyorum. Bütün bu iç içelikleri Bergmann ne kadar güzel anlatır. O yılları gençken yaşamak başka, gençlikte bir bütünlük var sanki, geriye ve ileriye dönüşler çok silik. Oysa bu yaşlarda – gençlik yaşanır da, yaşandığına inanıyorum – ama bu yaşlar geçmişe çok dönük, geçmişi bastırıyor an, aradaki fark bu sanıyorum.
Bu günlerde bir süre Rimbaud okudum… “Bu dünyadan çık git de, nereye gidersen git!” diyor. Biliyorsun. Müthiş bir adam. Şimdi de Ulysses’i okumakla meşgulüm. Ne kadar keyifli bir kitap. Cenazeyi anlatırken, ne kadar alayla anlatıyor. “Ceset kokuşmuş etten başka ne? Ya peynir? Peynir de sütün cesedi.” Joyce, ceset derken, peynir demek ne güzel bir geçiş.
Bugün hep birisiyle konuşmak istedim. Bu kahrolası güzel kentte şöyle gönlümce konuşabileceğim hiç kimsem yok. Sonra Demir, Berlin’den telefon etti. Çok iyi olduğunu, günlerinin keyifle geçtiğini söyledi, belki 15 Kasım’dan sonra biraz Zürih’e gelecek.
Eylül’ün aksine Ekim günleri güneşli geçiyor. Deniz de buradan hoşnut.
Yazmak, iç denge, kırıcılık konusunda bütün dediklerine katılıyorum. Düşün, hiçbir kitabımız olmasaydı, iç dengemizi kesinlikle kuramazdık. Gene de kurduk sayılmaz ama taşınması olanaksız bir birikim altında kahrolurduk. Az da olsa yazılanların tek yararı iç dengeyi tutmakta.
Okurun mektubu dediğin gibi çok dikkatli, güzel. Her zaman için okur, eleştirmenden ve birçok yaymcıdan daha duyarlı. Ancak “benzeri olmayan” kitap demekle, niteliği değil, benim kitabın biçemini kastettiğini anlayamamış, ama o kadar olur.
Leyla Erbil de bana, “Kitabın, insanlık adına içime ışık saldı” diye yazmış. Yolladığın mektuptaki okurun sinirlenmesine memnun olduk. Bir şeyin rahatsız etmesini amaçlarım. Ama boş ver… Bir dönemi o kitabın hızı ile kapadım. Ne vatanım, ne kökenim, ne ne ne… Ağaçlar, göl, kuğular, yalnız sokaklar, hareketsiz bir kent içinde – zamansızlığın tadını yaşıyorum –
Bir süre sonra Sezer gelecek. Bana birkaç kitap getirirse iyi olur. Kayıp paketler gelmedi.
Milliyet Sanat’taki mektup ve Onat’m kitabı ile ilgili yazını da çok severek okudum.
Prag’ı seversin. Bütün kent Kafka’nm izleri ile dolu. Buradan Prag ve her yer çok yakın. Bu yakınlık duygusu gitme özlemini azaltıyor belki.
Burada eski yüzyılları anımsatan mimarî, sokaklar, kahveler, lokanta ve meyhaneler o kadar çok ki… Bu ülkede otomobil gürültüsü olmasa çağı anımsatan hiçbir şey yok.
Niyazi, Metin… ne diyeceğimi bilemiyorum. Onların ne kadar sıkıldığını düşünüyorum. Çetin’i görürsen, sevgilerimi ilet. Refik lokantasında benim için bir duble rakı iç.
Amelie’yi, Esma’yı da öp benim için.
Yarından sonra Raya uğrayacak. İki gün de Nazan Tapan gelip kaldı. Güzel bir gün geçirdik.
Genellikle özlediğim bir yaşamı sürüyorum. Şu damızlık İsviçre inekleri olmasa.
Çok sevgiler
Yayınevinde bulunsun diye bir yaşlılık resmi yolluyorum.
Tezer
1 note
·
View note
Text
Kara Harp Okulu davasında 19'u ağırlaştırılmış 47 müebbet
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde Kara Harp Okulu'ndaki eylemlere ilişkin 307 sanığın yargılandığı davada karar açıklandı. Ankara 24. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen duruşmada, tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile tarafların avukatları hazır bulundu. Bir örceki celsede son sözleri sorulmayan bazı sanıkların son sözlerini dinleyen heyet, daha sonra hükmü açıkladı. Mahkeme heyeti, okulun firari eski kurmay başkanı albay İlhami Polat ile Abdullah Beyazkürk, Atakan Adaşoğlu, Aydın Yalçın, Cemaleddin Alper Ergin, Emine Bilgin, Güven Günindi, Halil Turan Kaya, Mustafa Kayabaşı, Sait Tosun, Serkan Hasdemir, Seyfullah Özkara, Songül Hasdemir, Yunus Emre Altıparmak, Zekeriya Şentürk, Köksal Öz, Fatih Pusat, Hakan Olga ve Mehmet Yıldırım'ın dosyalarını ayırdı. Heyet, sanıklardan Ali Gökhan Taşçı, Bülent Budak, Bülent Yılmaz, Çetin Kılıç, Ender Sarıbülbül, Fatih Sağlam, Filiz Can, Hacı Hasan Sökmen, Murat Atik, Orhan Gerdan, Selman Vezvezoğlu, Sezai Sarıca, Sibel Erdeveci, Şevki Kayır, Tekin Kesekler, Yusuf Tutan, Adem Kutlu, Alper Sarıkaya, Aytekin Yıldızhan, Barış Çeliktaş, Emrullah Çayır, Gülsün Kılıç Akın, Halil İbrahim Aksan, Harun Artın, Hatice Çiçek, İbrahim Suheyb Erdem, İdris Tandoğan, İsa Çakır, Mevlüt Serkan Tok, Muhammed Aslaner, Murat Gümüş, Mustafa Düğer, Mustafa Tanrıkulu, Necati Demir, Oğuz Koca, Osman Dinç, Sadık Sarı, Safiye Artokça, Selçuk Bayraklı, Sercan Gülburun, Servet Karac, Sinem Pakiş, Suat Maden, Taha Çakır, Uğur Cankoç, Vedat Karagöz, Yunis Yıldız, Yusuf Asa ve Zafer Balkan'ın beraatlerine karar verdi. Askeri öğrencilere ceza verilmedi Mahkeme heyeti, askeri öğrenciler Abdullah Alveroğlu, Abdurrahman Kırak, Abdurrahim Ala, Adnan Katırcıoğlu, Ali Gümüşoğlu, Bahadır Kartal, Buğra Han Çetiner, Burak Çapoğlu, Burak Özkan, Coşkan Yüksel, Duran Baştuhan, Eren Pala, Erkan Mantam, Ertuğrul Sarı, Fatih Burak Arslan, Furkan Kuzu, Furkan Noyin, İbrahim Öztüto, İbrahim Pektaş, İsmail Murat Avcı, Kadir Taşdemir, Kemal Torun, Kenan Taneri, Kürşat Alabıcak, Mehmet Ali Şahin, Mehmet Ali Yorulmaz, Melih Şafak Keskin, Murat Albayrak, Murat Duroğlu, Murat Yaşar, Murat Ahraz, Mustafa Arslan, Nuri Şimşekoğlu, Recep Pekdaş, Serkan Uysal, Sezer Akkuş, Taha Hikmet Şen, Talha Çetin, Talha Akif Tuluk, Tuncay Beren, Turgut Gökdal, Veysel Bayark, Volkan Çatak, Yasin Bozkurt ve Yunus Karadeniz hakkında "kaçınılmaz bir hataya düştükleri" gerekçesiyle ceza verilmesine yer olmadığına karar verdi. FETÖ üyeliğinden ceza aldılar Sanıklardan Burak Gürbüz, Cihat Tuncay, Dursun Yıldırım, Halil İbrahim Öztürk, Halis Lütfü Avcı, Hidayet Güçlü, İlkay Şen, İlker Yüksel, Muhammed Musab Aytekin, Mustafa Başaran, Ümit Tezcan, Vahit Ömer Ocak, Veysel Eker, Yunus Emre Gök ve Yunus Emre'ye, anayasal düzeni ihlal suçundan beraat veren mahkeme heyeti, bu kişilerin terör örgütü üyeliği suçundan 6 yıl 3'er ay hapis cezasına çarptırılmalarına karar verdi. Mahkeme heyeti, Adem Kok, Erkam Okutan, Çağlar Hemedan, Emrah Bozan, Hükan Mert, Kemal Çizmeciler, Mikail Ibrık, Muhammet Elliiki, Servet Işıklı, Taha Sinan Kalkan, Münevver Minetürk, Burak Yandım, Gökhan Çizmeci, Hamdi Man, İbrahim Özdalyan, Süleyman Feyyaz Keyik, Şahin Akat, Veysel Turan ve Yunus Emre Yavuz'u FETÖ üyeliğinden 6 yıl 3'er ay hapisle cezalandırdı. Heyet, Erol Şasi, İdris Sarıkaya, Muhammet Ali Cibişoğlu'na, terör örgütü üyeliğinden 7 yıl 6'şar ay hapis cezası verdi. Darbeye yardımdan ceza Mahkeme heyeti, sanıklar Ahmet Selim Ersoy, Ahmet Turan Çetinkaya, Ali Kıratlı, Celal Evci, Cüneyt Sevim, Durmuş Ali Yüksek, Emrah Kalıncı, Ercan Turgut, Ercan Türkoğlu, Erkam Güreşen, Fatih Bozkurt, Fatih Göktaş, Fatih Göktürk, Fırat Sezer, Halil Işık, Halim Dal, Hasan Aktaş, Hasan Koçer, Mehmet Çiftçisoy, Mehmet Kurtulgu, Mehmet Macar, Mehmet Burak Erdal, Mehmet Emre Doğan, Memet Erkenekli, Murat Akbulut, Musa Bahadır, Mustafa Can Arslan, Mustafa Yılmaz, Ozan Kaya, Samet Bülbül, Serkan Gümüş, Sezgin Erdem, Sıddık Güneş, Şaban Özdemir, Tarık Şentuna, Tuncer Koruvatan, Uğur Acar, Umut Yalçın, Ünal Sözen, Yasin Koçyiğit, Yılmaz Durna, Yunus Emre Toprak ve Zafer Uzun'un anayasal düzeni ihlale yardım suçundan 12 yıl 6'şar ay hapisle cezalandırılmalarına hükmetti. Aynı suçtan 15'er yıl hapis cezası alan sanıkların isimleri ise şöyle: "Abdullah Sanduk, Abdullah Şentürk, Abdullah Topçu, Abdurruhman Özdemir, Abdülkadir Koçyiğit, Adem Bakış, Ahmet Baş, Ahmet Okyay, Ahmet Özer, Ahmet Yüksel, Akın Üçok, Cebrail Çiçek, Cihan Yıldız, Çağdaş Tuna, Çetin Kaya, Emrah Türk, Engin Bahadır, Ercan Değirmenci, Ertan Erol, Gökhan Duran, Gökhan Gök, Gökhan Orcan, Harun Çevikgil, Harun Eksik, Hüseyin Bayrak, Hüseyin Günen, Hüseyin Yıldız, İbrahim Rahman Kurt, İzzettin Artokça, Kadir Erol, Kadir Güç, Kamil Yılmazer, Kemal Koca, Mahmut Koç, Metin Gülenç, Muammer Aküzüm, Muammer Özçelik, Muhammed Talha Yalçınkaya, Murat Akça, Murat Aras, Murat Çetin, Murat Yusuf Taze, Mustafa Koca, Mustafa Ünal, Nizam Beder, Osman Torunoğlu, Ömer Bıyıklı, Ömer Emre Yetgin, Ömer Osman Kutsal, Özgür Ayhan, Özkan Bali, Ramazan Atım, Ramazan Onur Karadeniz, Sait Gürbüz, Selçuk Temel, Semih Özdamar, Sinan Ay, Sinan Metin, Suat Kurt, Şafak Saraydemir, Taner Soner, Veli Beyazıt, Veysel Atalay, Volkan Aldırmaz, Yunus Emre Vatankulu, Yusuf Başkaya ve Zair Ekrem Sarıteke" Kerim Acar'a ağırlaştırılmış müebbet Heyet, olay tarihinde okulun dekanı olan eski tuğgeneral Kerim Acar ve sanıklar Abdullah Ender Toydemir, Ahmet Tufan, Ahmet Önder Biberoğlu, Ali Demir, Ali Emre Buğurcu, Ali Tolga Sıçrar, Devrim Çamur, Erkan Peker, Eser Coşar, Hasan Hüseyin Eçik, Mustafa Yıldırım, Nadir Özsoy, Önder Haluk Tekbaş, Rafettin Öztürk, Ramazan Nazar, Sadık Çam, Vedat Tecer ve Zafer Alkurt'u "anayasal düzeni ihlal" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırdı. Mahkeme heyeti, sanıklar Adnan Mumcu, Ahmet Kurtay, Akif Karabıyık, Ali Aktaş, Ali Eker, Ali Şen, Atilla Kahraman, Cüneyt Kılıç, Emrah Akdeniz, Erdoğan Güçlü, Gökhan Çakır, Hasan Yalaza, Mehmet Beler, Mehmet Fatih Çankal, Mehmet Fatih Göktaş, Miraç Karakuş, Mustafa Çelik, Mustafa Çetiner, Mustafa Erol, Mümin Haliloğlu, Ömer Faruk Tanırgan, Rahman Memişoğlu, Ramazan Türker, Sabri Karaağaç, Safa Özkan, Serhat Ekemen, Veysal Kör ve Yavuz Selim Özzengin'in ise aynı suçtan müebbet hapisle cezalandırılmasına hükmetti. Okul komutanını derdest edenlere ceza Sanıklardan Ali Tolga Sıçrar, Ahmet Tufan, Eser Coşar ve Hasan Hüseyin Eçik, o dönem okul komutanı olan emekli Tümgeneral İzzet Çetingöz'e yönelik, "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçundan da 18'er yıl hapisle cezalandırıldı. Sanıklardan Ali Emre Buğurcu, Mustafa Yıldırım ve Sadık Çam'a da İzzet Çetingöz'ün emir astsubayı Ahmet Çörpan'a yönelik "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçundan 18'er yıl hapis cezası verildi. Read the full article
4 notes
·
View notes
Text
Dostluk kazandı
BAL Liginde mücadele eden Gölcükspor, yeni sezon açılışını Altınova Belediyespor ile yaptığı maçla açıtı. 1-1 biten maçta dostluk kazandı. Gölcükspor’un sezon açılışına Gölcük Belediye Başkanı Ali Yıldırım Sezer, Altınova Belediye Başkanı Dr. Metin Oral, Gölcükspor Başkanı Temel Erten ve yönetimi, Altınova Belediyespor Kulüp Başkanı Sedat Ok ile futbolseverler katıldı. Maç öncesi yapılan…
View On WordPress
#Abdurrahman Güneş#Ali Yıldırım Sezer#Altınova#Altınova Belediyespor#Belediye Başkanı#Futbol#Gölcük#Gölcükspor#Kocaeli#Metin Oral#Sedat Ok#Spor#Temel Erten#Yalova
0 notes
Text
Bursa Osmangazi'den Başkan Aydın’dan ilk ders sürprizi
https://pazaryerigundem.com/haber/187421/bursa-osmangaziden-baskan-aydindan-ilk-ders-surprizi/
Bursa Osmangazi'den Başkan Aydın’dan ilk ders sürprizi
Bursa’da Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, 2024-2025 Eğitim ve Öğretim Yılı’nın başlamasıyla birlikte okul sıralarındaki yerlerini alan birinci sınıf öğrencilerinin ilk ders heyecanını paylaştı.
BURSA (İGFA) – Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, 2024-2025 Eğitim ve Öğretim Yılı’nın ilk gününde minik öğrencileri yalnız bırakmadı. Yeni eğitim öğretim yılının başlamasıyla birlikte ilçedeki okulları ziyaret ederek öğretmen, öğrenci ve idarecilere başarı dileklerinde bulunan Başkan Aydın, okuldaki ilk günlerini geçiren öğrencilerin heyecanına ortak oldu. Öğrencilerin telaşını ve mutluluğunu paylaşan Başkan Aydın, yeni sınıf öğrencilerini sınıflarında ziyaret ederek, onlara çeşitli hediyeler dağıttı.
İlk ders zilinin çalmasıyla birlikte Türkiye genelinde yaklaşık 20 milyon öğrenci ve 1,2 milyon öğretmen, Bursa genelinde ise 677 bin öğrenci ve 42 bin 941 öğretmen ders başı yaptı. Bursa’da 2024-2025 Eğitim- Öğretim yılı, Mehmet Torun Özel Eğitim Meslek Okulu ve Aziz Torun Özel Eğitim Uygulama Okulu’nda düzenlenen tören ile başladı. Törene katılan Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, ders zilinin çalmasının ardından Bursa Valisi Erol Ayyıldız, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey ve diğer protokol üyeleri ile birlikte sınıfları gezerek öğrenciler ile bir araya geldi. Öğrencilerle sohbet eden ve çeşitli hediyeler dağıtan Başkan Aydın, geleceğin teminatı olan öğrencilere ve fedakar öğretmenlere yeni eğitim döneminde başarılar diledi.
BAŞKAN AYDIN HEDİYELERİYLE ÖĞRENCİLERİ SEVİNDİRDİ
Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın’ın 2024-2025 Eğitim ve Öğretim yılının ilk gününde yaptığı okul ziyaretlerindeki ikinci durağı ise İbn-i Sina İlköğretim Okulu oldu. Ders sıralarındaki ilk gününde öğrencileri yalnız bırakmayan Başkan Aydın, eğitim ve öğretim hayatına başlayan birinci sınıf öğrencilerine, Osmangazi Belediyesi Engelliler Bakım Merkezi’nde (OBAM) eğitim alan engelli bireyler tarafından hazırlanan kalem kutuları dağıttı. Engelli bireyler de Başkan Aydın’a eşlik ederek içerisinde kurşun kalem, boya kalemi, silgi, cetvel, kalemtıraş ve etiketin bulunduğu kalem kutuları öğrencilere hediye etti. Verdiği hediyelerle öğrencileri sevindiren Başkan Aydın, “2024-2025 Eğitim ve Öğretim Yılı’nın açılışını öğrencilerimizle birlikte gerçekleştirdik. Öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz için başarılı bir eğitim öğretim yılı temenni ediyorum. Öğrencilerimiz derslerine çok iyi çalışsınlar. Ülkemiz, devletimiz ve milletimiz için başarılı öğrenciler olsunlar. Birtakım eksiklikler ve sıkıntılar olduğunun farkındayız. İnşallah el birliğiyle bu sorunlarında giderilmesi için çaba sarf edeceğiz. Bütün öğrencilerimize güzel ve hayırlı bir eğitim, öğretim dönemi diliyorum” diye konuştu. Başkan Aydın’a okul ziyaretinde Osmangazi İlçe Milli Eğitim Müdürü Metin Sezer de eşlik etti.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkı Verilişinin 88. Yılı Gölcük'te Kutlandı
0 notes
Text
Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkı Verilişinin 88. Yılı Gölcük'te Kutlandı
Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkı Verilişinin 88. Yılı Gölcük’te Kutlandı
Gölcük Belediye Başkanı Ali Yıldırım Sezer, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilişinin 88. yılında kadın hemşehrilerine karanfil hediye etti. Gölcük’te 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilişinin 88. yılı törenle kutlandı. Gölcük Anıtpark’ta düzenlenen törene; Gölcük Belediye Başkanı Ali Yıldırım Sezer, Gölcük Kent Konseyi Başkanı Dr. Metin Şentürk, Gölcük Kent…
View On WordPress
0 notes