Tumgik
#Kurdilihicazkar
poetikgunce-blog · 6 years
Text
Beni göğe bağışla.
Sırayla,
Yavaşça.
Üzülme ağlama, yakışmaz okyanusa.
Korkar hüznünden balıklar.
Okyanustan başka sığınacak yeri yok onların, benim.
Balıktım, okyanusa aşık.
56 notes · View notes
no-haveidea · 3 years
Text
Güzel geceler..
3 notes · View notes
cicekhanim · 9 years
Audio
günün güzelliği.
7 notes · View notes
poetikgunce-blog · 7 years
Text
kalbimin atışı, bahar, merdivenler, kulak çınlamam ve çiçekler.
Bagıyorum, Çığlıklar basıyorum, Duyuyor musun? Duy diye yapıyorum. Merdivenler, Merdivenlerden iniyorum hızlı hızlı. Kalbim atıyor güm güm. Davul gibi, Sesi uzaktan hoş geliyor. Fakat benim kulaklarım çınlıyor.
Düşüyorum, Kalkıyorum, Yürümeyi beceremiyorum ama Bisiklet de süremiyorum zaten E daha bahar da gelmedi Küssem mi hayata? Geride kalanları boş verip, Düşsem mi fiili olarak? Kulaklarımın çınlamasını kesmek istiyorum, Ölecek miyim doktor? E sardunyalar, Balkonda, Hüzünlü, Sakin, Ama bağıran sardunyalar. Ve birde Defterimin arasından anılarıma el sallayan, Papatyalar. Bir tane de kasımpatı var Onunla anlaşamıyorum zaten Ama beni onun gibi kırmadı hiç Onu da say sen Gerisini boşver.
Ağlıyorum, Durmadan, Hıçkıra hıçkıra. Sonra susuyorum. Kalbimin atışı, bahar, merdivenler, kulak çınlamam ve çiçekler hatrına Trenlere bineceğim, O yüzden susuyorum. Elbet birgün Onunla konuşacağım Onunla konuşacağım her saniyeye, Bin yıl susuyorum.
Ölüyorum Şu saatten sonra konuşamıyorum Boşver zaten Boş yere kafa şişiriyorum Sakin kalacağım. Sakinliği seviyorum. Kefenime sarın beni hadi. Öldüm. Öldük. Ben, Kalbim, Bahar, Merdivenler, Kulak çınlamam, Ve çiçekler.
7 notes · View notes
poetikgunce-blog · 7 years
Text
I AM BR OK. EN
20 notes · View notes
poetikgunce-blog · 7 years
Text
vasiyetim olsun.
" Ölümümden sonra beni düşünen insanlar varsa okumaları için bir vasiyete yazılacak herşeyi düşünüp çok saçma bulduğumdan hayatımı yazdım.
    Bu satırları okurken hakkımda birçok şey düşünebilirsin. Düşün. Ölülerin hiçbir şey umrunda olmaz, biliyorum.
    Çok küçüktüm daha. Yeni doğmuştum. Beni bir kundağa sarıp babama verdiklerinde onun neler hissettiğini bilmiyorum. Ama ben dünyaya geldiğime çok mutlu olmalıydım ki çekilen ilk fotoğrafımda dudağımda ufak bir tebessüm vardı. Dünyanın böyle bir yer olduğunu bilsem güler miydim hiç? Belki de alay etmiştim dünyayla. "Hey dünya, sen beni ilerde yıkmaya çalışacaksın ama ben gülerek doğdum." gibisinden bir alay. Gerçi bu süre zarfında dünya benimle kaç kere alay etti acaba?
   İlk yürümeye başladığımda 1 yaşındaymışım. Herkes gibi düşe kalka öğrendim yürümeyi. Ama benim düşüşlerim biraz sert olur. O zamanlar dizlerim kanardı. Şimdi düşüncelerim kanıyor.
    Hiç kaybetmeyi öğrenmemiştim. Hayat güzeldi. Ölmek ne demek ben daha bilmezken 7 yaşımda dedemi kaybettim. Çocuk aklı, herkes ağlarken o küçücük evde türlü oyunlar oynayıp gülmüştüm. Ağabeyim çok ağlamıştı. Sonra halam, annem, yengelerim... Ama babam. Arkamdaki çınarın çöküşünü gördüm. Güneşli bir yaz gününde gölgem düştü sanki. Korumasız kalmış gibiydim. Gözünden damla damla yaşlar akıyordu. Babalar ağlamazdı ki. Süper kahramanlar ağlar mıydı?
    İşte o gün dünyanın aslında hepimizle alay ettiğini anladım. Dünyanın hepimizi ağlatacağını ilk defa o gün düşündüm. Bahçe duvarının dibine çökmüş babamı görünce çınarların dallarının da yere değebileceğini anladım.
    Bu algı kafamda çok yer etmiş olmalı ki kendi çınarımın dalları hiç yerden kalkmadı. Onları tekrar dimdik tutacak kuvveti hiçbir zaman kendimde bulamadım.
    Bir kuşu çok sevdim sonra. Uçarken öyle güzeldi ki, sadece kanat çırpışına hayranlık duyarak saatlerce izlerdim onu. Canı yanmasın diye uzaktan uzaktan korumaya çalıştım onu hala çocuk olan aklımla. Masumdu bu sevgi ve her zerresine kadar sadıktım ona. Kuş ansızın uçtu gitti. Yapayanlız kaldım, yüreğimde yanık yanık bağıran özgürlük acısıyla.
    Sonra onu unutmaya çalıştım. Önüme hep yeni yollar çıktı. Hatta bir keresinde beni güzelliğine hayran bırakan bir tavuskuşuyla ve sesi kulaklarımı mest eden bir bülbülle kesişti yollarım. Fakat ne kadar renkli olursa olsun, benim biçimsiz kanatlarıyla mavilerde süzülen çirkin sesli kargam kadar muhteşem gelemezdi bana. Gelmemeliydi. Onun sevgisine ihanet edemezdim.
    Sonra çok şarkı dinledim. Antidepresanımı hep kulağımdan alırdım. Her söz kalbime işlerdi de nefeslerimin çıkardığı tınılarla ruhum bir şarkı olup çıkardı sanki. Kafamın içinde yüzlerce şarkı vardır eminim ölürken bile. Unuttuğum bazı duygular dinlediğim notalarla tekrar vücut buldu benliğimde. Bir müzik notası olmak isterdim. En azından bu şekilde benim gibi insanları mutlu edebilirdim. Belki.
    Ve ben birçok güzel kuşla karşılaşmış olmama rağmen hala sadıkken onun sevgisine birden bire çıkageldi. Yeniden uçsun, uçsun da ben ona hayran hayran bakayım istedim. Fakat kuş yaralıymış, bilemedim. Önceleri eskisi gibiydi ama artık onu uzaktan değil yanı başımdayken korumaya çalışıyordum.
    Ben onu korumaya çalışırken onu bir keresinde yaralı kanadını başkasına gülerek sarmaya çalışırken gördüm. Bana baktığından daha derindi gözleri tıpkı bir okyanus gibi. Üzüldüm. Çok üzüldüm. Fakat sonra tüm çaresizliğimle ona küsemeden, ona kırılamadan, onu affettim. Başkasına da gülebilmeliydi demiyorum ama ben de onun kadar mükemmel değildim.
    Yaralarının sancısı aniden nüksetmeye başladı. Ne olduğunu anlamadım. Ben ona merhem götürdükçe bende yeni yaralar açan diline birçok kez maruz kaldım. Sesinin en yumuşak tonlarını unutup en çığlık çığlığa haline alıştım. Değişmişti. Değişiyordu.
    Değişmiş halini de sevdim. Ben onu hep sevdim. Eminim ölürken bile kafamda olan her şarkıda ona adanmış mısralar vardır. Fakat o sıcak bir yaz gününün karanlık gecesinde ikinci kez gitti. Kapalı kapılar ardında çok kez ağladım. Canım çok kez yandı.
    Şimdi başka bir yaz akşamı oturmuş hala onun içinde geçtiği kelimeler yazıyorum. Ellerim onu yazmaktan asla yorulmaz, beynim onu düşünmekten,dilim onu konuşmaktan asla usanmaz. Onun sesini duymaktan asla sağır olmaz kulaklarım.
  O ihtimallere sığamayacak kadar güzel bir kuş. Onun konduğu ağaç cennetten bir bahçeye dönüşür. Nasıl bıkarım onu güzelliğinden, seyre dalan aşık olurken?
    İlk sahneye çıkışımı hatırlıyorum. Benden size bir tavsiye eğer hala vaktiniz ve şansınız varsa o alkış seslerini duymadan, o seslerin verdiği hisleri tatmadan ölmeyin. Babam bana bir gün “Sen, sanatçı olamazsın!” demişti. Eğer sanatçı olursam bunu ona hatırlatacağımı söylemiştim ağlayarak. Olurum, olmam bilinmez ama ardımda bıraktığım bir eserim varsa adımı yaşatın.
    İnsanlara “O başardı.” diyerek anlatın beni, ne daha fazlasına ne daha azına tahammülüm yoktur.
    Çok arkadaşım oldu ama bir, bilemedin ikisi hakiki dost olarak kalacak benliğimde. Bu yüzden arkamdan sakın “Rahmetli şunu çok severdi, buna da bayılırdı.” demeyin. İnsanları hiç sevmedim ben. Şu dünyada sevilmeyecek birşey varsa o da kati suretle insandır.
    Kitapları çok severim. Kitaplarımı bir yerlere bağışlayın. Çok fazla kıyafetim yok, ihtiyacı olanlara verin. Hatrım için ağaçlar ekin. Tüm paramı bir vakfa bağışlayın. Organlarım yeni vücutlarda hayat bulsun, bunu asla unutmayın. Günlüğüm var, günlüklerim. Onları bir uçurumdan aşağı atın.
    Babamı çok ağlatmayın. Kalp hastası. Annemi bol bol teselli edin. Abime de benim yerime sarılın. Benim yerime sarılacağınız çok insan var. Ama onları boş verin.
    Eğer ölmez de durursak her doğum günümde yeni yeni şeyler ekleyeceğim bu vasiyete.
    Bir de, beni unutun. Ama bana yaşattıklarınızı unutmayın."
22 notes · View notes
poetikgunce-blog · 7 years
Text
uzayan saçlar sorunsalı ve ağlamaklı anılar.
  Saçlarımı kesmiştim. Hatırladın mı? Bugün gözyaşlarımla uzayan saçlarım senin ilk defa dokunduğun boya geldiler. Bende biraz Cem Adrian dinleyerek ağladım. Bilirsin her zaman dinlemem. Sadece yokluğuna ağladığımda.
    Sen bu boydayken saçlarıma bir keresinde yanlışlıkla dokunmuştun ve ben aşkın gerçek anlamını o gün tam olarak öğrenmiştim. Dokunduğun için saçlarıma dokunamamıştım. Elim yanaşmamıştı. Kendimi iyi hissetmiştim ama çok da kötü hissetmiştim. Kalbimin güm güm attığını hatırlıyorum. Ölmek için dua etmiştim. En mutlu anımda ölmek istemiştim. Oysa sadece yanlışlıkla elin değmişti.
    Ben senin elinin değdiği saçımı keserken ne kadar ağladım biliyor musun? Seni tüm hatıralarımdan atacaktım güya. Kendim viran oldum. Saçlarımı ilk kısa gördüğünde verdiğin tepkiyi hatırlıyorum. Beni tanımamıştın. Dikkatlice bakmıştın. Bende seni tanımamıştım. İlk defa gözlük takmıştın. İlk defa saçlarını kestirdiğini, sakalını uzattığını görmüştüm. Güneş o gün yüzüne bir başka vurmuştu. Hiç tahmin etmeyeceğim bir yerdeydin. Ben senin bana şaşkın bakan gözlerine sen olduğunu bilmeden gülümsemiştim. Sende bana gülümsemiştin, belki de komik görünüyordum ve ben o kişinin sen olduğunu anladığımda herkese anlatmıştım.
    Kimse anlamamıştı.
    Kimse anlamadı.
    Bende yanımdakilerin anılarına da şahit olan saçlarımı kesmiştim. Bize, hiç olamayan bize şahit olan saçlarımı kesmiştim. Kesmek zorundaydım. Yük oldular bana çünkü senden sonra.
    Ben seni neden silemiyorum? Seni silmek istiyorum. Daha önce hiç böyle olmamıştım. Kimse için ağlayamamıştım.
    Bana ne yaptın?
20 notes · View notes
poetikgunce-blog · 7 years
Text
kafamın içinde uyuyan anılar.
    Uzun zaman olmuş galiba seni görmeyeli. Ellerimi tuşlarda gezdiremiyorum. Ellerim titriyor çünkü. Bahar havası gibisin. Bir geliyorsun, pir geliyorsun. Ağlamak için fazla dolu gözlerim. Şimdi ağlasam yanaklarım utanır.
    Nasılsın bunca zaman sonra? Benim kadar bitik misin mesela? Gözlerime baktığında binalar devrildi mi kalbinde. Kırıldı mı kalbinin cam duvarları? Kırılmaz. Sen yanmadın ki. Yanamadın ki. Sen öldün mü hiç benim gibi? "Hiçbirşey"e benzedin mi? Yok oldun mu? Nasıl olabilirsin ki? Gözyaşı dökmek için fazla boşsun benim aksime sen. Nasıl ağlayabilirsin ki?
    Bu soruları sormak için çok vaktim yoktu. Göz ucuyla baktım sana. Kalbimin uçurumun kenarında, tam uçta olduğu kadar uç baktım. Uzun uzun bakabilseydim, bir daha görmezdi gözlerim. Bir daha görmemek üzere gözlerimi kapatmak istemedim. Çünkü seni bir daha görebilirim. Görebilirim değil mi?
    Şarkıların fayda etmediği bir andı sadece. Hâlbuki saçlarımı daha yeni kestirmiştim. Seni tanıyamadım. Beni tanıdın mı? Senin için ölen kadını tanıdın mı? Kefenimi açıp bakmamıştın bile. Beni son kez görmemiştin. Kaloriferin ucuna ilişip oturduğumuzda yakından bakmıştın sadece. Ve benim o kalbimin üzerinden çok acılar geçmişti. Suratım çirkindi, kalbim paramparça. Beni nasıl hatırlayabilirsin ki?
    Seni geçmişimde bırakmak için çok çabalamıştım oysaki. Seni unutmak için kafamı yok etmek istemiştim. Beynimin her kıvrımında boylu boyuna uzanıyordun. Seni unutamadım. Ben daha tam becerememişken bu işi sen yeniden karşıma çıktım bugün. Kasvetli havama fırtına kattın. Bunu neden yaptın?
    Kimse benim bunları yazacağıma, yazabileceğime inanmıyor. Gülmeyi iyi öğrendim. Açın gözlerinizi ve karşınızdaki şu zavallı kıza bir bakın. Ben bunları laf olsun diye söylemiyorum. Her gün gülerek ölüyorum karşınızda. Sizin için bir anlam ifade etmez ama papatyaları yol kenarlarına savurduğunuz her an savruluyorum. Her gördüğüm papatyaya koşmama çocukça demeyin. Ağlayan kadınlar papatyaları daha çok sever. Ağlayan kadınlar her şeyi sever. Ağlayan kadınlar sevmezse daha çok ağlar.
    Çok mutluyum değil mi? Her şeyi alaya alan bir kızım çünkü. Kimseyi takmayan, başına buyruk.
    Değilim. Mutlu değilim ben. Her şeyi alaya almasam her kelimenin altındaki anlama ayrı ayrı ağlarım ben. Bunu anlayabilmeniz için çok ağlamam gerekmiyor. Hep ağlamam gerekmiyor.
  Geceleri çok severken uyumadığı her geceye ağlayan bir kızım ben. Beni uyutmadığın için sağ ol ama yine de. Uyumamak için kafamda seni tuttuğum her an sana daha çok tutuluyorum. Seni sevmek için bir sebebim yok. Ama seni sevmemek için çok zavallıyım.
    Çok korkağım, çok çirkinim, çok kötüyüm, çok ölüyüm.
    Senden vazgeçemem bu yüzden. Senden vazgeçersem toprağı daha çok severim.
13 notes · View notes
poetikgunce-blog · 7 years
Quote
Ona kızamayacak kadar tutkunum her zerresine. Ondan vazgeçemeyecek kadar deli, onsuz yaşayamayacağımı bilecek kadar akıllıyım.
Wattpad / Alarga
4 notes · View notes