Akdeniz Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Öğrencisi, Reklamcı adayı
Don't wanna be here? Send us removal request.
Photo
O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler.Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık.
0 notes
Video
youtube
Okan Bayülgen aykırı sorular Enver Aysever Gezi Parkı Gezi olayları
#Okan#bayülgen#okan bayülgen#gezi#geziparki#gezi parkı#enver#aysever#enver aysever#cnn#cnntürk#cnn türk#aykırı#aykırı sorular#aykırısorular
0 notes
Text
“Dünyalar Savaşı” ve New York’ta Panik
ABD’nin New York kentindeki CBS radyo kanalında Orson Welles tarafından gerçekleştirilen “Yayında Mercury Tiyatrosu” adlı programda, 30 Ekim 1938 günü Welles, “Dünyalar Savaşı” adlı bir bilim kurgu romanından radyoya uyarlanmış bir bölümü okur ve programı şu anonsla başlatır: “Marslılar dünyaya indi ve Amerika Birleşik Devletleri topraklarını istila ediyor.” Programı dinlemekte olan milyonlarca Amerikalı, bu anonsu duyar duymaz hemen arabalarına koşar ya da buldukları ilk araçla bilinçsizce ülkeden kaçmaya yönelir. Pek çok insan da panik halinde sokaklara dökülmüş; kimileri dua etmekte, kimileri ağlamakta, kimileri de Marslılardan saklanmaya çalışmaktadır. Panik öyle büyümüştür ki, programın kapanış anonsu; yani “H.G. Wells’in Dünyalar Savaşı adlı romanından uyarlanan radyo oyununu dinlediniz” cümlesi duyulmamıştır bile. New Yorklular’a bunun gerçek olmadığını, sadece bir radyo tiyatrosu olduğunu anlatmak pek de kolay olmaz. CBS kanalı bunun bir radyo oyunu olduğu defalarca anons eder ve halktan özür diler; polis halkı evlerine dönmeye zor ikna eder. Bir bilim kurgu romanından etkileyici bir tarzda okunan bu anons, binlerce insana gerçek olmayan bir olayın paniğini yaşatır. Wells’in oyun anonsuyla insanların sokaklara dökülmesi, medyanın insanları etkileme gücünü kanıtlayan bir örnek olarak kabul görür.
Bu olaydan kısa süre sonra Hadley Cantril adlı araştırmacı, ekibiyle birlikte, olayı gerçek sanarak paniğe kapılan 135 kişiyle görüşme yapar. Cantril, görüşmelerden hareketle şu sonuçlara ulaşır: 1. Radyo, önemli anonslar için en önemli araç olarak kabul görmektedir. 2. Anonsta adı geçen (4 profesör, kaptanlar, generaller ve iç işleri bakanlığı genel sekreteri) kişiler itibar sahibidirler. Dolayısıyla yorumun etkisi daha güçlü olmuştur. 3. Bütün konuşmacılar kendi alanlarındaki uzmanlıklarına rağmen olay hakkında şaşkındır. 4. Bazı özel olaylar gerçek yer isimleri (örneğin Times Meydanı’nda yangın ya da 23. Yolu kullanmayın gibi) kullanılarak anlatılması olayın gerçek olduğu duygusu uyandırmıştır. 5. Yayın boyunca yüksek bir gerilim bağlamının olması dinleyicilerde gerçeklik hissi yaratmıştır. Bir uyaran olarak radyo programının “gerçek” gibi algılanması tepkinin bir panik olarak dışa vurulmasına neden olur. Ancak bu sonuç yine de bazı insanlar paniğe kapılırken diğerlerinin neden paniğe kapılmadığını açıklamada yetersizdir. Cantril, panik yaşamayanları dört kategoriye ayırır: Birinci gruptakiler içsel olarak kontrolü iyi yapabilmiş, yayın boyunca bunun bir kurgu olduğunu düşünmüşlerdir. İkinci gruptakiler dışsal bir kontrol yapmış, farklı görüşlerle kıyaslamış ve bunun bir oyun olduğunu öğrenerek dışsal bir kontrol yapmıştır. Üçüncü gruptakiler anonsun doğruluğunu farklı kaynaklarla kıyaslamış, yayının gerçek olmadığı bilgisine ulaşmış ama yine de bunun yerel bir haber olduğuna inanmaya devam etmiştir. Dördüncü gruptakiler ise bilgiyi kontrol etme yoluna gitmemiş, paniğe kapılarak yayını dinlemeyi de bırakmıştır. İnsanların böylesi farklı davranmasının değişik sosyolojik ve psikolojik nedenleri vardır. Eğitimli insanlar yayını farklı yollarda kontrol etmiş ve eleştirel yaklaşabilmiştir. Eğitim seviyesi düştükçe radyo tiyatrosunun gerçek gibi kabul edilmesi de artmıştır. Daha dindar olanlar, Marslıların dünyayı işgal etmesini Tanrı’nın bir edimi (işi) olarak düşünmüş ve dünyanın sonuna yaklaşıldığı duygusuna kapılmıştır. Ayrıca kendini güvende hissetmeyenler, fobisi olanlar, özgüveni düşük insanlar ve kaderci olanlar daha fazla yayının gerçek olduğuna inanmıştır. Cantril’in çalışması daha sonraki iletişim araştırmaları için de önemlidir. Çalışma, “Sihirli Mermi” yaklaşımıyla sembolleşen 20. yüzyılın başındaki medyaya ilişkin güçlü etkiler ön kabulünün değişmesine de yol açmıştır. Çalışma, daha sonraki kuramsal çalışmalarda “seçici etki” yaklaşımının gelişmesine neden olur; çünkü bazı insanlar paniğe kapılırken bazıları bu paniğe kapılmamıştır. Dinleyiciler uyarana farklı tepkiler vermiştir; çünkü farklı demografik ve karakter özelliklerine sahiptirler. Böylelikle sosyal bilimciler tarafından üzerinde bilimsel çalışma yapmaya değer bulunan medya, insanları etkilemede güçlü bir araç olduğunu ispatlamasına rağmen; toplumu oluşturan bireylerin hepsinin birbirinin aynı tepkiyi veren, aynı norm ve değerlere sahip homojen bir topluluk olmadığı da görülür (Lowery and DeFleur, 1995).
1 note
·
View note
Photo
5 notes
·
View notes
Text
Tamam, gokyuzu hala mavi ama beraber bakamadiktan sonra...
2 notes
·
View notes
Photo
Fotoğrafçılık yeni hobim şimdilik amatörce.
3 notes
·
View notes
Link
İnternet devi Google, dokunmatik ekranlı taşınabilir bilgisayar Chromebook Pixel’i tanıttı.Chrome OS işletim sistemi kullanan Chromebook Pixel’in, 12.85 inçlik 3:2 ekrana sahip olduğu ve yeni ekran boyutunun 16:9 ekrana oranla yüzde 18 daha fazla dikey görüş açısı sağlayacağı kaydedildi.
...
1 note
·
View note
Photo
254 notes
·
View notes
Photo
3K notes
·
View notes
Photo
5K notes
·
View notes
Text
Bir gençlik ne kadar dindarlaşırsa, kendisini kuşatan duvarların sayısı ve bu duvarların kalınlığı da o derece artar. Bir gençlik ne kadar dindarlaşırsa, üstüne gitmeye korktuğu olgular da o derece sıklaşıp, belirginleşir. Bir gençlik ne kadar dindarlaşırsa, eğitim ve öğretim kurumları da o derece sertleşip, tahammülsüzleşir. Gençlik dindarlaştıkça toplum, toplum dindarlaştıkçaça da devlet dindarlaşır. Böyle bir devlette teokrasi egemen olur. Teokrasinin olduğu bir yerdeyse, özgürlüğün alanı egemen dinin uygun gördüğü kadardır. Böyle bir yapıda demokrasiden, özgürlükten ve çağdaş hukuktan söz edilemez. İnsanlar tek tipleşir, toplum tek tipleşir. Kurumlar tek tipleşir. Sonuç olarak artık orada, farklı düşünenlere, farklı yönelimleri olanlara ve azınlıklara yer yoktur. "Bir insan ne kadar çok şeye inanırsa o kadar az şey bilir. Ne kadar az şey bilirse o kadar aptal olur. Ne kadar aptalsa o kadar kolay yönetilir" diye çok doğru bir söz var. Bu söz, sarfedilen cümlenin altındaki gerçeği çok iyi ifşa ediyor. Bu öylesine geçiştirilebilecek masum bir söz değildir. Hele hele bir başbakanın dudaklarından dökülmüşse, asla ve asla masum değildir.
88 notes
·
View notes
Photo
Siz hâlâ burayı normal bir ülke sanın.
Mersin’in Anamur İlçesi’nde sağ gözü görmeyen otoparkçı Bilal Yalçın, sağlam gözü için kullandığı gözlüğünün yararlanmadığı tarafını reklam karşılığı aylık 150 liraya kiraladı.
DHA’nın haberi
9 notes
·
View notes
Photo
81K notes
·
View notes